Bölüm 20

7.5K 67 14
                                    

Sigara bitince kalktım tekrar kapıyı çaldım belki içeride namaz falan kılıyordur bitirmiştir düşüncesiyle, gerçi ikindiyle akşam arası ne namazı kılacaktı üstelik akşama dakikalar kala, ama bir umut işte, açan olmadı yine tekrar oturdum evin dibine, akşam ezanı okunmak üzereydi, camiye uğramadan gelmiştim evin önünde otururken aklıma geldi camide olabilirdi hoca, tekrar köye inmeyeyim bekleyeyim en iyisi ezanı okuyup namazı kıldırsın sonra nasılsa evine gelecek diye düşünüyorum, poşetimi de yanıma koydum bir yandan da kulağım camide hocanın ezanı okumasını bekliyorum ama hala okunmadı, bir beş dakika daha bekledikten sonra ezan okunmaya başladı ama ses hocamın sesine benzemiyordu, ezanı sonuna kadar dinledim bu kesinlikle hocam değildi, evde yoktu ve ezanı okumadığına göre camide de yoktu, neredeydi bu adam, kalktım ayağa başladım civarı gezinmeye köye bakıyorum yamaçtan, insanlar camideler sokaklar boş kimse yok, evin arkasına dolandım yamaç olduğu için arka ormana gidiyordu, girişine geldim bakıyorum ormana doğru, uzakta bir karartı gördüm daha derinlerde ormanın içindeydi bu karartı, biraz daha içine girdim ormanın, ağaçlığın sonunda biri duruyordu, yürüdüm yürüdüm biraz daha yaklaşıp bakınca daha net gördüm hocamdı bu, aramızda 50 metre falan vardı, ama bir tuhaflık vardı ayakta durmuş yere bakıyordu, kafası bana dönük bir haldeydi ama sürekli yere bakar vaziyette duruyordu hareketsiz bir biçimde, hocam ben geldim diye bağırdım, tepki vermedi, biraz daha durduktan sonra arkasını döndü gitti, nereye gidiyordu girdim iyice ormana doğru arkasından, akşam olmasıyla beraber iyice karanlıklaşıyordu ortalık, telefonum cebimdeydi çıkardım ledini yaktım şarjım azdı ama telefonun ışığı olmazsa iyice azalacaktı görüş mesafem, akşam iyice bastırıyor karanlık artıyordu, yarım saat falan gittim hocamın gittiği yoldan, baktım ileride yine aynı şekilde duruyor, hocam bekleyin benim dedim, yine hoca hızla başka bir yola saptı ben de gittim peşinden.
Gitmemeliydim ama ne kadar büyülenmemiş olsam yahut öyle zannetsem de etki alanlarındaydım yani, bunu anlayamazsınız gidiyorsunuz o an aklınızda o hocan değil sakın gitme hatta kaç kaçabildiğin kadar düşüncesi olmuyor, aksine hocanın silueti var o senin hocan git peşinden düşüncesi oluyor, varlıklar fısıldıyor git git git takip et git peşinden, şuanki aklım olsa hocayı bırak tüm şehri görsem gider miyim o ormana? takip etmeye devam ettim ama çok hızlıydı, onun yaşında bir adamın böyle gitmesi mümkün değildi ama oluyordu işte gidiyordu adam, böyle böyle giderken hocam bir tepeden aşağı indi koştum indiği tepeye, bunlar istasyonlar değil miydi? hoca beni hammatşeri tepesine getirmiş kendisi de koşa koşa yasak köye girmişti, ne oluyordu hoca niye beni oraya getirmişti, ayaktaydım dondum kaldım, köy karşımda duruyordu hammatşeri tepesinden net olarak görüyordum poşetim de hocanın evinin önünde kalmıştı, elimde telefonun ledi parlıyor kapatmak aklıma dahi gelmedi izliyordum sadece köyü, yine bütün kapılar pencereler açık ve köy ahalisi meydana doğru toplanıyordu ayakta durmuş şok ve şaşkınlıkla onları izliyordum ama bu sefer bir fark vardı boğulduğunu gördüğüm çocuk eliyle ahaliye beni işaret etti bütün yüzler bana döndü çarşaflı kadınlar erkekler hepsi bana döndü erkekler yüzüme bakıyor kadınlar yüzleri bana dönük halde yere bakıyordu, çocuk bağırdı hammatşeri cinna ... , hareket edemiyordum hep bir ağızdan bağırmaya başladılar hammatşeri cinna ... , bağıramıyorum ağlayamıyorum heykel gibiyim kımıldayamıyorum ben tepedeyim onlar köyde ama hepsi birden beni tutuyor sanki, nasıl mümkündü bu? omzumu biri tuttu var gücümü kullanıp kafamı çevirdim.
Bu hocamdı eliyle omzumu tutuyor hızlı hızlı birşeyler okuyordu, üzerimdeki tonlarca ağırlık kalktı çabuk dedi gel benimle nefes nefese kalmıştı, elinde bir ip vardı bir ucunu bana verdi diğer ucu ondaydı ne olursa olsun bu ipi bırakma dedi, kafamı salladım tamam diye, hoca önde ben arkada hızlı hızlı geldiğimiz yoldan gidiyorduk kafamı çevirdim arkama bakmak için, çarşaflı kadınlar tepeye çıkmış ayakta ve yönleri bize dönük ama kafaları yere bakar şekilde duruyorlardı, nasıl çıkmışlardı bir anda oraya, akıl almaz bir hızları vardı, ışınlanıyorlardı sanki, yürü dedi hoca çabuk ol, hemen kafamı çevirdim hocama doğru elimde ip peşinden gidiyordum, dur dedi hoca birden, durdum oturdu hoca birşeyler okumaya başladı, neden durmuştuk, yere baktım taşlardan bir çember oluşturmuş hocam benim yanıma gelmeden önce önlem almış olmalıydı, yerden kafamı kaldırmamla çığlık atmam bir oldu, çarşaflı kadınlar çemberin etrafını sarmış 10 santim dibimizde etrafımızı saran bir halka oluşturmuşlardı, etrafımız tamamen onlarla çevriliydi hiç erkek yoktu sadece onlar vardı, ayakta duruyorlar yere bakıyorlardı, hocam hala okuyordu okuyordu, bir ara sustu bana baktı, etrafına bakma, ne görürsen gör çemberden çıkma, öyle bir titriyordum ki elimdeki ip sallanıyordu, kafamı yere eğdim ağlıyordum, çok yavaş bir mırıltı duyulmaya başladım giderek artıyordu, etrafımızdakiler hepsi birden söylüyordu sözleri, çoğaldı çoğaldı, cinna h... el m... cinna h... el m... cinna h... el m... el m... hepsi sürekli bunları tekrarlıyordu, hocam hala okuyordu hala okuyordu, sonra birden bana baktı çok yüksek bir sesle bağırdı kopar ipi, ve ipi koparmamla etrafımızdakiler yok oldu, hocam kan ter içinde kalmıştı, otur dedi zira hala ayaktaydım, oturdum, sabah ezanına kadar burada bekleyeceğiz.
Hocam dedim yalvarırım gidelim, burada durursak sonumuz iyi değil, oğlum dedi eğer bu çemberden çıkarsak hemen çıktığımız an çarparlar, sakın oğlum sakın delice bir şey yapmaya kalkışma, şarjım bitmişti tamamen, sadece ayın ışığı ile görebiliyorduk birbirimizi ve etrafı, hocam ara vermeden okumuştu yaşına göre dirençliydii ben genç yaşımda dahi tıkanırdım onun gibi durmadan okusam, şimdi dedi etrafında ne görürsen gör, seni kim çağırırsa çağırsın, sakın aldırış etme, unutma şuan bir kabusu gerçek hayatta yaşıyoruz, nasıl ki rüyalarda ve kabuslarda gerçek hayatta olmayacak birçok şey mümkün, şuan burada da mümkün o şeyler, biz gerçek hayattayız ama şuan bulunduğumuz bölge kabusun ta kendisi oğlum, kabuslarındaki herşey burada gerçeğe dönüşür, gözlerim sonuna kadar açıktı sessiz ve korku dolu bir şekilde hocamı dinliyordum, dinledikçe umudum kayboluyor pes etme noktasına geliyordum, şimdi dedi ben okumaya devam edeceğim sen otur ve sakın etrafına bakma, dayanamayıp bakarsan dahi gitme, eğer gidersen ben bile birşey yapamam, o sebeple bakma bile etrafına, hocam okumaya başladı ben de dediği gibi oturur vaziyette yere bakıyordum etrafıma bakmamaya gayret ediyordum, birden hocamın sesi azaldı, sonra iyice azaldı azaldı, hocamın yüzüne baktım ağzı hareket ediyordu, evet ama ben duymuyordum onu, sadece onun sesi değil bütün sesler kayboldu, ormanın sesi, rüzgarın sesi, hiçbirşey duyulmuyordu, sağır mı oluyordum nasıl mümkündü bu, yavaş yavaş sanki dibimden boynumun arkasından bir ses gelmeye başladı, sadece o sesi duyuyordum, geceleri sessizlikte sadece odada bulunan saatin sesini duyarsınız ya aynen öyleydi, hiçbir ses yokken sadece o ses çıktı ortaya, gel diyordu gel bize, o kadar tatlı bir sesti ki bu gitmek istedim, gel bize, siz kimsiniz neden geleyim, biz onlarız gel bize, onlar kim ne yapacaksınız bana ne istiyorsunuz benden, sadece onların sesini duyuyordum, dibimdeki hocam hala okuyordu ağzı kıpırdıyordu ama katiyen duyamıyordum, sadece beni çağıranların sesini duyuyordum, sanki arkamdan bir rüzgar beni çağırıyordu, bu öyle bir davetti ki o an ne yaparsanız yapın bırakıp gidebilirdiniz, neredesiniz dedim, çemberin dışındayız gel bize...

O köye gitmemeliydimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin