Bölüm 11 - Geçmişini Silip Atamazsın

35 2 2
                                    

Mutlaka bir ya da iki kelime de olsa yorumlarınızı görmek isterim. Beğendiyseniz de bir tanecik yıldı hor görmeyin lütfen. Böylece hikayeye herkes ulaşabilir ve sizin aldığınız zevki onlar da alabilirler.

“Sarah. Ne yaptığını sanıyorsun?”

“Annemi asıl öldüren kişiye silah doğrultuyorum!”

Santiago oldukça dinlenmiş bir şekilde uyandı. Gözlerini yavaşça açtığında karşısında Lyra’yı gördü. Lyra nedense korkmuş görünüyordu. Santiago, Lyra’ya neler olduğunu sormak istese de içini ürperten bir soğukluğu karnında hissetmesiyle yataktan fırlaması bir oldu. Lyra hızlı bir şekilde battaniyeyi üzerine çekerek bağırdı:

“Senin hiç saygın yok mu?! Gece gece bir kızın odasına girip yanına yatarak ne yaptığını sanıyorsun?! Seni şimdi burada öldüreceğim, asker bozuntusu!”

Santiago olayı şimdi kavramıştı. Anlaşılan dövüşten sonra üniformaları değiştirmeyi unutmuştu. Ellerini kaldırarak korkuyla cevapladı:

“Lyra! Dur! Benim, Santiago!”

Eline bıçağı almış ve Santiago’nun üzerine atlamak üzere olan Lyra bu lafın üzerine durakladı:

“Santiago? Senin burada ne işin var?! HEMEN DIŞARI ÇIK! Üzerimi değiştireceğim.”

Santiago hızlı bir şekilde dışarı fırladı. Kapıyı kapattı ve sırtını kapıya dayayarak:

“Oh! Beni bir an öldüreceğini zannettim!”

Tam o sırada birkaç saat önce gördüğü yaşlı adamı tekrar gördü. Santiago’ya dönmüş kıkırdıyordu:

“Anlaşılan biri yeniden yataktan atıldı, ha?(hık)”

Santiago’nun sinirleri bozulmuştu:

“Babalık senin benimle ne alıp veremediğin var? Ne zaman odadan çıksam sanki beni bekliyormuş gibi gülümseyerek karşıma çıkıyorsun.”

“Ne alakası var (hık). Sadece karımla çok sık tartışıyoruz. Ondan dolayı beni (hık) yataktan atıp duruyor.”

“E bu kadar içsem beni saraydan atarlar! Azıcık içmeyi bıraksan? Olmaz mı babalık?”

“Olmaz! Ne zaman kendimde olsam aynı sahne tekrar tekrar gözümün önüne geliyor (hık).”

“Ne sahnesi? Ne oldu babalık?”

“Bu sabah sarayın önündeki büyük alanda yürüyordum. Çalılardan gelen bir sesi duydum ve oraya doğru ilerledim (hık). İlk başta bir şey yoktu. Ama ses gelmeye devam edince ilerledim. Sanki büyülü bir perdenin içinden geçtim. Sonrasındaysa (hık) bir sürü ölmüş ceset vardı! Demacia Askerleri! Üniformaları da yoktu! Oldukça vahşi şekilde öldürülmüşler! Bedenlerin neredeyse hepsi ortadan ikiye ayrılmıştı. Geri kalanlarınsa vücutları hançerlerle doluydu. Hayatta kalan bir iki tanesi de benden yardım istiyorlardı. Hemen geri döndüm ve bunu diğer askerlere anlattım fakat hiçbiri inanmadı hatta bana güldüler. Ardından bir tanesi (hık) bana bir bıçak dayayarak bu olanları unutmamı söyledi. Ben de unutmak için içiyorum işte!”

Santiago öğrendikleri karşısında dehşete kapılmıştı. Anlaşılan askerler arasına bir sürü sızma vardı! Hatta askerlerin çoğu şu anda suikastçi olabilirdi. Dikkatli olmak zorundaydı. Hemen merdivenlerden aşağıya hızlıca inerek ana salona geldi. Anlaşılan yemek başlamıştı. Bir sürü üst düzey yöneticinin de teşrif ettiği bu yemek biraz sonra bir katliam alanına dönecekti. Bir asker gelerek Santiago’nun kulağına fısıldadı:

“Hazırlan! Bir saat sonra katliam başlayacak, kardeşim! Noxus kan istiyor!”

Santiago bunu diyen askere baktı. Adam sanki hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ediyordu. Arkasını dönerek Santiago’ya göz kırptı ve cebinden çıkardığı köstekli saatini işaret etti. Santiago hızlıca kocaman duvar saatine baktı. Tam olarak katliama bir saat vardı. Bunu engellemek zorundaydı. Engelleyebilirdi de…

SANTİAGO : İsyanın Runeterra YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin