1| Yeni Yuva

11.1K 965 767
                                    

Aynadaki yansımama göz gezdirirken tek düşündüğüm şey ne kadar acınası biri olduğumdu. Göz altlarım morarmış olsa da az sonra gelecek makyözün iyi bir iş çıkaracağını biliyordum. Dert etmedim, nasıl olsa onlarca para yatırılmıştı bu düğüne.

Yine de sinirlenmeden duramıyordum. Hayatımda bana değer veren nerdeyse tek kişiyi paylaşmak zorundaydım. İstemsizce kendimi bir karamsarlığa sürüklüyor ve buna dur diyemiyordum. Annemin hayatında ilgilenmesi gereken başka biri vardı şuan. Yani, bana ayıracak vakti yoktu.

Odanın tık tıklanan kapısıyla konforlu sandalyedeki bedenim ürkmüştü. Büyük ihtimalle makyöz gelmiş olmalıydı. İçimde kaybolmaya yüz tutmuş cesaretimi toplayıp dudaklarımı araladım. "Gel."

Açılan kapıyla içeriye giren kız hızlı adımlarla yanıma geldi ve elindeki çantayı masaya koyarak içinden gerekli malzemeleri çıkardı. O kadar hızlı hareket ediyordu ki gözlerimle takip etmekte zorlanmıştım. İşini bilen elleri yüzüme dokunca bir an irkilsemde ses çıkarmadan işine devam etmesine izin verdim.

Bugün, hayatımın kırılma noktasını yaşadığım gün olacaktı. Hayatımda ki en önemli şeyi, başka bir adamla paylaşacaktım. Tamam, anneminde kendine göre hisleri vardı, hayatının en güzel yıllarını benimle ilgilenerek öldürmüştü ve şimdi sevgiye aç kalbi, kendine bir eş bulmuşken onu kaçırmak istemiyordu. Fakat, beni de kaybetmek istemiyordu. Sevdiklerime karşı ne denli kıskanç bir insan olduğumu biliyordu, belki de bu yüzden bana anlaşma teklifi etmişti.

"Dudaklarınızı hafifçe bastırın, lütfen." Sesi hemen yanımdan gelen kıza itaat ederek, dudaklarımı hafifçe birbirine bastırdım. Hafif kırmızı boya iki et parçasına can verirken aynadaki yansımamı inceledim. Evet, istediğim gibi sadece morlukları kapatmış ve dudaklarımı renklendirmişti.

Eşyalarını toplayan kıza hafifçe teşekkür ederek sandalyeden kalkmış ve büyük odada camın kenarına gelmiştim. Önümde uzanan zengin binalara gözlerim alışık değildi. Güzel gözüktükleri kaçınılmaz bir gerçek olabilirdi fakat ciğerlerim bu para kokan havayı solumaktan pek memnun değildi anlaşılan.

Kapının kapanma sesinden sonra derin bir nefes vererek manzarayı izlemeye devam ettim. Nihayet odada tek başıma kalmıştım, sabahtan beri büyük bir tempoyla koşturan bedenim yorgundu. Ve, sinirliydim. Düğün günü yaklaştıkça ortaya çıkan sinirim beni içten içe huzursuzlaştırmıştı. Nedenini bilmiyordum, sadece herkese, her şeye öfkeliydim. Özellikle de, kendime.

Keşke annemi hiç o şirkete göndermeseydim. Belki o zaman namı diğer Başkan Jeon ile tanışmayacak ve birbirlerine aşık olmayacaklardı. Ve tabi, onunla evlenmeyecek ve onun burnu kalkık oğluyla aynı havayı solumayacaktım.

Kapı tekrar çalındığında sıkıntıyla bir nefes verdim, bugün bana rahat yoktu anlaşılan. Ellerim benden bağımsız boynumda asılı olan papyona gittiğinde hafifçe gevşettim, hava bir anda daha basık gelmeye başlamıştı şimdi. Yinede sesimi saklandığı yerden çıkararak seslendim. "Gel."

Kapının açılma sesini duyduktan sonra hafifçe omzumun üzerinden arkama baktım ve dudaklarıma usulca bir gülümseme yerleşti. Kapıdan başını uzatıp bana sırıtan arkadaşım beni sabahtan beri ilk defa mutlu eden ilk kişiydi. "Girebilir miyim?"

"Saçmalama tabi ki girebilirsin." Tüm bedenimle ona döndüğümde küçük bedenini tamamen içeriye sokmuş ve kapıyı kapatmıştı. Üstündeki siyah takım elbise içinde, olduğundan daha havalı gözüktüğü için dudaklarımda bir gülüş meydana geldi. O ise, hâlâ kapının önünde durup beni süzmekle meşguldü. "Buraya gel Minjae."

Adını seslenmemle üzerimdeki bakışları gözlerime çıkmıştı, onu buraya zorla getirdiğim için kendimi suçlu hissetmekten alı koyamıyordum. Minjae, böyle zengin ortamları sevmezdi. Bende sevmezdim fakat hayatımın bundan sonraki günlerinde tam anlamıyla para içinde yüzeceğim için buna alışmaya çalışıyordum. Benim için zor bir durumdu. Ve bu zor durumumda, tek dostum Minjae'de bana eşlik etmek zorundaydı. Eğer o da olmasa bu gösterişli bina arasında kaybolur giderdim sanırım.

The Brothers |Taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin