Bölüm 13 - Katarina

49 3 2
                                    

Karanlıktan gelen bir ses Katarina’yı dehşete düşürdü:

“Öyleyse şimdi sıra kudrette!”

Kocaman ve ay ışığıyla parıldayan kılıç herkesin Katarina’nın yüreğine korku saldı. Bacakları istemsiz bir şekilde titremeye başlamıştı. Bu yaralarla yapacağı bir sonraki dövüş onun ölümüyle sonuçlanırdı. Bu kesindi. Bir şekilde kurtulmalıydı. Ama kaçmak fayda etmezdi. Kesin onu yakalardı:

“En azından onurumla can vereceğim!” diye haykırdı Katarina.

Garen cevapladı:

“Senin onurun var mıydı?”

Yüzünden bu karşılaşmayı istemediği belli oluyordu. Acı dolu gözlerle Katarina’ya baktı. Katarina’nın son nefeslerini verdiği belli oluyordu. Ancak
Katarina sinirlenmişti:

“Sadakatimi sorgulama! Onun için neler çektiğimi bilemezsin!”

Garen cevapladı:

“Arkanı dön ve git! Sana karşı dövüşmeyeceğim! Seni öldürmek yapmak istediğim en son şey olur.”

Katarina çıldırmıştı:

“Şimdi de beni aşağılıyor musun? Saçmalama! Sen beni öldürene kadar ben seni öldüreceğim.”

Katarina yavaşça kılıçlarını kaldırdı. Garen zorlukla da olsa kılıcını kaldırmıştı. Garen bu dövüşü istemiyordu. Ama en azından karşısındakine saygı göstermeliydi. Başlayan yağmur bu ikisinin durumuna ağlıyordu. Yağmur tanecikleri Garen’in gözyaşlarını saklıyordu fakat asla ama asla yarasını tedavi edemezdi. Kılıçlar kalkmıştı. Yağmur yağıyordu. Ve ıslanan çelikler çarpışmak için bekliyordu.

Lyra içeride yeni kavalyesiyle oturmuş sohbet ediyordu. Bu kavalyeye oldukça ısınmıştı. Oldukça anlayışlıydı. Lyra’nın geçmişini dinlemiş ve ona tesellide bulunmuştu. Santiago’dan çok daha anlayışlı ve sevecendi. Santiago’nun ise tek anladığı şey dövüşmek, dövüşmek ve dövüşmekti. Lyra oldukça garip duygular içindeydi. Nedense Santiago’ya olan aşkından şüphe duyuyor gibi gözüküyordu. Tam bu sırada orkestra oldukça güzel bir şarkıya başladı. Gönül tellerini titreştiren bu şarkı aşıkları sahneye çıkmaya zorluyordu. Lyra içinden bu genç adama doğru çekildiğini hissetti. Genç adamsa hiç tereddüt etmeden şarkının başlamasıyla birlikte Lyra’ya elini uzattı:

“Bu dansı bana lütfeder misiniz, göz kamaştırıcı meleğim?”

Lyra oldukça heyecanlanmıştı. İlk defa birisi kendine bu şekilde hitap ediyordu. Elini kaldırdı ve güven veren avucun içine koydu. Parmaklar elini kavrarken Lyra teslim olmuştu. Artık emindi. Gerçek aşk işte buydu.

Yağmur yağıyordu. Ve ıslanan çelikler çarpışmak için bekliyordu. Garen hızlıca fırladı. Yerler onun Katarina’ya doğru attığı her adımda ağlıyor, durması için ona yalvarıyordu. Lakin artık geri dönüş yoktu. Garen havaya sıçradı ve Katarina’ya kılıcıyla oldukça sert bir darbe indirdi. Katarina, Garen’den uzaklaşmak için ışınlanmayı denedi. Ama hiçbirşey yapamıyordu. Sanki eli kolu bağlanmış gibiydi. Garen kılıcını etrafında döndürerek bir ölüm dansına başladı. Katarina kılıçlarını kaldırarak darbeleri karşılamaya çalıştı. Ardarda inen darbeler Katarina’yı zorluyordu. Garen ise ölüm dansını devam ettirmekle yetiniyordu. Katarina dayanmak istese de kılıçları daha fazla izin vermedi. Yatay bir biçimde kesilen kılıçları havaya savruldu. Garen ölüm dansını bitirdi ve kılıcını havaya kaldırdı. Ardından hızlıca kılıcını yere sapladı ve ağlayarak haykırdı:

“ADALEEEET!”

Bulutlar yarıldı. Göklerden gelen sarı bir ışık Katarina’nın tepesine indi. Katarina acıyla yere yığılırken Garen kılıcını yerden söktü ve omzuna koydu.
Ardında yerde yatan Santiago’ya seslendi:

SANTİAGO : İsyanın Runeterra YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin