yirmi yedinci bardak

2.7K 486 219
                                    

26 Aralık 2017
12:08

"Kitabınızın basımı için bir tarih belirlemek istiyoruz."

Jimin banyodan çıktığında mutfağın ortasında yanakları gözyaşlarından sırılsıklam olan Namjoon'u görerek paniğe kapılmıştı.

"Hyung?"

"Jimin!"

Namjoon başını kaldırarak ıslak gözlerini genç çocuğa dikmiş, kocaman bir gülümsemeyle ona bakmıştı. Jimin derin bir iç çekerek rahatladı.

"Jimin." Namjoon tekrar konuştu.

"Seokjin benim için bir yayın eviyle görüşmüş."

"Kitabımı yayınlamak istiyorlar."

Jimin koridorun eşiğinde Namjoon'u seyretti. Namjoon o kadar mutluydu ki karşısında dikilmekte olan gencin yüzündeki hayal kırıklığını görmemişti bile. Jimin yavaşça alt dudağını ısırmış, daha sonra da Namjoon'un arkasındaki pencereden dışarıya bakmıştı.

"Bu harika bir haber." Jimin gülümsedi.

"Ben çıkıyorum. Keyfine bak, çıkmak istediğin zaman sadece kapıyı çekmen yeterli."

Namjoon üstüne montunu geçirirken birden çok kez 'inanamıyorum' ve benzeri şeyler mırıldanmış, gülümsemekten ağrıyan yanaklarına masaj yapmaya başlamıştı bile.

Ve Namjoon kapıyı çekerek Jimin'i geride bıraktığında Jimin, apartmanın boşluğunu ve sessizliğini kendi kalbine kıyaslamış, kalbinin daha boş olduğuna karar vermişti.

Jimin sessizce Namjoon'un açık bırakıp gittiği kettle'ı kapattıktan sonra apartmanın içinde dört dönmüş, sonunda o da montunu üzerine geçirerek evden çıkmıştı.

Namjoon bacaklarının sınırlarını zorlayarak var gücüyle kafeye koşuyor, etrafındaki her şeyin koca bir bulanıklık, bir renk paleti haline gelmiş olmasına aldırmıyordu.

Seokjin ona verebileceği en güzel hediyeyi vermişti. Namjoon neden kendisi için böyle bir şey şeyi yaptığını bilmese de ona minnettardı.

Öyle hızlı koşmuştu ki o dondurucu soğukta bile terlemişti. Kafe görüş alanına girdiğinde içten bir gülümsemeyle koşmak yerine hızlı adımlar ile ilerlemeye koyuldu. Kapıyı hızlıca açtığında Seokjin kasanın arkasında duruyor, ona ufak bir gülümsemeyle bakıyordu.

Ancak biraz sonra olacakları ne Namjoon ne de Seokjin bekliyordu. Çünkü Namjoon kendisini bile şaşırtarak Seokjin'e doğru koşmuş ve kafenin insanlarla dolu olmasını umursamayarak onu ruhundaki tüm sevgiyle öpmüştü.

Seokjin beklenmedik öpücüğün şokunu yaşadığı bir iki saniyeden sonra yumuşak elleriyle Namjoon'un soğuk yüzünü tutmuş, paylaştıkları öpücüğe kendini teslim etmişti.

"Bunu nasıl benden gizli tuttun?" Namjoon alnını Seokjin'inkine yaslamış, gülümseyerek konuşmuştu.

"Hiç kolay olmadı."

Seokjin geri çekildi.

"Geç, otur. Hemen geliyorum."

Namjoon adama bir kez daha gülümsedikten sonra her zaman oturduğu masaya oturdu ve bir maraton koşmuşcasına atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı.

Onu seviyordu.

Biraz sonra Seokjin, onun karşısına oturmuş, uzanarak Namjoon'un ellerini kendi elleri arasında tutmuştu.

"Namjoon. Ben bir hata yaptım."

Reflection | 남진Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin