~Eylül
Uyandığımda bir otel odasındaydım ve yanımda Yoongi duruyordu. Dün geceden tek hatırladığım bizimkilerin Jungkook' u bulmaya gitmiş olmasıydı. Yoksa o beni...
Üstümdekilere baktım ve durdum. Aynı elbise vardı ve içki kokuyordum. O muhtemelen gece duş almıştı çünkü güzel kokuyordu. Bir saniye, neden sadece boxerıyla yatıyordu. İnsanda bir utanma olur.
Salak saçma düşünce safhalarını atlattıktan sonra ona döndüm. Yüzü mükemmeldi. Kusursuz bir çene hattı, beyaz ten, küçük gözler, pembe dudaklar ve küçük, güzel bir burun. Ellerimi saçına doğru uzattım, dokunmak istiyordum. Saçlarına dokunmak ve sebepsizce yanağını ısırmak. Bu alışkanlığımı yapmayalı uzun bir süre olmuştu. Yanak ısırmaya bayılırdım oysa ki...
"Ne yapıyorsun?"
Küçük bir çığlık atıp geri çekildim ama az kalsın yere düşüyordum. Elini uzattı ve kapalı gözlerine rağmen elbisemin yakasından tutarak çekti. Düşmemiştim, en azından yere. Aramızda birkaç santim olan adama baktım. Nasıl büyülenebilirdim ki hemen?
"Duş gir, Tae bize kıyafet getirecek."
"Taehyung mu?"
"Evet, artık Seokjin' e de Jin diyebilirsin."
Kafamla onayladım ve duşa ilerledim. Hızlıca bir duş aldıktan sonra kıyafetlerimi bir poşete koydum ve köşeye bıraktım. Asılı olan bornozu giyinip dışarı çıktım. Hala boxerıyla duruyordu. Yatağa oturmuş bir eliyle yataktan destek alırken, diğer elinde telefon vardı. Altındaki boxerı hiçe saymış bacaklarını genişçe açmıştı.
"Ne o çok mu ateşli görünüyorum?"
"Benim burada olduğumu şükret. Başka kız olsa seni bu halde görünce kaçıp giderdi herhalde."
"Genelde üstüme atlıyorlar ama neyse. Tae yukarı geliyormuş, giyindikten sonra hızlıca şirkete gideceğiz. Daha sonra da bize ev bakmaya."
"Ne?"
"Artık benim çalışanımsın ve ben sekreterlerimle aynı evde kalırım."
"Sonra da onları becerir misin?"
"Sekreterlerim erkek oldu bu güne kadar..."
Boğazımı temizledim ve bir köşeye oturup telefonumu açtım. Cevapsız arama yoktu. Kim merak edecekti sanki beni... Kapının çalınmasıyla Yoongi ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Karşısında duran Tae ile merhabalaştıktan sonra elindeki poşetleri aldı ve bir şey söyleyerek kapıyı kapattı.
"Bu senin, bu benim. Ben banyoda giyiniyorum, acele et de giyin."
Banyoya yöneldiğinde hızlıca üstümdeki bornozu indirdim. İç çamaşırlarımı çıkarmamıştım, başka da yoktu zaten yanımda. Poşetin içinde mini, siyah, dar bir elbise duruyordu. Hızlıca giyinip beklemeye başladım. Banyonun kapısı açıldı ve içeriden kravat bağlamaya çalışan bir Yoongi çıktı.
"Kaç kere dedim bağlı olmayan kravat getirme diye."
Kendi kendine yakınan Yoongi' ye ilerledim ve ellerini indirip kravatı kavradım. Bir yandan bağlıyor bir yandan da laf atıyordum.
"İş adamı olacak güya, kravat bağlamasını bile bilmiyorsun. Hayır kravat takmıyorum ama ben biliyorum. Sence de fazla beceriksiz değil misin?"
"Mesai saatin 8.30 dan 20.00 a kadar. Bu cümleleri üç dakika daha geç söyleseydin seni hakaretten kovmuştum."
Kaba herif. İyi birisi olduğunu düşünmüştüm. Onunla beraber otel odasından çıktım ve kapıda bekleyen araca yöneldim. Şirkete vardığımızda bu şirketin diğer büyük şirketlerden birisi olduğunu fark etmiştim. Bütün arkadaşların birbirinden bağımsız büyük şirketleri vardı. Rekabet söz konusu değildi. Yoongi' nin ise büyük zincirlere sahip, büyük alışveriş mağazaları vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/118447665-288-k24085.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kuşak
FanfictionÜç kişi tarafından tacize uğradığı sırada, tacizcilerini dövdü. Onların biricik patronunun arkadaşları olduğunu bilmiyordu...