Sia-Breathe Me
Karmakarışıktım.
Zaten rüzgarda sallanan ince bir dal gibiydi bütün özgüvenim ve kendimi suçsuz bulman. Taehyung kırılan dalı tekrar gövdeye yapıştırmıştı ama an meselesiydi, öncekinden daha hafif bir esinti yeterdi. Öyle oldu.
Ben zaten kendimi suçlu bulmaktan başka bir şey yapmıyordum, üzgün ve anlamsız olsa da pişmandım. Taehyung'u terk etmek gibi bir düşüncem olmasa dahi bunun bizi olumsuz etkileyeceğinin farkındaydım ve merak ediyordum.
Babasının bana en fazla ne yapabileceğini.
Çünkü Taehyung'a zarar vermeyeceğine adım kadar emindim, olacak olan benim başıma gelecekti. Bu iyiydi. Ona bir zarar gelmeyecekse, bence bir sakıncası yoktu, istediğini yapmayı deneyebilirdi ama beni asla fikrimden geri döndüremezdi.
Tabii atladığım bir nokta vardı, babası konuşmayı uzatıp tehditlerini daha gerçekçi hale getiriyordu ki, Taehyung masamıza geldi. Jungkook'un haber verdiğini anlamam zor değildi, onun gelmesini gerekitirecek kadar zor durumda olduğumu bilmiyordum.
Nefes nefese olan Taehyung yumruklarını masaya yasladı ve ayakta dikilirken babasına baktı. Ödüm kopmuştu, onu daha önce hiç böyle görmedim.
"Baksana," dedi Jae, bana. Gülümsüyordu. "Aylardır görmediğim oğlum, seninle konuştuğum ilk anda masamıza teşrif etti. Belki de buna devam etmeliyim."
Gözlerimi ona diktim, Taehyung'a bakarsam dikkatim dağılır ve bütün kararlılığım uçup giderdi, bunu biliyordum.
"Hakkınızda bir şikayette bulunmayacağım," dedim sertçe. "Yaptığınız tehditler konusunda yani, size ikinci bir şans veriyorum, bundan sonra karşıma çıkmazsanız bu, ikimizin arasında kalır."
"Tehditler..." Taehyung hırlar gibi konuştu. "Hala buna devam ediyorsun, tebrik ederim."
"Polise gidebilirsin," dedi adam büyük bir rahatlıkla ve Taehyung'u dikkate almayarak. "Başbakana bile maddi destek sağlayan adamın, seni tehdit ettiğini söylersin ve onlar da hemen, benim hakkımda soruşturma açarlar."
"Yasalar herkes içindir," dedim kararlı bir şekilde ama söylediklerinin doğru olduğunu biliyordum. Realist olmak gerekirse, benim söylediğim asla gerçekleşmeyecekti.
"Git buradan." Taehyung tekrar konuştuğunda ona döndüm, bana bakıyordu. Neden benim gitmemi istemişti?
"Tae-"
"Git, tamam mı? Jungkook'u bul, ben yanınıza geleceğim." Beni neden gönderdiğini anlayamadım ama ayağa kalktım, onun istediğini yapmak sorun değildi ama düşündüm de; onun bu adamla kalmasını istemiyordum. O yüzden ayaklandığımda onun elini tuttum, yumruk haline getirdiği elini açarak parmaklarımı parmaklarına doladım. "Birlikte," dediğimde kısa bir şekilde babasına baktı.
Her ne konuşacaksa, konuşmasını istemiyordum.
Derin bir nefes aldıktan sonra bana döndü. Reddedecekti. Hiçbir şey söylemesine gerek kalmadı, ben elimi yavaşça çektim.
"Seni bekliyor olacağım."
*
"Hangi yüzyılda yaşıyoruz biz? Adam tehdit etmek de ne demek?! Polisi ya da güvenliği çağırmamız gerekiyor, sense sus diyorsun! Sen nasıl kazandın bu üniversiteyi? Kim aldı seni?"
Jungkook ve Yoongi hyung, odamın önünde tartışıyorlardı. Daha çok, Yoongi hyung işaret parmağını ona doğru sallayarak bağırıp çağırıyordu. Jungkook onu dinliyor muydu, emin değildim.