9| Vicdanla Mahkeme

8.2K 865 1.1K
                                    

İyi okumalar!

Zamanın hızlıca akıp geçtiği yaşamımızda ruhumuza önemli izler bırakmalıydık. Çünkü insanlar sona geldiklerinde arkalarına dönüp bakar ve pişman olurlardı. Bende iz bırakmıştım. İlk ailemi kazımış, sonrada büyük harflerle Minjae'yi davet etmiştim el değmemiş ruhuma. Benim için yeri epey ayrı olmuş, kendi sahip olduğu yere yıkılmaz bir taht kurmuştu. O farklıydı, benim çocukluğumdan kalan son kişiydi.

Parmaklarımın arasından geçen saçlarımı sıkıntıyla karıştırdım. Telefonun hâlâ çaldığını gösteren imge yanıp sönüyordu fakat bundan önceki iki denememde olduğu gibi bununda cevaplanmayacağını biliyordum. Tahmin ettiğim gibi çağrı düşerken sinirle iç geçirdim. Minjae'ye ne kadar arasamda ulaşamıyordum, yanına gitmek istesemde annemin izin vereceğini sanmıyordum.

Sonunda pes edip yatağın üzerindeki çantamı aldım ve sessiz adımlarla odadan çıktım. Saatin henüz okula gitmek için çok erken olduğu zamandı, fakat ben herkesin uyuduğuna emin olduğum için adımlarımı yavaş yavaş atıp merdivenlerden inmeye başladım. Kimseye görünmek istemeden bu evden gitmek istiyordum, özellikle Jungkook'u bu güzel sabah görmeyi hiç istemiyordum.

"Taehyung?" Kulaklarımı dolduran sesle hafifçe yutkunup yarısına geldiğim merdivende omzumdan geriye baktım. Annem kuş yuvasına dönmüş saçları, üzerinde sıkı sıkı sarındığı mor gecelik üstüyle olduğundan daha zengin ve dağınık gözüküyordu. "Bu saate nereye gidiyorsun?"

"Okula," diye mırıldandım istemsizce. Annemin kaşları cevabımı duymasıyla anında kalkarken savsak adımlarla merdivende iki basamak indi. İnanmadığını gözlerinden bile okuyabiliyordum, eh bende inanmamıştım zaten.

"Bu saate okula mı gidiyorsun?" Kollarını göğsünde bağlayıp sorgularcasına bir bakış attı. "Kiminle gidiyorsun?"

Hafifçe öksürüp gözlerinin içine baktım. "Jinyoung'la gidiyorum." Annemin kaşları hayretle kalktı, Minjae'den başka ve bu kadar kısa sürede arkadaş bulacağıma ihtimal vermediğini anlayabiliyordum. "O kim?" diye sordu merakla, artık eskisi gibi annemle konuşmadığım için hayatımda süre gelen olayları bilmiyordu.

"Arkadaşım." Sesimdeki umursamazlık sanki alelade birinden bahsedermiş gibi olsa da devam ettim. "Okul açıldığı gün tanıştık."

Yüzünde bir anda beliren tatlı tebessüm ve gözlerine yansıyan mutluluk ışıltısıyla onu memnun etmenin kesif sevincini tattım. Minjae'yi en az benim kadar savsede, her zaman başka arkadaşlarımın da olmasını isterdi. Şimdi de yeni bir arkadaşım olmasına bu kadar sevindiğini görmek, uzun zamandır onu mutlu etmememin ağır yükünü omuzlarıma yükledi.

"Uh, bu siteden mi?" Kafamı usulca aşağı yukarı salladım, bu onu tatmin etmişe benziyordu. "Onunla erkenden buluşup kahvaltı etmeyi düşünüyordum." dedim hemen, sesim masum ve pürüzsüz çıkmıştı. "Senin için bir problem olmaz değil mi anne?"

"Hayır, git tabi." Aramızdaki basamakları da bir bir yok sayıp yanıma geldiğinde ellerini yanaklarıma koyarak sevgisini gösterdi. "Ama bir gün onu ve ailesini yemeğe çağıralım, olur mu?"

"Anne," dedim sahte bir bıkkınlıkla, onun bu neşesini bozmak istemedim. "sence de daha erken değil mi?" Bu sırada yanaklarımdaki elini çektim ve bu sefer ben onun yanağına sulu bir öpücük kondurup merdivenlerden hızla aşağıya indim. Annemin arkamdaki tatlı homurtularını duyarken kısık sesle kıkırdayarak büyük evden çıktım.

Bahçedeki sessiz adımlarıma eşlik eden çakıl taşı seslerinin yanında telefonumu çıkarıp Jinyoung'u aradım. Telefonu kulağıma götürür götürmez duyduğum Jinyoung'un sesiyle bir nefes vermiştim istemsizce. "Taehyung, nerdesin?"

The Brothers |Taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin