.xvi. wreck .

57 7 11
                                    

Polis arabası durdu. Siren sesleri kesildi.

Gecenin bu vakti, her şeyden habersiz olan muhabirler etrafta yoktu. Sadece günlerdir çadırın içinde konaklayan bir muhabir ve kameramanı vardı. İkisi de bu işte daha yeniydi, hiçbir şey yapmamışlardı. Yükselmek için bu haberi ilk onlar yapmalıydı, bu yüzden vardiyalı bir şekilde uyuyorlardı. Saat çok da geç değildi, sadece gece biri biraz geçiyordu.

Polislerin geldiğini fark edince aceleyle çadırdan çıktılar. Gittiklerini görmüşlerdi ama neler olduğunu öğrenememişlerdi.

"Sence suçluyu yakaladılar mı?" Kameraman kız sordu. Aynı zamanda kamerasını ayarlıyordu.

"Memurları konuşurken duydun, Seulgi-yah." Diğer kız mikrofonu uzatmıştı. "Arabadan suçlu çıkacak ve haberi sadece biz yapacağız."

"Yah, Seungwan-shi. Ne soracağını biliyor musun?" Gülerek iş arkadaşının omzuna vurdu.

Muhabir gözlerini devirdi, tabii ki de ne soracağını biliyordu. Değil mi?

Polis arabasının kapısı açıldı, Seulgi kamerayı açmıştı. Memurlardan biri iki genç meslektaşa bakıp gülümsedi. "Hiç pes etmiyorsunuz, değil mi?"

"Başardık ama değil mi, memur bey?" Seulgi kamerasının arkasından söyledi. Seungwan ise yutkundu, suçlu çıkıyordu, kamera hazırdı. Ama bir sorusu yoktu! Yoktu işte!

Beyaz, Gucci markalı bir spor ayakkabısı yere değdi. Siyah, yırtık bir pantolon giyiyordu. Üzerinde beyaz bol bir tişört ve pembe bir hırka vardı. Elleri kelepçeliydi ve yüzünde bir maske vardı. Gözlerini kameraya ve daha sonra da titreyen muhabire dikti. Tiffany Hwang yakalanmıştı.

Son Seungwan suçluya bakarken neredeyse çığlık atacaktı, bu Tiffany Hwang'dı! Memurların dosyalarına göz atarken görmüştü. Evet, şimdi soru sorabilirdi çünkü hangi davaya ait olduğunu biliyordu. Mikrofonunu siyah saçlı kadına uzattı. "Tiffany Hwang-shi, suçlamaları kabul ediyor musunuz?"

Kadın gülümsedi, bunu gözlerini aldığı şekilden anlayabiliyordu Seungwan. Dosyayı düşündü, yazanları hatırlayabilirdi. Kafasını çalıştırmalıydı sadece. "Sence kabul ediyor muyum?"

Seo Joohyun. Seo Joohyun, evet! "Seo Joohyun-shi'nin aklandığını öğrendik. Şu an tutuklu bir tek siz varsınız. Söyleyeceğiniz bir şey var mı?"

Tiffany Hwang, muhabire doğru yaklaştı ve boynunda asılı duran karta baktı. "Ah... Son Seungwan-shi." Gülümsedi. "Neden tutuklandığımı bile bilmiyorsunuz sanırım." Polis memuru Tiffany Hwang'ı içeriye götürürken az önce Seulgi ile konuşan memur Seungwan'ın omzuna kolunu attı.

"Sadece bir soygundan dolayı tutuklandı."

"Oh..."

*

Tiffany Hwang sorgu odasındaki sandalyeye oturdu. Gözlerinden ne düşündüğü okunamıyordu. Bomboş bakıyordu.

Acaba gerçekten de sadece soygun yüzünden mi tutuklanmıştı? Nasıl yakalanmış olabilirlerdi ki? Yoksa birisi onları görmüş ve polisi mi aramıştı? Jessica kaçabilmiş miydi? Jihyun ve Hyuna kaçmışlardı büyük ihtimalle. Jessica, iyiydi, değil mi?

Dedektif karşısına oturdu. "Sizi buraya getirmek için çok uğraştık, Tiffany Hwang-shi. Avukat-"

"İstemiyorum."

Dedektif sırıttı. "Sanırım sadece soygundan dolayı burada olduğunuzu sanıyorsunuz." Masaya bir belge bıraktı. "Bunlar Seo Joohyun'un bize anlattıkları."

Tiffany kâğıdı aldı. Evet, Joohyun her şeyi anlatmıştı. Anlatabileceği her şeyi anlatmıştı. Ama... Ama ne değişirdi ki? Bir kanıt olmadan ne değişirdi? Sırıttı ve belgeyi masaya fırlattı. "Ben de bunların tam tersini söylersem onu mu tutuklayacaksınız?"

Hello, It's Me Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin