18 Aralık 2017
21:47Seokjin neredeyse elle tutulabilecek bir kahkaha atarak önündeki boş bardağa içki doldurdu. Tepsiyi çevirerek bardağı Namjoon'a verdikten sonra önlerindeki ızgarada cızırdayan etleri hızlıca çevirdi.
"Ya! Namjoonie. Şunun tadına baksana." Seokjin içkinin getirdiği etkiyle her kelimesinden sonra geri tutamadığı bir kıkırdama ile konuşuyordu ancak Namjoon aldırış etmedi. Oturduğu yerden onu seyrediyor, manzaranın keyfini çıkarıyordu.
"Çok uzak." Namjoon kollarını göğsünde birleştirdi, gülümsememek için kendini zor tutarak hızlı hızlı oraya buraya koşuşturan garsona baktı.
Seokjin kaşlarını kendisinden genç adama çatarak pişen etlere baktı.
"O halde yaklaş!" Adam güldü.
Namjoon isteksiz bir şekilde bir iki santim masaya yaklaştı. Kendince belli bir şekilde sarhoş olan Seokjin ile uğraşıyordu.
Oturdukları mekan ufak ancak sıcak bir Kore stili restorandı. Masalarının üzerindeki ufak ocaktan yayılan sıcaklık, iki genç adamı dışarıdaki zehir gibi soğuktan koruyordu. Lambalardan yayılan sarı ışık bir türlü tüm restoranı aydınlatmayı becerememişti. Seokjin ile Namjoon restoranın en solunda, biraz daha loş kısmında kalmışlardı çünkü restoran tıklım tıklım doluydu.
İçerideki tüm insanlar, adeta dışarıdaki gerçek dünya problemlerini kapıda bırakmış, hiçbir şeyden endişe duymaksızın iyi vakit geçiriyordu. İnsanların bağırarak konuşmalarını, bardakların tokuşturulmalarını ve kahkahalarını restoranın dışından bile duyabilirdiniz. Ocaklardan çıkan duman havaya yükselerek sarı lambaların etrafına ilişmiş, yemek kokusu dört yanı sarmıştı.
Ancak Namjoon için bunların hepsi bulanıktı. Net olan tek şey karşısında oturan, bilmem kaçıncı bardağını içen neşeli adamdı.
Sanırım oldukları yerde Namjoon ve Seokjin de tüm problemlerini kapıda bırakmışlardı.
Namjoon ne kitabı, ne Park Jimin'i, ne de annesini düşünüyordu.
Seokjin de bozduğu bir anlaşma olduğunu çoktan unutmuş gibiydi.
"Çocuk gibisin." Seokjin gülerek başını salladı. Çubukları ile ocağın üzerinden en güzel et parçasını alarak Namjoon'a uzattı.
"Tabağını getir."
Namjoon omuz silkti.
Seokjin uzanarak eti Namjoon'un ağzına tıktı.
Namjoon beklenmedik hareket karşısında şaşkınlıkla arkadaşına baktı. Kalbi göğsünden fırlayacaktı sanki. Ona baktığında midesinde garip bir şey hissediyordu ancak adını bir türlü koyamıyordu. Adını koymaya gerek olmadığını düşündü bir an. Çenesini eline dayayarak seyretti onu. Adını koymasına tabii ki gerek yoktu. Hissettiği her ne ise, olduğu gibi güzeldi. Namjoon bunun yeterli olduğunu düşünerek gülümsedi.
"Ne gülüyorsun? Komik mi gözüküyorum?"
"Hayır." Namjoon başını salladı.
"Çok güzelsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reflection | 남진
Fanfic❝Üzgünüm, mekanı kapatmak üzereyiz.❞ ❝Yağmur dinene kadar kalamaz mıyım?❞ 。 Namjoon'un bir bardak kahve içmek için girdiği kafeden her defasında bir bardak kahveden çok daha fazlasını alarak çıktığı hikaye. ㅡKNJ&KSJ