23| iyi miyiz?

1.7K 288 50
                                        

Şimdi arkadaşlar

Bu arkeolojide prosedür nası işliyo bilmiyorum ben, aranızda okuyan varsa çok şaapmasın ama bilgi almaya açığım. Hep arkeoloji okumak istedim ama biliyoruz Türkiye. Neyse, geç olduğu için üzgünüm. Otuza doğru biter diye düşünüyorum haber vereyim dedim.

İi okumalar ve İi geceler :*

Valizin içinden birkaç parça kıyafeti sırt çantama koyduktan sonra yavaşça çektim kapıyı.

O gittikten bir gün sonrasına denk gelmişti kazımız ve açıkçası ben kendimi hiç rahat hissedemiyordum. Gece gözlerimi dahi kırpamamıştim. Gitmemek gibi bir seçeneğim olsaydı gerçekten gitmezdim oraya, eğer sıradan bir kazı olsaydı, bir define bile bulacak olsaydık, bana milyonları verecek dahi olsalardı gitmezdim. Ama bu önemliydi işte, Taehyung beni anlamalıydı. Ben onu anlıyordum çünkü, neden böyle düşünebildiğini ve neden kızdığını anlıyordum. Dışarıdan bakıldığımda gerçekten de geçmişteki adamın yerine onu koyduğum için yanında duruyormuşum gibi görünüyor olabilirdi ama hayır, benim geçmişle tek alakam kendimdim. Tamam, biraz katkısı olmuştu belki ilişkimize, bunu inkar edemezdim.

Aşağıda bekleyen taksiye bindiğimde telefonum çaldı, bu beklediğim bir şey değildi. Aramayı cevaplarken dikiz aynasından beni izleyen şoföre bakıyordum.

"Taehyung'la aranızda ne oldu?" Elbette haberleri almıştı, bu şaşırtmadı.

"Kazıya gidiyorum."

"Onu ektin mi? Bekle- Ne kazısı?" Jungkook'un kafası karışmış gibi duruyordu. Haberinin olmadığını bilmiyordum. Gönüllü son sınıf öğrencileri için duyuru yapılıyordur diye tahmin etmiştim.

"Geçenkine bağlıymış," diye geveledim.  "Bana gelip teklif ettiler. Yoongi hyung da var." Onu biliyordum evet ama geri kalan kimseden haberim yoktu. Mesela, Hyunseo? O adama güvenip gözlerimi kapatmazdım mesela.

"Ben duymadım. Bizimkilere bir sorayım. Sence katılabilme şansım var mıdır?" Gerçekten katılmak istiyor muydu emin olamadım. "Belki bana ekstra puan verirsin?" Güldü.

"Bilemiyorum, araç bir saate kalkacak. Hiç sanmıyorum. Ama kimlerin geleceğini öğrenirsen bana mesaj at."

Telefon konuşması da böylece sonlandı, sonra da tekrar gömüldüm düşüncelerimin içine. Canım gerçekten sıkkındı, uyumak genelde bu tip şeylerde bana vakit kazandırırdı, uyumak problemlerden kaçmak demekti ama benim uykum yoktu. Onunla konuşmak istiyordum. En azından beni görmezden gelmeye mi başlayacaktı, bilmeliydim.

Bir mesaj attım.

İyi miyiz?

İyi olmadığımızı tahmin edebiliyordum, gerçekten hiç iyi değildik ama bana geri sönüş atarsa en azından bir miktar rahatlardım. Vicdanım belki, susardı.

Bilmem. Sence?

Tamam. Bana kırgın ve kızgındı ama benden nefret etmiyordu. En azından bunu düşünebilirdim.

İyi olmalıyız. Gideceğim yerde muhtemelen telefonum çekmeyecek ve haberleşemeyeceğiz. Son dilek gibi düşün.

İkna etmek için bir de öleceğimi söylesem tam olurdu. Ölümcül bir hastalığa yakalandım ve son isteğim beni affetmen. Eğer rüşvetle bir doktor ayarlayabilseydim hasta raporu çıkarabilirdim.

Vay. İyi fikir.

Böylelikle beni kolayca affedebilirdi ve her şey tam olarak düzelirdi.

Aramızda bilmem kaç kilometre ve yaklaşık on yedi saat fark var. Ben uyanana kadar kazın biter zaten.

Aslında hiç de sandığı gibi 8-10 saatte biteceğini düşünmüyordum. Aksine birkaç gün kalırız gibi geliyordu ve muhtemelen de kalacaktık. Belki o dönene kadar ancak gelirdim eve. Belki de o benden daha önce gelirdi.

Olsun. Ben yine de seni sevdiğimi söylemek istedim. Hani arada unutuyorsun ya.

Hahaha
Ben mi?

Bunun üzerine bir şey demedim. Diyemedim daha çok çünkü eh, kısmen sinirliydi hala ve bu belliydi.

Taksi gideceğimiz araca yakın bir yerlerde durduğunda gereken ödemeyi yapıp dışarı çıktım. Çok küçük bir gruptuk? Evet, daha önce hiç bu kadar küçük bir grupla bir yere gittiğimi hatırlamıyordum, Yoongi hyung ve ben hariç şimdilik üç kişi var gibi görünüyordu. Çok saçmaydı.

"Öğrenciler yok mu?" Sırt çantamı bagaj kısmına atarken adamlardan birine sordum. Onu daha önce hiç görmemiştim ve bu garipti. Üniversitede çalışan ve bölümümle alakalı çoğu kişiyi tanırdım.

"Profesyonel olalım dedik. Zaten arazi çok da büyük değil."

Yine de garipti işte.

"Sana söylüyorum, yine geçenki gibi bir şeyler dönüyor ortalıkta. Demedi deme. Birbirimizden çok ayrılmayalım."

Minibüse bindiğimizde Yoongi hyung yanıma oturmuştu ve bunları fısıldamıştı kulağıma. Gelen altıncı kişi Hyunseo olunca ben de katıldım söylediklerine içten içe, işler gittikçe ürkütücü oluyordu.

Ama bunu kasten yapmış olsalar dahi çok da önemli gelmedi bana, bulduğum her şeyi alabilirlerdi. Artık önceliğim onların sergilenmesi veya tarihin karanlık taravlarını aydınlatması değildi. Benim karanlık tarihimi aydınlatmasıydı.

Bu ufak da olsa biraz rahatsız etti vicdanımı, bunca yıl iş ahlakını çok önemsemiştim ama şimdi rüşvet alıyor gibi hissetmiştim kendimi. Onursuz falan gibi.

Yaklaşık üç saat sürecekti yol, bu nedenle kestirmeye karar verdiğimde Yoongi hyung çoktan horulduyordu.

"Nerede kalacağız?" diye seslendim Hyunseo'ya. "Ve ne kadar sürecek?"

"Küçük parçalar olmayacaksa iki üç güne hallederiz gibi geliyor. Aynı pansiyonda kalacağız, geçenkiyle uzaklıkları aynı." Sanki sıkılıyormuş gibi ağzının içinden geveledi bunları ve hemen ardından şoförün yanına gidip bir şeyler söyledi. Sonra da yerine geçti.

Uyumadan önce Taehyung'a bir mesaj attım tekrar.

İyi. Kendime hatırlattım. Seni seviyorum, Taehyung.
İyi geceler.
Eğer uyumuyorsan da cevap vermek zorunda değilsin.

Sanki cevap vermesini söylesem cevap gelecekmiş gibi. Elbette bir şey demeyecekti, fazlasını da beklemedim ondan.

Onun yerine Jungkook mesaj attı bana.

Kimse bilmiyor.

*

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Luna | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin