Sıcak bir duş, iyi gelmişti bütün o yorgunluğun üzerine. Taehyung'un tişörtlerinden ve şortlarından birini giyiyordum, koku onun evinde daha yoğundu. Onun kıyafetlerinde, onun uyuduğu odada...
Rahatsız hissetmem gerekirdi ama hayır, yaptığı en doğru şey onun evine gelmemmiş gibi hissediyordum, onunla olmak o kadar da garip gelmiyordu. Bugün tanışmıştık, resmen ama ben onu uzun süredir tanıyordum. Çok uzun süredir.
Tişörtün kolları dirseklerime geliyordu, emindim ki Taehyung da büyük beden kıyafetler giymekten hoşlanıyordu, basketbol şortu o kadar da kısa değildi. Oldukça rahattım. O mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyordu, kısa bir konuşma yapıp yanına gitmek gibi planlarım vardı. Yoongi hyungun numarasını tuşlarken yanağımın içini kemiriyordum.
"Efendim?" sesi uykuluydu normal olarak, sabah olmak üzereydi.
"Hyung, hala kazının olduğu kasabada mısınız?" Sesimi kısık tuttum, Taehyung'a anlatmak istememiştim arkeoloji olayını. O zaman aile yadigarı demek zorlaşırdı.
"Evet," dedi gergince, sesi şimdi ayılmış gibi geliyordu. "Sen neredesin?"
"Evine dönme," dedim sessizce. Ona zarar verdiklerine göre onun evinin de tehlikede olma ihtimali yüksekti. "Evine dönme, başka bir yere git."
"Bir sorun mu var?"
"Biliyorlar," dedim gergince. "Hyung, neyi aldığımı biliyorlar ve onun peşindeler."
"Tamam," dedi ve derin bir nefes aldı. Onu buna bulaştırdığım için kötü hissediyordum. Belge meselesini de ben açmıştım ve şimdi tehlikedeydi. "Bizi kimin çalıştırdığını bulacağım ben de. Sadece geri dönünce, daha güvende olunca."
Telefon konuşması sakin bir şekilde kapandı, konuşmamız o kadar da hararetli geçmemişti ama monoton hayatımı bozan bu olaylar silsilesi hoşuma gitmiyordu. Tekrar sakin ve düzenli bir hayata sahip olmak istiyordum ben, sabit gelirli ve küçük bir dairede yaşayan yalnız bir adamdım. Bir iki arkadaşım dışında tanıdığım yoktu ki bu olaylara kadar Yoongi hyungla inanılmaz yakın falan da değildik. Şimdi ise kalacak bir yerim yoktu, güvenecek kimsem yoktu, işime devam edebilir miydim, hiçbir fikrim yoktu.
"Yemek hazır." Taehyung kapıdan başını uzattığında ayağa kalktım, onun odasında tek başıma vakit geçirmemeliydim, bu biraz kabalık olurdu. Aslında onun evine gelmem de öyleydi ama bir yerde yardıma ihtiyacım olduğunu inkar edemezdim.
Gece yatmadan önce yemek yemek alışkanlığım değildi ama akşam yemeği yememiştim ve açtım, üstelik saat çoktan dörttü. Sabaha karşı dört.
Mutfak masasında karşısına geçtim, göz altları kararmıştı ve kısık gözlerle izliyordu beni. Uykusu gelmişti, bu açıktı ama uyuyamamasının nedeni de bendim. Neredeyse hiç tanımadığı bir adam yüzünden uykusuz kalmıştı ve benden hoşlanmıyor olmalıydı.
"Özür dilerim," dedim çekingence. O sırada çubukları elime alıyordum. "Başına açtığım işlerden dolayı yani."
"Alışkınım ben," dedi. "Sorun değil." Alışkanlıktan kastı neydi bilmiyordum ama en iyisi sormamaktı. Anlatabilecek kadar uyanık görünmüyordu çünkü.
"Sana misafir odasındaki yatağı hazırladım, üzerine yeni nevresim serdim. Sorun etmezsin umarım?"
"Koltukta da uyuyabilirdim, keşke zahmet etmeseydin."
Yanında uyumak nasıl olur diye düşündüm, rüyamda yanımda uzanışını anımsadıktan hemen sonra. Bacaklarının benimkilere temas edişi ve diğer şeylerle birlikte, onunla uyumanın rüya gibi olacağını biliyordum.
