Bölüm 3 - Savaş Rüzgarları

85 8 6
                                    

Gölgeler ile dövüşmek için gölgenin kendisi olman gerekir. Eğer bunu reddedersen çoktan savaşı kaybetmişsin demektir.

“Elindeki bıçaklar hoşuma gitti. Onları alıyorum. Usta!”
“Eğer istiyorsan onlar senin canını almadan önce sen onları almaya bak o zaman!”

Gölgeler karıştığında hangisi kime ait, anlayamazsın!

Santiago, Zed evine kadar gelip onu öğrencisi yaptığından beri Zed’in liderliğinde bir yere doğru ilerliyordu. Ama bu yol bitecek gibi değildi. Nereye gittikleri hakkında bir fikri bile yokken bu kadar yürütülmesi insafsızlıktı!

Nereye gidiyoruz, Usta! Bilgewater’dan ayrıldığımızdan beri ne kadar sorsam da cevap vermedin. Şu anda beni öldürmeye mi götürüyorsun en azından onu söyle lütfen, Usta.”

“İnan bana seni öldürmek isteseydim şu ana kadar bunu yapmıştım. Anneni öldürmek istediğimde yaptığım gibi.”

Santiago bu lafın üzerine çıldırdı. Bu adam ne düşünüyordu ki böyle damarına durmadan basarak sinirlerini oynatıyordu. Zaten bu adamın yanındayken içi kararıyor, bunalıyor fakat bu hissi garip bir şekilde çok seviyordu.

Çok merak ettiysen söyleyebilirim ama bunu öğrendikten sonra bir kere bile kaçmaya çalışırsan…”
“Tamam Usta. Lütfen.”
“Yoldaşlığın ana merkezi olan tapınağa gidiyoruz. Tüm gölge çırakları orada. Onlarla beraber çalışarak tekniğini mükemmelleştireceksin.”

Nereye gideceği hakkında en azından bir fikri olan Santiago aslını söylemek gerekirse çok rahatlamıştı. Çünkü bu adamdan her şey beklenirdi ki Santiago buraya gelene kadar kafasında binlerce senaryo kurmuş, her seferinde de sonu kendi ölümüyle bittiği için oldukça korkmuştu. Ama ne yaparsa yapsın bu adamın yanında yaşam ve yaşamak kelimelerinden söz edilemezdi. Çünkü adam sanki bu iki varlığı yeryüzünden silmek için dünyaya gelmişti.
Bilgewater sınırları dışında yeşil bir çayırda fırtınanın altında ağır adımlarla ilerliyorlardı. O kadar fazla şimşek çakıyordu ki sabah mı akşam mı ayırt edemiyordu. Bunu sormak için ağzını açtığında Zed:

Hala akşam, sadece 1 saattir aralıksız yürüyoruz. Eğer bu kadar laf edeceksen seni belki de burada öldürmeliyim ha? Ne dersin?”
“Bir adam, öldürmek kelimesini bu kadar rahat nasıl kullanabilir? Sanki buna alışmış.” Diye düşündü Santiago.

Hala devam eden fırtınaya içinden bir laf söyledi. Soluna tükürdü. Zed çocuğun bu sabırsızlığını sevmişti. Çocuğun bu zaafını ona karşı kullanacak onun daha hızlı güçlenmesini sağlayacaktı.
Birden önlerine düşen kocaman şimşek ikisini geriye doğru sıçramaya zorladı. Zed çocuğun bu refleksi göstermesine şaşırmıştı ve işin garibi Zed ile aynı şekilde sıçramıştı ve yere inişte de bir problem yaşamamıştı.

Demek böyle işliyor ha?” diye mırıldandı Zed.
“EĞER BU GERÇEKSE SANA KANIM ISINDI EVLAT!” diye bağırdı Zed.

Gittikçe yükselen şimşek sesinden dolayı birbirleriyle iletişime geçecekleri zaman bağırmak ihtiyacı duyuyorlardı. Santiago’nun arkasında bir minik siluet gören Zed ani bir hareketle Santiago’nun arkasına bir gölge yolladı. Ardından gölgeye ışınlandı ve bileğindeki bıçağı savurdu. Bıçak havada durduruldu. Santiago şaşırmıştı. Ustasıyla aynı derecede kapışabilecek kişi kim olabilirdi. Bunu düşünürken içinden geçen bir yıldırım topu Santiago’yu dizleri üzerine çökmek zorunda bırakmıştı.

“Bu da neyin nesi böyle?” diye düşündü Santiago.
Sanki tüm gücü çekilmişti. Anlıyordu bu adam onun zayıf olduğunu anlamıştı ve ona odaklanarak Zed’i zor duruma düşürecekti. Böylece Zed onu korumaya çalışırken kendisi yaralanacaktı.
Minik siluet Santiago’ya doğru lafın tam anlamıyla ışık hızıyla gelerek bir hamle yaptı. Santiago nasıl olduğunu anlamadan rakibinin hareketini gördü ve sağ kulağına doğru gelen tekmeyi sol koluyla engelledi, sol eliyle bu minik şeyi tuttu ve yere çaldı. Yükselen bir çığlık sesiyle gölgelerin içinden bir kadının fırlaması bir oldu. Yeşil maskeli bu kadın sanki bir görünmez perdenin arkasından fırlamıştı az önce. Zed bunca süredir Santiago’yu izlemiş ve onun dövüşmesini istemişti. Lakin şimdi bir şeyler yapmazsa çocuğun hayatının son bulacağını anlamıştı. Zed kadının önüne geçerek kamasını bıçağıyla durdurdu ve haykırdı:

SENİN RAKİBİN BENİM! AKALİ!”

SANTİAGO : İsyanın Runeterra YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin