Selam sevgili okurlar 🙋♀️
Acı Tütüne göstermiş olduğunuz ilgi için çok teşekkür ediyorum. Diğer hikayelerim Yer Altından Papatyalar ve Kupa Kızı na da bekliyorum.
Selda Bağcan: Sivas Ellerinde Sazım Çalınır
*
Köye gidelim demiştim Kadir'e. Doğru mu yoksa yanlış mı yaptığımı kavrayamıyordum o an. Kocam beni mutlu ediyordu ve bana göre de onu mutlu etmenin yolu oydu. Onu ailesine kavuşturmak. Tereddütten uzak kendini bilir bir şekilde sunduğum teklif kocamı şaşkına çeviriyordu.
"Ne diyon sen Zeliş?. Gitmek istemordın".
"Sen nerde mutluysan ben orda mutluyum. Hem sen kılımıza zarar gelmesine izin vermezsin. Korursun kollarsın. Onunla aynı evde de kalmayız. Babamgilde kalırız. Olmaz mı?".
"Olmaz gülüm olmaz. Sen istemon!. Sen haglıdın. Seni o cehenneme gendim ellerimle atamom. O puşt o evdeken seni o eve sokmam olmaz!".
"O evde galmaycoz ki. Babam da galırız. Onu görmem. Sende yanımdan ayrılman. Hem Şendure de var. Sen yokken oyla Cemile durur yanımda".
Aklı ve vicdanı arasında sıkışmıştı görebiliyordum. Beni o ateşe atmak istemiyordu ama öte yandan da görmek için yandığı ailesini özlemişti. Hak veriyordum ona. O benim gibi mutsuz bir ailede büyümememişti. Anneside babası da çok sevmiş, kılına zarar gelmesine izin vermemişlerdi. Haliyle birden ailesinden kopmak zor gelmişti. Kadir bağlıydı toprağına. Seviyordu bağı bahçeyi. İki yılı nasıl devirmişti bu memlekette çoğu zaman şaşıyordum zaten. Aslında durup düşününce bunu isteyeceğini hep beklediğimi anlıyordum. Hazır olmadığımdan kabullenemiyordum belki ama sonuçta gitmeyi bende istiyordum. Bende memleketimi özlemiştim.
En kötü günlerimi geçirdiğimi düşündüğüm ama aslında kötü günün ne demek olduğunu oraya ayak basar basmaz anlayacağım o köyü bende seviyordum. İnsan hiç toprağını unutur muydu?. Bizim köklerimiz oraya aitti. Ordan uzakta kaldıkça toprağımız kurumuş çatlamıştı geçen iki yılda. Rahatta olsak, sevsek te bu memleketi kendimizi bir parçası olarak göremiyorduk. Hala yabancıydı kültürü, adetleri, insanları...
"Emin misin isibbibi kuşum?. Götürom mı seni?".
"Sen varken bana heç bir şey olmaz. İzin vermezssin sen. Sen yanımda olduktan sonra her yere giderim ben".
Yanılıyordum. Hemde çok büyük!. Ama kimse geleceği göremiyordu. Eğer başımıza gelecekleri bilsem kendimi vururdum da köye gidelim demezdim Kadir'e. Bazen insanlar neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamazlardı. Bende o anlardan birini yaşamıştım. Doğru ile yanlışı ayırt edememiştim. Kocama iyilik yapıyorum sanarken aslında ne büyük bir kötülük yaptığımı göremeyecek kadar kördüm. Yaşayacağımız acı bir deneyim olarak kalacaktı köy ziyaretimiz. Kırılacak parçalanacak, ama asla sağ kalamayacaktık.
Kararımızı verdikten bir hafta sonra yola koyuluyorduk. Köyümüzden sürgün edildiğimizde bir döşek ve iki üstten başka eşyamız olmayan bizler iki çanta eşyayla dönecektik köye. Kamyon arkasında yaptığımız yolculuğun aksine otobüsle gidecek, rahat rahat kaba etlerimiz ağrımadan yol alacaktık.
Tek tanıdığımız olan Belgin Abla ve sevgilisi Servet Abi bize otobüse kadar eşlik etmiş, benim ve Belgin Abla'nın gözü yaşlı haliyle dalga geçmişlerdi erkeklerimiz. Belgin Abla başımıza geleceği sezmiş gibi "binmeyin şu otobüse evimize gidelim" dediyse de başta Servet Abi olmak üzere herkes bir şey olmayacağını, sağlıcakla gidip geri geleceğimizi söylemişti.
Bolca sarılıp koklamıştık Belgin Abla'yla. Sıkıntısını anlayabiliyordum. Endişeleniyordu benim, bizim için. Bizi orda bekleyen kötülüğü biliyordu. Vazgeçirmek istemesi de bu yüzdendi. Ama heyecanlı ve gergin olan bizler onun sözlerine kulak asmayıp, aslında başımıza gelecekleri bile ve isteye kabul etmiş bulunuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI TÜTÜN (Tütün Serisi 1. Kitap)
قصص عامةTarlaya tütünlere bakmaya giden Zeliş'in yaşadığı istismar sonucu Kadirle zoraki evlilik yapmasını konu alan bir köy hikayesi. "Kolumu bacağımı savuruyor, beni hapseden bedenden kurtulmaya çalışıyordum. Ama yapamadım. Yatırımdım tütün tarlasında ıs...