13| Efsunlu Adam

9.7K 938 1.6K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!

[Jungkook - Paper Hearts]

Göz bebeklerimiz saklardı tüm yalanlarımızı karanlığında, içimizde olan doğrular gözümüze yansır fakat dışarıya vurmadan tüm yalanların içinde bir yalan olup çıkarlardı. Doğrularımız ancak bizim iznimizle söylerdi gerçekleri insanlara, bu da bizim doğrudan, gerçekten sakındığımızın en büyük kanıtıydı. Korkaktık, korkaktım; gerçekler her zaman acıtır ve kanatırdı. Tırtıklı bir bıçak gibiydi, bir kere derimizi yararak vücudumuza girdiğinde çıkışı daha acılı olurdu. Bunu biliyordum, çünkü bedenimin her tarafı bıçak izleriyle süslüydü.

"Geldik." Yol boyunca duymadığım sesi kulaklarıma dolduğunda daldığım düşüncelerin arasından irkilerek uyandım. Jungkook'a bakmadan dudaklarımın arasından derin bir nefes verip parmaklarımın kulpu kavramasını sağlayıp kapıyı açtım. Bir bacağımı dışarı atıp çıkmak için hamle yapacakken aklıma dolan fikirle yan bakışlarla Jungkook'a baktım. Direksiyonu kavradığı ellerinin belirgin damarları sabah ışıklarının vurmasıyla daha göz alıcı bir şekilde parıldıyor, gözlerinin akı kızarıklığı iyi bir gece geçirmediğinin kanıtıydı.

Benim hâlâ arabada durduğumu fark edip boş gözlerini bana çevirip kaşlarını kaldırdı. Gözleri üzerimdeyken benim için zor olan o iki kelimeyi dudaklarımı aralayarak dışarıya süzülmelerine izin verip, "Teşekkür ederim." diye mırıldanıp, cevap vermesine bile izin vermeden arabadan hızlıca indim ve sırtımdaki çantanın kollarını ellerimle sardım.

Jungkook'un bu sefer gerçekten bir teşekkürü hak ettiğini bilmek canıma okuyordu. Lakin içimde ona karşı filizlenen minnet tohumlarına da engel olamıyordum. Dün gece beni sakinleştirmiş, yaralarımla ilgilenmiş, annemi arayarak beni idare etmiş, sabahın ilk ışıklarıyla da uyanıp Minjae'yi yurduna bırakmıştı. Benden nefret ediyordu lakin içinde taşıdığı insanlık adına son duygusunu da benim için harcaması gözümde onu daha az nefret edilesi kılmıştı.

Okulun içine girdiğimde çok geçmeden tüm yabancı gözler bedenime değip iğneleyici bakışlarını sundular utanmazca. Rahatsız bir şekilde stabil bir ifadeyle okul binasına girip hiç durmadan merdivenlere yöneldim. Çıktığım her basamakta aklıma dün gecenin izleri doluyor ve kalbime bir bir iniyordu. Hâlâ ilk duyduğum zaman ki gibi gözlerimin dolmasını sağlayan Minjae'nin sözleri katre katre kanıma karışıp zihnimi ve yüreğimi zehirliyordu. İstemsiz bir şekilde ellerimin arasındaki kumaştan kopçaları sıkıştırdım, burada Minjae'yi düşünerek kendime yalnızca işkence etmiş olacaktım.

İlk günden beri alışamadığım sınıfımın katına geldiğimde tek istediğim sıraya oturup uyumaktı. Kimseyi yanımda istemiyordum, aptal bakışlarını, saçma sorularını ve gereksiz benliklerinin hiçbirini istemiyordum bugün. Sınıfın kapısını usulca açıp içeriye girdiğimde bakışlarımın tek odağı kitaba deli gibi kendini kaptıran Jinyoung olmuştu. Onu tandığım bir hafta içerisinde emin olduğum tek şey kitap okumayı çok sevdiğiydi.

"Hey," diye mırıldandım yanındaki sandalyeyi ilk çantamı ardından da kendimi bırakırken. Jinyoung sesimi duyar duymaz kitabı apar topar kapatıp bana dönmüş ve yüzündeki ışıl ışıl olan gülümsemeyi seyretmeme izin vermişti. "Günaydın bu okulda ki tek arkadaşım!" Neşeli cıvıltısı bazı gözlerin üzerimize yönelmesine neden olduğunda gözlerimi devirdim. "Yalan söyleme, Mark'ı unutuyorsun herhalde." dedim alaylı bir tonda.

Jinyoung'un yanakları hafifçe kızarırken bana kirpiklerinin altından bir bakış atmıştı. "Mark bana okul çıkışı buluşmayı teklif etti ve bende kabul ettim Taehgung." Neredeyse fısıltı gibi çıkan sesinden sonra kısık bir sesle güldüm. "Çıkıyor musunuz yani?" diye sordum bozuk olan moralimin hafifçe yerine geldiğini hissettiğimde.

The Brothers |Taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin