10. Bölüm

4 0 0
                                    

Her şeyim alt üst olmuştu artık hiç bir şey istediğim gibi gitmiyor..
Ben ne hayaller kurmuştum oysa?!
Böyle olmamalıydı.

Gözlerimi açtığım da kendimi bir evde buldum.
Başta ne olduğuna anlam veremedim, ne işim vardı benim burda? Etrafa bakındım, sanırım bi dağ evindeyim. İyide ben nasıl geldim ki buraya? Ayağa kalkmak için doğrulurken karnımda ki tarifsiz acıyla inledim. Yeni sarılmış ameliyat dikişlerim! iyide en son şu adını bilmediğim çocukla hastaneden kaçmamışmıydık ? O nerde? Off aklım çok karıştı, İyice sarpa sardı her şey! Olaya el koymalı bu saçmalık bitmeli artık! İpleri elime almanın zamanı geldi.

Yavaşça ayağa kalkıp etrafta dolanmaya başladım. Nerde olduğumu çözmeye çalışırken bi yandan da adını bilmediğim çocuğu aradım. Seslenicem ama ne diye seslenicem daha adını bile bilmiyorum ki! Karşımdaki aynaya doğru ilerledim, Şu işe bak ne hale gelmişim, kendimden geçmişim resmen. Hastane önlüğü hala üzerimde! Sinirden kendi kendime konuşurken aynadaki halime güldüm. Bir hafta önce biri gelip böyle şeyler yaşıyacağımı söyleseydi hayatta inanmazdım.

"Şimdi de kendi kendine mi konuşmaya başladın?" Diye ellerinde bi kaç poşetle kapıda durmuş bana bakıp gülüyordu adını bilmediğim çocuk.

"Yaa evet yapıcak başka bi işim yokmuş gibi kendi kendime konuşuyorum!" Diye tersledim.

"Her neyse hadi al bunları git yukardaki odalardan birinde değiştir üstündekileri"
Diyerek elindeki poşetlerden birini bana doğru uzattı.
Ben ne diyeceğimi bilemedim. Yani o kadar şeyden sonra bişey yokmuş gibi böyle rahat olması üstelik daha birbirimizi tanımıyoruz bile!
"Hadii ne bekliyorsun alsana şunu" diye tekrarladı, sert oldu bu sefer. Bende bi an irkilip kendime geldim. Yürümekte biraz zorluk çekiyordum, karnımı tutup ona doğru ilerledim. Elindeki poşeti alıcakken poşeti tutup almamı engelledi.
"Noldu?" Dedim

"Çok mu ağrıyor?" Diye karnımı işaret etti.
"Evet, biraz"
"Bi kaç güne iyileşir toparlarsın çok hareket etme"

Bu burda kalıcağımı sanıyorsa çok yanılıyor! Benim bu şehirden bir an önce uzaklaşmam lazım babamın adamları her yerde, hemen bulurlar beni burda!
"İyileşsin yada iyileşmesin umrumda değil! Benim bir an önce burdan gitmem lazım." Diyerek poşeti elinden alıp üst kata çıkmak için merdivenlere doğru ilerledim.

"Kimdi onlar?"
Bu soruyu duyunca merdivenin ilk basamağında kala kaldım. Kimi kast etti şimdi bu ?
"Anlamadım? Kim kimdi?"
"Hadi ama kim olcak hastaneden bizi kovalayanları diyorum!"
Ne diycem şimdi ben buna? Evden kaçtım onlarda peşime düşen sevgili ailem mi ?
"Seni ilgilendirmez!"
"Soruma cevap vermek zorundasın! Başın mı belada? Tanımadığım bilmediğim reşit bile olmayan bi kızı kaçırmış durumundayım bunun kaç yıl hapis cezası var sen biliyor musun?"
"Merak etme birazdan çıkıp giderim soran olursa da yine dersin tanımadığım bilmediğim biriydi"
"Bu kadar basit mi sandın her şeyi?! Hem kazayla çarpıcam hem hastaneden kaçırıcam hemde tanımıyorum diycem! Ne kadar mantıklı geldi kulağa öyle değil mi?"
"Kaçırmasaydın o zaman! Senden yardım isteyen mi oldu? Bıraksaydın da atsaydım kendimi ordan!" Diye bağırdım. Bir şey söylemesini beklemeden üst kata çıkıp her hangi bir odaya girdim kapıyı hızla kapattım.

Şuna bak ya! Hem suçlu hem güçlü! Sen bana çarpmasaydın bu duruma düşmezdik! Gerizekalı!!! Ben mi dedim sanki gel kaçır beni diye? Aptall!! Pişmansan Yapmasaydın o zaman! Hadi yaptın söylenme bari!!

Neyse şu üstümü bi değişeyim de giderim şimdi.

Aşağı indiğim de oda mutfakta bişeyler yapıyordu yanına gittim.
"Napıyorsun?"
"Napıyor gibi görünüyorum? Yemek yapıyorum işte!"
"Tamam ya demedim bir şey! Neyse sen yemene bak ben gidiyorum."
"Nereye?"
"Nereye olcak yarım kalan yoluma"
"Bu halde bir yere gidemezsin! Otur oturduğun yerde!"
"İyiyim ben birşeyim yok" derken kolumdan tutup gitmeme engel oldu.
"Lara iyi değilsin! Bi kaç adım atamadan dikişlerin yine kanar bir kaç gün burda kal merak etme kimse bulamaz seni burda! Biraz daha iyileşince yine gidersin istediğin yere!"
"Olmaz ben kaldığım her saniye tehlikedeyim anlamıyor musun babam beni eliyle koymuş gibi bulur!"

Upss.. babam lafını kullanmamam gerekirdi. Kahretsin şimdi kimden kaçtığımı anladı!

"Bi saniye bi saniye! Sen evden mi kaçtın?"
"Şeyy.. aslında kaçmak demiyelim biz ona kovulmak diyelim"
"Sana inanamıyorum! Bende gerçekten başın belada sandım! Meğer bizim ergen evden kaçmış! Hıhh.. işe bak bende ne sandım"
"Kulağa saçma geliyor ama işin aslını bilmeden konuşma!"
"Ben onu bunu bilmem şimdi polisi arayıp yerini bildiricem. Bir daha da böyle saçma sapan ergen işlerle uğraşıcağına okulunla ilgilen!"
"Hayır..hayır sakın arama! Ver şu telefonu bana!"
"Olmaz.. daha fazla başımı belaya sokamam. bırak şunu kırıcaksın şimdi! Ver dedim telefonu!!" Diye elimizde çekiştirdiğimiz telefonu alacakken elimizden uçup mermerin üstüne çakıldı.
Uff bu hiç iyi olmadı çok fena düştü! İnşallah kırılmıştır.

İkimizde şok içinde kırılan telefona baktık.
"Sen ne halt ettiğini sanıyorsun!? Şu hale bak paramparça oldu telefon!"
"Telefonun çin malıysa benim suçum ne?"
"Bunu sen istedin!" Diyerek kolumdan tutup çekiştirmeye başladı beni.
"Dur.. napıyosun? Bırak kolumu!"
"Yürü emniyete gidiyoruz! Uğraşamam senle"
"Yok.. yok istemiyorum bırak beni ben gelmiycem"
"Hadii şu cılız bedeninle bana karşı mı koyuyorsun?"
"Bırak dedimm! Yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım!" ona karşı direnirken
"İstediğin kadar bağırabilirsin tatlım, burda kimse duyamaz seni! Hem ne diye bağırıcaksın? Beni polise götürüyorlar kurtarın mı? Zaten duysalar bile polisi ararlar yardım için yani her türlü polise gideceksin" Diye kahkaha attı.

Haklı! Ben napıcam şimdi ona karşı bile koyamıyorum çok güçlü! Düşün lara düşün..

Bileğimden tutan eline dişlerimi geçirdim koparırmışçasına bi güzel ısırdım bırakması için. çok acımış olmalı ki oda çığlık atıp geri itti beni. Bende fırsat bu fırsat kapıya doğru koştum. Daha doğrusu koşamadım, koşmaya çalıştım. Dikişlerin acısından hareket etmekte zorlanıyorum.
"Laraaağğ! Kaçma buraya gel!" Diye bağırdı.
"Çok beklersin!"
Elini ovalayıp peşime düştü.

Dışarı çıktığımda deniz kenarında ıssız bir yerde olduğumuzu fark ettim. Nereye doğru koşucam şimdi? Neyse tabanlara kuvvet koşucam artık nereye olursa!
O sırada hayvanus ta arkamdan beni kovalıyordu, aklına koymuş valla götürecek bu beni polise! Kaç lara kaağğç

"Seni bi elime geçireyim, biliyorum sana ne yapıcağımı! "
"Rahat bırak beni! Ölüme götürmene izin veremem"
"Abartma şunu kızım alt tarafı küçük maceran biticek! Söz bir daha ki sefere ben bi macera planı yapıcam senin için!"
"Ben çocuk değilim! Git başımdan ya!"
" hadi ama lara dikişlerin patlıycak şimdi"
"Peşimi bırakırsan olmaz!"
"Nereye kadar koşmayı düşünüyorsun birazdan nefes nefese kalıp yere yapışacaksın burası merkeze 10 km uzakta! 10 km boyunca koşucak mısın? Hem gitsen bile anında polis enseler seni, her yerde aranıyorsun!" Diye bağırdı arkamdan.

Çok yoruldum koşmaktan ve Farkında olmadan bana çok yaklaştığını gördüm, aramızda çok az bi mesafe kalmıştı birazdan yakalıyacaktı. Bu
Böyle devam edemezdi sonunda pes edip durdum.

"Yakaladım, yakaladım.." derken ayağı taşa takılıp üstüme düştü. Birlikte yerde yuvarlanıp bir ağaca tosladık.

"Ahh.. belim!" Diye sızlandı altımda. birbirimize dolanmıştık, kalkmaya çalıştıkça karın ağrısında başarısız oldum.

Ayy.. Çok Fazlasıyla yakındık birbirimize. Bir süre birbirimize baka kaldık. Bir an bana doğru yakınlaşmaya başlayınca ne yapıcağımı bilemedim. Bu niyeti bozmuşa benziyor!

Üstünde debelenmeye başladım kalkmaya çalıştıkça elim ayağım birbirine dolandı. Bu halimi görünce gülmeye başladı,
"Ne gülüyorsun?"
"Tamam tamam sakin ol. Bekle biraz." Diyip omzumdan tuttu, yan tarafa oturttu. Kendisi ayağa kalktı. elini uzattı benimde kalkmam için.
"Kendimde kalkabilirim!"
kızmış bi şekilde elini iteledim
"Hadi ama sızlanma tut işte elimi" diye tekrar uzattı elini. Biraz durup ona baktım kaşlarım çatık. Sonra inadı bırakıp uzattığı eli tutum.
"Hahh şöyle.. şimdi gel dağ evine gidelim artık birazdan hava kararıcak."

O önde ben ise arkasında onu takip ediyordum. Bu polise vermekten vazgeçti galiba? Yada bana oyun oynuyor!?

NEFESİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin