13| back to school

2.5K 372 101
                                    

"Sen de onlara katılsana."

Yanımdaki asker kılıcının kabzasıyla metal zırhımı dürttüğünde izlediğim yerden ona dönüyorum. Prens, prenses ve bir soylu, tahta kılıçlarıyla talim yapıyorlar ve bu bana ilginç geliyor. On yedi – on sekiz yaşlarımdayım. "A-ama onlar..." Onların soylu, benimse bir asker olduğumun farkındayım, onlarla konuşmaya iznim var mı, bunu bile bilmiyorum.

"Baksana," diyor, "Hep birisi dışarıda kalıyor. Onlara katılabilirsin. Hem onların öğretmeni benim, bir görev olabilir bu senin için."

Yerimde biraz eğilip, tedirgin adımlarla ilerliyorum onların bulunduğu açıklığa, çünkü konuştuğum kişinin rütbesi benimkinden üstte ve söyledikleri benim için bir emir sayılıyor. Saraya, bu hayata, her şeye yabancıyım. Ailemden koparılışım gözlerimin önünde, beni köle olarak satmaya kalkışmaları ve fiziki durumum yerinde olduğu için saraya alınmam... Her şeyi hatırlıyorum.

Açıklığa ilk vardığımda beni fark eden, soylu oluyor. Yüzünü anımsıyorum, aklımdan hiç çıkarmadığım aklıma geliyor ama o yaşta, onu ilk kez görüyorum. Prens ve prensesin önünde eğiliyorum, gözlerine bakmamam gerekiyor belki de, bilmiyorum. "Beni general yolladı," diyorum. "Size eşlik etmek için."

"Çok iyi oldu!" diyor prenses. "Taehyung hep dışarıda kalıyordu, ona yardımcı olabilirsin."

"Evet, efendim." Bahsedilen soyluya doğru ilerleyip selam veriyorum ve başımı kaldırıyorum. Saçları henüz uzun değil, ensesine kadar geliyor, perçemleri arasına mavi bir bandana yerleştirilmiş, ince kaşları ve gözleri öyle uyum içindeler ki birbiriyle, gözlerimi çekemiyorum. Bir şeyler söylemem gerekli, belki de eğitime başlamamız gerekli ama hareket edemiyorum.

"Merhaba," diyor gülümseyerek. "Seni hiç görmemiştim."

"Ben Park Jimin," dedikten sonra hafifçe eğiliyorum. "Bir askerim, buraya geleli fazla olmadı." Bu kadarını sordu mu bilmiyorum ama detay vermekten de çekinmiyorum.

"Ben de Kim Taehyung," diyor. "Seninle tanıştığıma memnun oldum."

Onların aksine, elimde gerçek bir kılıç var ama kınını hiç çıkarmıyorum biz çalışırken. Taehyung ile çalışmalarımız güzel, eğleniyorum. Kılıçlar birbirine her çarpışında bana komik bir şeyler söylüyor. Yaptığımız şey eğitimden o kadar uzak ki, biri bizi görse beni kovar ama endişelenmiyorum. Uzun bir süre sallıyoruz kılıçları, prens ve prenses çoktan pes edip ayrılmışlar bile açıklıktan. Yalnızca ikimiz varız.

"Gerçekten bir düello yapalım," diyor. "Lütfen, kendini geri çekme."

Söylediğini kabul ediyorum, böylece tüm gücümüzü kullanarak birbirimize karşı koymaya başlıyoruz. O biraz daha naif bana göre, yumuşak vuruyor ve zarif hareketler sergiliyor ama ben, ona gerçekten saldırmaya kalkışmıyorum çünkü eğitimin bitmesini istemiyorum. Uzatabildiğim kadar uzatıyorum düelloyu. Kılıçlarımız havada çarpışıyor, birbirimize doğru itiyoruz, birinin kılıcını düşürmesi gerek. Kazanmasına izin veriyorum, beni itebildiği kadar itiyor ve en sonunda sendelememe sebep oluyor, düşerken onu da kendimle çekiyorum. Yerde uzanırken onun üzerimde olduğunu fark ettiğimde kalbim hızlanıyor, ne olduğuna anlam veremiyorum bir türlü.

"İyi numara yapıyorsun," diyor yerinden kalkmaya zahmet etmeden. Yüzü benimkinden çok da uzak değil. "Ne kadar güçlü olduğunu merak ediyorum."

"Sen de," diyorum. Ona saygı ekleri kullanmadan seslenmemi önemsemiyor. "Zarif olmak için hiç de karşı koymadın bana. Çabalıyormuş gibi görünmüyordun."

Luna | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin