Bölüm 46 : İnat

11.3K 597 27
                                    


Ayça'dan

Şükür ki İrem'in doktoru iyi olduğuna ikna etmesinden sonra hastaneden çıkıp eve gelmiştik.İrem salonda, ona hazırladığımız koltukta el mahkum yatarken Mira ile ben mutfakta yemek yapmaya çalışıyorduk.

"Pilavın tuzunu attın mı?" Mira birkaç saniye düşündükten sonra kafasını salladı.

"Peki sen çorbaya sos hazırladın mı?" gözlerimi yaptığım salatadan çekip ona çevirdim.

"Sosu şimdi hazırlarsam soğur." Mira tekrar kafasını salladı çorbayı son bir kez karıştırıp altını kapattı.Ben ondan salata için tabak isteyecekken çalan kapıyla beraber tam anlamıyla sekerek kapıya doğru koşmaya başladı.Kapı açıldıktan sonra ses gelmemesi üzerine mutfaktan onlara seslendim.

"Mira, kim geldi?" saniyeler geçerken ses gelmeyince kafamı kapıdan hole doğru uzattım.

"Mira!" tam geri çekileceğim sırada salondan çıkan Yağız elimdeki bıçağın tezgaha düşmesine sebep olmuştu.Hızla toparlanmaya çalışarak tezgaha döndüm.
Saniyeler sonra Yağız mutfağa girerek yanıma gelmiş, bir elini belime koyarak şakağıma küçük bir öpücük bırakmıştı.

"Nasılsın?" dikkatimi hem Yağız'a, hem mor lahanaya hem de sorduğu soruya eşit bölmeye çalışsam da zordan daha zordu bu durum.Bıçağı bırakmadan yavaşça ona döndüm.

"Kötü." kaşlarımı çatarak ona baktığımda elleri yüzüme yaklaştı ve ev topuzumdan firar eden bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Şirkette yoksun." Yağız'ın gözlerinin şirkette beni aramasına mı sevinsem, bu romantik hareketlerine mi?

"Haftaya başlayacağım." yüzünde küçük bir gülümseme oluştuğunda elimdeki bıçağın varlığını hatırlayarak tekrar salataya geri döndüm.

"Şu dolapta salata tabağı var, verir misin?" işaret ettiğim dolabın kapağını açıp saniyeler sonra tabağı önüme bıraktı.

"Sen sıkılmadın mı evde?" kafamı olumsuz anlamda salladım.Bu evde, özellikle de İrem tüm gün televizyondaki programlara saçma sapan yorumlar yaparken sıkılmak pek de mümkün değildi.

"Tüh, ben de seni kaçıracaktım bu akşam." tek kaşımı kaldırıp ona doğru döndüm.

"Beni kaçıracaktın?" kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra sırıtmaya başladı.

"Kaçırmayayım mı?" küçük bir göz kırpmasına tav olmamak adına kendime telkinlerde bulunurken salataya dönmeye çalıştım.Kaçır beni Yağız da diyemedim tabi.

***

Dudaklarımdaki gülüş karşımdaki manzarayla tekrar canlanırken, elimi sımsıkı tutan eli azıcık da ben sıktım.Resmen mağazaya getirmiş, yanından ayrılmamam için beni bırakmıyordu Yağız.Ama haklıydı tabi.Hanhi taraftar takımının renklerini görür de yerinde dururdu ki?

"Bu sezon almamıştım forma, iyi ki geldik buraya." Ne yani, dört yıldızlı formam olmasa mıydı benim?Bu seneki maçlarda da mı üç yıldızlı formayla arz-ı endam etseydim?

Yağız ile beraber dakikalarca formaların içinde kaybolduktan sonra soluğu kasada aldığımızda Yağız'ın gülümseyen yüzüne döndü gözlerim.Neden bana gözlerini dört yıldızlı açmış gibi bakıyorsun acaba sevgilim?

"En önemli şeyleri unuttuk." elimden tuttuğu gibi tekrar rafların arasına daldığımızda çocuklar için olan kısımda durduk birden.Bakışlarım Yağız'a kayarken tuttuğu elimi bırakıp, minicik formayı aldı eline.İki omzundan tuttuğu formayı bana çevirirken kocaman gülümsedi.

AŞK İŞİ | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin