22| kemik

1.8K 303 90
                                    

Valizlerimiz hazırdı.

İkimiz de bir tatil için bütün ihtimalleri düşünerek tam teşekküllü birer valiz hazırlamıştık. Daha önce yurt dışına çıkmıştım ama bu Çin ve Japonya'ydı. Evimden ve doğduğum yerden ilk defa bu kadar uzakta olacaktım.

Amerika'nın bambaşka bir yer olması bir yana, işin asıl heyecan verici kısmı Taehyung'un annesindeydi. Onu çok merak ediyordum, nasıl biri olduğunu, anlaşıp anlaşamayacağımızı, Taehyung'a ne kadar benzediğini... Beni sever mi diye düşünmekten strese girmiştim birkaç gün içinde. Taehyung beni rahatlatmaya çalışıyordu elbette ama bu gerginliğin öyle kolay kolay geçecek türden olduğunu sanmıyordum.

Derslere girmeye devam ettim sadece, bir de izin mevzusu vardı. Onu da tam olarak içinde bulunduğum gün içinde halletmeyi düşünüyordum. Öğleden sonra bugünkü derslerim bitiyordu. Gerilmeden ve aceleye getirmeden yapmaya çalışıyordum her şeyi. Çünkü ne hakkında heyecanla planlar kursam, onun gerçekleşmeyeceğine emindim.

Hep öyle olurdu.

Ayrıca, Taehyung derste sürekli beni rahatsız edip duruyordu. Yolculuk için mümkün olmamasına rağmen benden daha heyecanlıydı ve sürekli konuşuyordu bu konu hakkında, derste olmadığım zamanlarda arıyor, meşgul olduğumda ise mesaj atarak açığını kapatıyordu.

Son birkaç mesajı şu şekildeydi;

Seni seviyorummMMm

Düşündüm de

Saçlarını mı boyasak senin

Kırmızı yapalım

Annem böyle garip şeyleri sever ama bil bakalım kim daha çok seviyor?

ben ;)

Vazgeçtim turuncu olsun

TURUNCU>kırmızı

Kendi kendine bir sürü konuya atlıyor ve kendi isteklerini annesinin seveceğini söyleyerek bana yaptırmaya çalışıyordu. Onu tanıyordum ve annesinin böyle bir şeyi sevip sevmemesinden çok, sırf kendi canı öyle istediği için beni buna teşvik ettiğini biliyordum.

Ama sorun değildi, tatlı geliyordu. Gülümseyerek okuyordum cevapları ve çoğu zaman da ona inanmış gibi yapıyordum. O gün istediği şeyleri giyip, onun istediği şekilde yaklaşıyordum ona. Sorun etmedim. Her şey güzeldi işte.

Bir ana kadar.

"Boş çıkan mezarın nerede olduğunu merak etmiyor musun?"

Tam olarak bu ikna cümlesine kadar.

Bana, yakında bir kazı olacağını söylemişlerdi. Kasabalı birkaç insandan ihbar gelmişti kalıntılara ait. Bu işten elimi eteğimi çekmiş olmama rağmen işte tam olarak bu cümle, büyük bir nedendi.

İki tarafta da Taehyung vardı. İkisi de Taehyungdu işte. Birisini bulmam gerekiyordu, diğerini ise kaybetmemem. İhbarın ne denli gerçek olduğunu ya da bizi ona götürüp götürmeyeceğini bilmiyordum ama bu, şansa bırakabileceğim bir mesele değildi.

O adama ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Taehyung'u öldüren, döneüşmekten korktuğum kişiye. Bunun geleceğimi etkileyeceğini düşünüyordum, hayatımı farklı bir açıya sokacağını. Hiçbir şey olmayabilirdi de, garantisi yoktu hiçbir şeyin.

Riske atılabilecek bir mesele değildi.

"Geleceğim."

İkinci kez düşünmedim.

Gerekli bilgileri alırken de kararımdan dönmemek için düşünmemeye çalışıyordum. Oraya gitmek zorundaydım, bunu biliyordum. Ama kimse oraya ne için gittiğimi bilmiyordu, geçenki olaydan sonra Taehyung'un babası ne kadar bu işin içinde, bilmiyordum.

Luna | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin