-SON- "Lunapark"

2.5K 80 14
                                    

4 YIL SONRA

Zaman kesinlikle insandan insanı alan, insana insan katan ironili bir kavramdı.

Bu dört yıl içerisinde başta Emir olmak üzere birçok şey değişmişti. Her şey güzel olacak demiş, söz vermiş ve hayatımızın öyle olması için de elinden gelen her şeyi yapmıştı.

Hayatımız gerçekten güzeldi. Oğlumuzla ilgilenirken, birbirimizi severken gerçekten güzeldi fakat her şey babamı kaybedene kadardı.

Babamı kaybetmeye dayanamamıştım, her gün Emir'i suçlamıştım. O günleri hatırladıkça için acıyordu, delirmiş gibiydim. Tüm bunlara rağmen Emir her ağladığımda, ona kızdığımda sarılarak destek olmuştu bana. Tek kelime etmemişti ama iyileşmem için sarılması yetmişti. Zamanla geçmişti her şey, şimdi hayatımıza dahil olan minik kızımızla eskiden bin kat daha iyiydik. Poyraz üç yaşındayken ikinci doğumumu yapmış, kızımı kucağıma almıştım. Emir her ikisiyle de öyle ilgiliydi ki. Harika bir baba olmuştu. Abimlerle arada görüşüyordum, Deniz okula başlamıştı. Nihan resim projeleriyle ilgileniyordu. Abim Banu'dan boşanmış, babamın ölümünden sonra anneme daha da sıkı sarılmıştı benim gibi. Haftada iki gün annemle görüşüyordum, benim mutluluğumdan memnundu. Emir'le anlaşmaya çalışıyorlardı. Bazen Poyraz'la ikisi beraber uyuyordu.

Buruk ama güzel bir aile olmuştuk.

Elimdeki eski aile fotoğrafımızı komodinin üzerine bırakıp, doğruldum. Poyraz bahçede, küçük havuzunun içinde yüzüyordu en son. Tutku'yu uyutalı bir saati geçmişti, uyanma saati gelmiş olmalıydı. Tutku'nun odasına girdiğimde beşiğinde kendi kendine mırıldanarak ayağıyla oynadığını gördüm, gülümsedim. Poyraz'la ona baktığım her an içim büyük bir mutluluk ve huzurla doluyordu. Hemen sonrasındaysa onları karnıma geri sokup, orada güvende tutasım geliyordu. Kendimden bile korumak istiyor, onları kaybedeceğim diye ödüm kopuyordu.

Ben artık ailem olmadan nasıl yaşanır bilmiyordum.

"Kızım? Uyandın mı sen annecim?" dediğimde bana bakarak güldü. O küçücük iki dişini görünce ısırasım geldi ama kendime hakim oldum, sonra o da bizi ısırıyordu çünkü.

Önce bezini değiştirip, sonra üstümdeki elbisenin onun için olanını giydirdim. İkimizin de üstünde aynı siyah elbise vardı şimdi. Yanaklarını öpüp, kucağıma alarak merdivenlerden inmeye başladım. Gözlerim Poyraz'ı arıyordu etrafta, Nazlı'yla beraber çiçekleri suladığını gördüğümde içim rahatladı. Beni görür görmez "Annniii!" diye koşarak bacaklarıma sarıldı. Ona gülüp diğer koluma da onu aldığımda yorulsam da gülümsemeye devam ettim. İkisinin de saçını öpüp yere geri indirecekken zilin çalmasıyla kapıya doğru yürümeye başladım. Emir gelmiş olmalıydı.

Kapıyı açtığımda yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü, Emir'in elinde bir buket kırmızı gül vardı. Tutku heyecanlandığını belirten sesler çıkartırken, Poyraz "Babaa!" diyerek Emir'in kucağına atlayınca Emir onu tutup başını öptü.

Gülümsemem yüzümden hiç silinmeden "Hoşgeldin hayatım," deyince elindeki gül buketini bana uzattı. Onun da yüzünde tıpkı benimkisi gibi kocaman bir gülümseme vardı. "Baya hoşbuldum yalnız küçüğüm. Çok güzelsiniz yine kızımla." dediğinde daha da gülümsedim utanarak.

"O güller senin için bu arada karıcım." dedi kucağındaki Poyraz'dan dolayı zorlukla alnımı öperken.

" dedi kucağındaki Poyraz'dan dolayı zorlukla alnımı öperken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Teşekkür ederim kocacım." dedim nazlı bir edaya bürünüp. Poyraz'la konuşurken salona geçip, koltuğa yayılınca ben de kucağımda Tutku'yla beraber hemen yanına oturdum. Tutku elbisemin askısıyla oynayıp, bazen de tenimi emmeye çalışırken "Günün nasıl geçti?" diye sordum Emir'e. Poyraz'ı öpmeyi bırakıp "Her zamanki gibi sıkıcıydı küçüğüm. Sizi özledim." dedi ve Tutku'yu da diğer dizine oturttu. Hangisiyle ilgileneceğini bilemiyor gibiydi, eve geldikten sonraki her iki saat böyle geçerdi zaten. "Biz de seni özledik, baksana Tutku'yla Poyraz'a." diyerek güldüm. İkisi de Emir'e bayılıyordu.

"Ahaha onlar da bana aşık senin gibi." Aşık kelimesini duymamla burukça gülümsedim yalnızca. Emir bu zamana kadar pek beni sevdiğini dile getirmemişti. Hissettirmişti.

Yine de insan o öptüğü, aşığı olduğu dudaklardan sevgi cümleleri duymak istemiyor değildi.

"Hadi sen Tutku'nun çantasını hazırla, ben de Poyraz'ın üstünü değiştireyim. Sonra çıkalım." deyip birden ayaklanınca şaşkınlıkla ona baktım. Hızına yetişmek mümkün değildi.

"Nereye gidiyoruz?"

"Uzun zamandır gitmediğin ve gidince çok mutlu olacağın bir yere. Hadi, hızlan küçüğüm." dediğinde Tutku'yu kucağıma alıp odaya çıktım. Bu sırada Emir de Poyraz'la beraber peşimizden geliyordu. Tutku'yla Poyraz in gerekli olabilecek her şeyi çantaya koyduktan sonra hazırdık. Emir üzerimizi değiştirmemize gerek olmadığını söylemişti. Arabaya binip, çocuklarımızla beraber eğlenceli bir yolculuğa başladık. Poyraz yolda gördüğü her şeyi soruyor, trafik levhalarına ayrıca bir ilgi besliyordu. Emir bıkmadan usanmadan her sorusuna karşılık verirken ben gülümseyerek dinliyordum onların konuşmalarını.

"Baba annem çok güzel değil mi?" diye kelimeleri yuvarlayarak konuşunca güldüm.

"Evet oğlum. Annen hayatımda gördüğüm en güzel kadın."

"Benim dee." dedi Poyraz, sonrasında başka sorular sormaya devam etti. Sonunda bir lunaparkın önünde durunca şaşkınlıkla Emir'e baktım. Bizden ve görevlilerden başka hiç kimse yoktu koskoca lunaparkta. Arabadan inince ben Tutku'yu o da Poyraz'ı aldı. Büyük siyah parmaklıklı demir bir kapının önünde durduğumuzda Poyraz ve Tutku

"Bundan yaklaşık dört buçuk yıl önce... Seni çok derinden yaraladığım o evde,eski görkemli binadan geriye bir virane kaldığını söylemiştim. Sen de her zamanki o masum ifadenle lunapark inşa ederiz o viranenin üstüne, demiştin. Hatırlıyor musun?" O anıyı hatırlamamak elde değildi. Ufacık bir detayı büyültüp böylesine güzel bir hale getirmesi... Muazzamdı.

"Hatırlıyorum tabii." dediğimde biraz daha yaklaştı bana. Kucağımda Tutku ve onun da elini tuttuğu Poyraz olduğu için fazla yaklaşamıyorduk birbirimize.

"O gün yemin ediyorum hiçbir inanç yoktu içimde bu hale geleceğime dair. Hep o saplantımla yaşayacağımı düşünüyordum, hasta bir adam olarak ölecektim. Sen her şeye rağmen iyileştirdin beni. Hayatım boyunca tatmadığım aile sıcaklığını tattırdın. Beni gerçekten bir baba yaptın. Şu an karşımda kızımızla öyle güzelsin ki... Taparcasına aşık olmamak elde değil. Teşekkür ederim, hayatıma anlam verdiğin için. Karım olduğun için."

Ve gerçekten aile olmuş, birbirine görünmez bir iplikle bağlı olan dört kişi o viraneden şenlik alanına dönmüş yere adım attılar.

-SON-

Vedaları hiç sevmem ama bunu size borçluyum sanırım. Bu 21 bölümlük yolculukta beni yalnız bırakmadığınız için hepinize minnettar olduğumu söylemek istiyorum öncelikle. Tüm beğenileriniz, yorumlarınız için kocaman teşekkür ederim. Haziran'ın 22'sinde, Burcu Görgün'e kızgınlığımdan dolayı başlamıştım bu yolculuğa. Güzel harcadı Zeynep, Emir ve Poyraz'ı. İçimde ukte kalan, ben senaristlerin yerinde olsam şöyle yapardım diyerek başlamıştım iyi ki de başlamışım.

Bana güzel arkadaşlıklar, dostluklar kazandır bu kitap. Merve'yi Berna'yı... Kendimi iyi hissetmediğim, sevinçten havalara uçtuğum her an yanımdaydınız. Hiçbirinizden yana tek bir keşkem yok.

İyi ki...

Yeni hikayelerde yeniden görüşmek üzere,

kendinize güzel bakın.

Son kez güzel geceler dilerim.

Sana TutsağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin