İki bardak ve yeşil bir şişe. Esmer kız shot bardaklarına sojuyu doldururken diğeri başını eğmişti. Esmer olan duvara yasladı sırtını ve bardağı eline aldı. Arkadaşını üzgün ve endişeli gözlerle inceledi. Bardağı dudaklarına yaklaştırırken kısa boylu kız başını kaldırıp bardağı eline aldı ve bir anda tüm alkolü midesine gönderdi.
"Yavaş ol, Taeng." Yuri arkadaşını uyarırken onun şişeye uzanan elini gördü. "Ah... Aptal." Şişeyi kızın önünden aldıktan sonra kaşlarını çatıp bardağındaki sojuyu bitirdi.
"Ver şunu, Yul."
"Anlat önce. Neler oluyor?" Kim Taeyeon yaklaşık iki haftadır Kwonların evinde yaşıyordu. Anne ve babası çoktan Kore'yi terk etmiş ve eski evine yeni insanlar taşınmıştı. Bir zamanlar adını taşıyan şirket isim değiştirerek başka yerlere satılmış ve Taeyeon zengin bir kızken muhtaç biri durumuna düşmüştü. Ve Stephanie Hwang da gitmişti, gülümsemesiyle Taeyeon'un renksiz dünyasını rengârenk yapan o güzel gözlü kız vedalaşmadan sessiz sedasız gitmişti. Şimdi, hangi birini ayrıntılarıyla anlatmasını istiyordu sevgili arkadaşı? Ona anlatmak zorunda olduğunu biliyordu, her şeyi. Çok beklemişti Kwon, belki annesi de ona kızıyordu neden burada yaşıyor o iğrenç lezbiyen kız diye...
"Bir bardak daha, anlatacağım. Söz." Kim Taeyeon yalvarırken gözleri arkadaşına yönelmişti. Yuri'nin odasında, dolabın arkasında, yerde oturmuşlar ve gizli gizli soju içiyorlardı. Kwon Yuri, iyi bir insandı. Esmer bardağa biraz daha soju doldururken Taeyeon onu minnettar bir gülümseme ile seyrediyordu. "Teşekkürler, Yul."
"Ah, saçmalama. Gerek olmadığını biliyorsun."
"Çok yardım ediyorsun."
"Arkadaşlar bunun içindir, cüce." Yuri bardağını havaya kaldırdı. "Şerefe?"
"Şerefe..."
Küçük bardağı yere koydu. "Hadi artık anlat."
"Nereden başlamalıyım bilmiyorum, Yuri." Taeyeon başını iki yana salladı ve dolaba yaslandı. Bacaklarını Yuri'nin karnına doğru uzatırken gözlerini kapatmıştı. "Uyandım. Bir anda iflasın ucuna gelmişiz. Gece her şey çok iyiyken sabah tüm hesaplar kilitlenmiş, belgeler ve anlaşmalar iptal edilmişti. Yüklü bir miktarda para ortalıklarda yoktu."
"Bir anda böyle bir şey olması çok saçma. Bir hırsız mı? Tae, neden soruşturma kapatıldı?"
Kim Taeyeon gülümsedi, gözlerinde titreyen birkaç damla yaş düşmemek için kirpiklerine tutunuyordu. "Bir hırsız. Kim olduğunu da biliyorum. Ulaşabilecekleri tüm ipuçları bende, Yul."
Kwon Yuri şaşkın bir şekilde arkadaşına bakıyordu. "Yoksa..."
"Hepsini yok ettim, sakladım ya da sildim. Bilmiyormuş gibi davrandım." Taeyeon başını eğdi. "Bir hırsız. Çok güzel bir hırsız, Yuri."
"Tiffany?"
"Evet, Stephanie."
"Sen..." Yuri elleriyle yüzünü kapattı. Derin bir nefes alıp bekledi. Sustu öylece ve sessizce dururken Taeyeon'u dinlemeye devam etti.
"Nereden mi anladım? Çok basitti. Onu gördüğümden beri hayatıma kötü bir etkisi olacağını biliyordum. Yul, güzel şeylerin hepsi acı getirir. Bunu unutma." Söylediği sözlere güldü Kim Taeyeon, bir bilge gibi davranıyordu. "Bana ailemle ilgili, şirketle ilgili o kadar çok soru sordu ki... Annemle ve babamla bile konuştu. Benden daha çok şey biliyordu. Şirket binalarına benden daha fazla gitti. Oysa kendi hakkında hep kaçamak şeyler söylerdi. Son günlerde çok uzaktı bana. Yüzünde hep heyecanlı ve korkak bir ifade vardı. O yalnızken, ona sessizce yaklaştığımda korkmaya başladı. Ve en önemlisi... Onu son gördüğümde, yanımda değilken, telefonuna mesaj geldi. Ben de baktım. Jessica adında biri, Tiffany'ye ne kadar çok paraları olacağını gösteren bir belge atmıştı. Üzerinde babamın adı yazılıydı, yani şirketin çalınan hissesi."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hello, It's Me
Fanfiction"Merhaba," diyor hattın diğer tarafındaki. "Benim." Kimse bilmiyor. Kimin nesi? Neden yapıyor? Konuşmasın. Konuşmasa olmaz mı? Konuştukça batırıyor her şeyi. Ama bildiğinden sadece. Bildiği için anlatıyor yavaşça. Karışıyor ortalık. Ama sakin, on...