22

71 3 0
                                    

~Eylül

   Uyandığımda yanımda yoktu. Elimi yüzümü yıkadım ve odadan çıktım. Bir saniye, evde kimse yoktu. Belki geçen sefer gibi tam piyanoya dokunacakken çıkar umuduyla geçen seferki odanın kapısına gittim. Biraz düşününce kamera bu odada yoktu. Kapıyı açmak üzere uzandım ama kapı kilitliydi. Emin olmak için bir kaç kere daha denedim ama kilitliydi işte. 

   Bahçeye göz atmak üzere arkadaki çıkışa gittim ama burası da kilitliydi. Diğer çıkışı da kontrol ettim ama orası da. Hızlı adımlarla kameraların olduğu odaya girdim ve görüntüleri geri sardım. Eve kimse gelmemiş evdeki bütün çalışanlar da gitmişti. Güvenlik bütün her yeri kilitlemişti ve Yoongi de giyinip beni bırakarak gidiyordu. Telefonlar kesilmişti ve birine ulaşabileceğim bir şey yoktu evde. Ne dönüyor böyle?

~Yoongi

   Her yerle iletişimini kesmiştim. Pencereden kaçmak için camı kırması gerekiyordu ki imkansız gibi bir şeydi bu. Bütün çalışanlar diğer köşke yerleşmiş ve her şey tamam sayılırdı. Sanırım tek eksiğimiz gelindi. 

   Evdeki kameraları açtım ve ne yaptığına bakmaya başladım. Tam da beklediğim gibi salonun ortasındaki büyük paketi açmayı akıl edebilmişti. Gülümsedim, evde koşup çığlık attığını görmek eğlenceliydi. Gelinliği üzerine tuttu ve gülümsedi. Bunu net bir şekilde görebiliyordum çünkü o sadece gülümsemiyordu. Bildiğin 32 dişini de görüyordum yani.

~Eylül

   Salonun ortasında duran paket gözüme ilişti. Özenle süslenmiş kapağı kaldırdım ve göz alıcı manzaraya şahit oldum. Bir gelinlik, hem de muhteşem ötesi. Çığlık atıp etrafımda dönmeye başladım. Bu gerçek olamayacak kadar güzeldi. Aynanın karşısına geçtim ve gelinliği üstüme tuttum. Sonra tekrar salondaki kutuya yöneldim. İçinde uzun bir duvak vardı, çıkarmak için uzanmıştım ki sesle irkildim. Televizyonda çıkan görüntüye odaklanmış bir biçimde koltuğa oturdum. 

   Yoongi' nin bir videosu vardı ve videoyu başlatmam gerekiyordu. Sehpada duran kumandaya yöneldim ve videoyu başlattım. 

"Pekala, -gülümsedi ve ellerini önünde bağladı- doğruyu söylemek gerekirse bunu yüzüne karşı söylemeye pek cesaretim yoktu. Ama benim gibi muhteşem bir insanı reddetmeyeceğini bildiğim için direk 2. bölüme geçiyorum. Saat 4' e kadar vaktin var. Hazırlan, seni almaya bir araç gelecek ve sonra makyajınla falan ilgilenecekler. Sonra benim olacaksın Eylül. O zamana kadar bekarlığın tadını- ah bunu beğenmedim. Bu yazıyı hangi salak hazırladı."

   Kameraya bakmayı kesmiş başkasına bakıyordu. Jimin' in gülüşü duyuldu.

"Hadi ama çok güzel yazdım."

"Jimin... anlamalıydım." elindeki kağıdı uzattı ve kafasını eğdi. Bu sefer Hoseok' un sesi duyuldu.

"Baştan çekelim baştan, ne hissediyorsan onu söyle."

"3,2,1, kayıt." sayan kişi Taehyung' du. Yine baştan çektiler.

"Biliyorum biraz aptalca, ama yüzüne söylemek yerine bu yolu tercih ettim. Seni ilk tanıdığımda beni dövmüştün ve sanırım bu, benim hoşuma gitti. - Gülüşmeler duyuldu.- Kesin sesinizi. Evet, nerede kalmıştık? Sonra sana muhteşem bir insan olduğumu göstermek istedim ama her seferinde ne kadar muhteşem olduğuna şahit oldum. Sonra biraz daha aşık oldum sana. Daha fazla da bekleyebileceğimi düşünmüyorum. Bana ne kadar muhteşem olduğunu başka bir çatı altında göstermeye var mısın? Eğer cevabın evetse saat dörde kadar hazırlan ve seni saat 16.00 da alacak araçla evden çık sonra bana gelmen için 4 saat daha veriyorum sana. İşin bitince oturduğun aynanın karşısından kalk ve koridorda ilerle. Sonra beyaz balonlarla kaplı olan kapıdan geç. Seni orada bekliyor olacağım."

"Kestik." kayıt Taehyung' un sesiyle son bulmuştu. 

   Hızlı adımlarla odaya çıktım ve uzun bir duş aldım. 1 saatim kalmıştı, saçlarımı havluya sardım ve kaç milyon olduğunu düşünmeye vakit bulamadığım gelinliği giyinmeye başladım. Kutunun içindeki hafif topuklu ayakkabıları ayağıma geçirdim ve kutunun içinden duvağı alarak kapıya yöneldim. Saat tam 16.00 olmuştu ve kapının açılmasıyla Woojin' i gördüm. Gülümsedi ve elini bana uzattı.

"Doğru seçim..."

   Elini tuttum ve koluna girip araca yöneldim. Kısa bir yolculuğun ardından şimdikine kıyasla daha büyük bir köşke gelmiştik. Araç köşkün önünden geçti ve arka girişe yöneldi. Bahçede gördüğüm kadarıyla Yoongi' nin seçkin tanıdıkları bulunuyordu. Woojin beni araçtan indirdi ve bir odaya soktu. Ben gelir gelmez beni oturttular ve makyajla saça başladılar. Konuşmaya fırsatım bile olmamıştı. Hala şaşkınlıkla susuyordum.

   Kaç saat olduğunu bilmiyorum ama baya uğraşmışlardı. Ayağa kalkıp Yoongi' nin videoda söylediği koridora yönelmek istedim ama güvenlik bana engel oldu.

"Hala 1.5 saatin var. Beni takip et ziyaretçilerin var." Woojin' e ayak uydurdum ve başka bir odaya yöneldik.

"Tanrım çok heyecanlıyım."

"Bir de Yoongi' yi gör."

   Güldükten sonra odanın kapısını açtı. Burası gelin odası gibi bir yerdi. İçeride Emma ve diğer çalışanlar vardı. Hepsine sıkıca sarıldım ve ağlamamak için zor tuttum kendimi.

   Hepsi de birbirinden güzel duruyordu. Onları tanımak zordu desem yalan olmazdı. Emma beni koltuğa oturttu ve beraber resim çekildik. Aynı şekilde diğer herkesle beraber de öyle.

"Onu merak ediyorsun değil mi?"

"Çok mu belli ediyorum Emma?" Gülümsedi ve ben de karşılık verdim.

"Sana bir hediyem var." Çantasından telefonunu çıkardı. Biraz karıştırdı ve bana tuttu. "Bay Min böyle görünüyor."

   Telefonu elime aldım ve daha yakından inceledim. Takım elbise her zaman giydiği bir şeydi ama bugün çok farklı görünüyordu. Kokteyl masasına tek dirseğiyle yaslanmış gözü benim geleceğim kapıdaydı. Emma tekrar söze girdi.

"Woojin geldiğini söylemedi hala. Yoongi buradaki bütün insanları riske aldı. Senin geleceğine o kadar inanıyor ki. Sen gelmezsen bütün saygısını kaybedeceğini de farkında." Gülümsedi. "Artık gitmeye hazır mısın?"

~ Yoongi

   4 saati geçmişti ve Woojin telefonlarımı açmıyordu. İnsanlar kutlamak için yanıma geliyordu fakat herkesi 'evet evet' diyerek geçiştiriyordum. Jimin, Jin ve Jungkook kapıdan misafirlerimizi ağırlarken diğerleri de içeride benim konuşamadığım insanlarla konuşarak eksikliğimi kapatıyorlardı.

   Gördüm onu...

   İşte oradaydı. Her zamankinden daha güzel... Evlenme teklifimi kabul etmiş ve düğüne gelmişti. Beni hayal kırıklığına uğratmamıştı.

   Beni aldılar ve salonun sonuna götürdüler. Kırmızı halının sonunda onu bekliyordum. Hoseok' un koluna girdi ve buraya doğru yürümeye başladı. Alkış sesleri alışkın olduğum bir şeydi. Ama bu sefer bambaşka geliyordu kulağa.

   "O artık senin Yoongi." Gülümsedim ve Eylül' ün elini tuttum. "Lütfen ona iyi bak..."

   "Ona çok iyi bakacağım Hoseok"

~Eylül

   "Gelini öpebilirsin."

   Bana döndü ve elini duvağımın altından enseme koydu. Yavaşça yaklaşıp, usulca öptü dudaklarımdan.

   "Seni seviyorum Eylül. Bizi seviyorum."

   "Seni seviyorum Yoongi..."

   Ve bir kez daha dudaklarını bahşetti bana...

Bu kitabı bitirme kararı aldım çünkü uzun süredir yazmıyorun ve ne yazacağımı unuttum. Kitap tam yerinfe bitsin istedin ve bundan sonraki kitaplarımda smut yazmaktan vazgeçtim ki bunda da pek smut var diyemeyiz. Her neyse umarım kitabı beğenmişsinizdir. Okuduğnuz için teşekkürler. Sağlıcakla kalın.

  

Kara KuşakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin