4| Sahte Maskeler

8.4K 856 617
                                    

İyi okumalar!

Özgür müydük? Ya da hayır, doğru soru
bu değildi. Özgür müydüm?

Ben kesinlikle özgür değildim. Kanatlarımla uçsuz bucaksız semalarda süzüleceğime, altından bir kafese tıkılmıştım. Üstelik hayattaki tek varlığım dediğim kişinin bunu bana yapması daha da dokunuyordu. Kanatlarım vardı ama uçamadıktan sonra, olsa ne olurdu ki?

İşte tam bunları düşünüyordum odama geldiğimden beri. Çok değil bir üç dakika sonra Jungkook'un gelmesiyle düşüncelerimi bir kenara savuşturmuş hiddetle ona dönmüştüm. Şuan sinirliydim, yıkık döküktüm ve benliğimin temelleri sarsılıyordu. Yani, Jungkook bana bulaşmasa iyi olurdu.

"Ne acı bir sahne." dedi kapıyı kapatıp sırtını ahşaba yaslarken. Dudaklarını büzmüş, şekilli kaşlarını kaldırmış ve dağınık saçlarının hoş görüntüsü altında şaşkınlık dolu bir yüz takınmıştı. "Ne istiyorsun?" diye sordum çatılı kaşlarımın altından ona bakarken. Bu görüntüsü nefes alan her canlıyı önüne dizsede ben, Kim Taehyung, onun gerçek yüzünü gördüğüm için bunun bir maske olduğunu biliyordum. O yüzden tüm bu mimiklerini görmezden geldim.

"Ne isteyebilirim ki kardeşim, sana destek olmaya geldim." dedi, sırtını yaslandığı kapıdan ayırıp bana doğru aheste aheste gelirken benim tek yaptığım onu izlemekti. Açıkçası şu son günler ruhsal olarak bunalmıştım zaten ve bugün olanlardan sonra Jungkook bana bulaşırsa onu dövmek için bir bahanem olabilirdi belki. Evet, onu dövecektim.

"Onları buraya sen mi çağırdın?" diye sordum, yine de sorularımdan önce onu döversem konuşamazdı. "Benim yokluğumu fırsat bilip onlara öttün her şeyi değil mi?"

Bir iki adım önümde durup tüm maskelerini çıkardı ve hahladı. "Neden bu kadar zahmete gireyim senin için?"

"Çünkü böyle yaparak beni gözden düşürmeye çalışabilirsin, beni kötü biri gösterip tüm ilgiyi kendin sahiplenirsin." dedim tek nefeste. "Ya da beni evden gönderebilirsin."

Beynimin süzgecinden geçmeyen bu kelimeler olduğu en yalın haliyle Jungkook'un suratına çarptı. Oysa o, istifini hiç bozmadan ürettiğim teorileri elinin tersiyle ileriye itti ve dudaklarını araladı. "Tatlı Taehyung," dedi bir adım daha atarken, şimdi aramızdaki mesafe daha azdı. "eğer böyle bir şey isteseydim emin ol seni tek başına yollamazdım." Dudakları alaycı bir gülümsenin esiri oldu ve bir adım daha atarak kişisel alanımı kırdı. "Annende sana eşlik ederdi."

Avuç içlerim sağlam bir yumruk vurmak için kaşınıyordu ve bende ilk defa iç güdülerimi kullanıp beynimin zırvaladığı şeyleri dinlemedim. Tek bir saniye bile düşünmeden Jungkook'un yanağına bir yumruk attığımda her şey ağır çekimde gerçekleşmişti. Jungkook yavaşça yana savrulsada dengesini kaybetmiş ve düşmüştü. Bu sırada ne kadar çaktırmasamda eklem yerlerim sızlamaya başlamıştı. "Çık git buradan."

Gözlerim her mimiğini kaçırmadan seyrediyordu, yanlışını arıyordum tüm yanlışlardan meydana geldiğini bilmeme rağmen. "Bu yaptığının yanına kalacağını mı sanıyorsun?" dedi hâlâ yerde olmasına rağmen bana alttan bir bakış atarak. Gözlerinde bir öfke aradım fakat o kahverengi çemberlerde sadece saf bir alay vardı. "Bu yumruk, çok geç olmadan sana geri dönecek Taehyung, emin olabilirsin."

Elleriyle destek alarak düştüğü yerden kalktı ve bana bakmadan odadan ayrıldı. Bense hâlâ durduğum yerde duruyor ve bana dediklerini analiz ediyordum. Eğer bu yumruğun geri dönüşü olacaksa merakla bekliyordum.

Daha fazla kendime işkence etmek istemediğim için üstümdeki kıyafetleri çıkarıp pijamalarımı giydim. Yorgun bedenim bir kez daha haddinden fazla büyük olan yatağa kıvrılırken uykuya dalmam çokta uzun sürmemişti.

The Brothers |Taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin