Medyaya dikkat, öldürebilir😂😂
**
"Kollarım," diye sızlandım yine acıyla. Jong In'le birlikte bütün günümüz neredeyse mutfakta geçmişti, şimdi ise akşam yemeğinden kalan bulaşıkları yıkamakla meşguldük.
Yakında özgürlüğümüze kavuşacaktık!
Tabi kollarımı kaybetmiş olacaktım, neyse.
"Neden sabahtan beri bulaşıkları ben yıkıyorum ve sen sadece kuruluyorsun?" dedim sitemli bir şekilde.
Çünkü kendileri rahatça sandalyeye oturmuş bir şekilde bulaşıkları kuruluyor, işi bitince de yerlerine yerleştiriyordu. Bütün temizleme işi ise bendeydi!
"Çünkü kurulayıp yerleştirmek özel bir yetenek!" Dediği şeye güldüm. "Yapabileceğime eminim, Jong In." Sorgularcasına kaşlarını kaldırıp kurulamış olduğu tabağı bana uzattı.
"Tabaklar en üst rafta."
Bakışlarım raflara kaydığında iç çektim. Neden yetenek işi olduğunu anlamıştım, buraya uzanabilmem için kolumun iki metre olması lazımdı."Sorun değil ya," dedim tabağı geri ona uzatırken. "Yıkamakta daha iyiyim ben zaten." Dediğim şeye güldü ve tabağı benim görebilmek için bile kafamı tamamen kaldırmak zorunda olduğum rafa kolaylıkla koydu.
Sudan dolayı büzüşmüş olan parmaklarıma bakıp dudaklarımı büzdüm. İç çekerek kirli tabaklardan birini daha alacağım sıra Jong In'in bana baktığını fark ederek ona döndüm.
Göz göze geldiğimizde konuşmaya başladı. "Otur." "Ne?" Gözlerini devirdi. "Otur'un neyini anlamadın? Otur, ben devam ederim." Dediği şeyi idrak edebilmek için birkaç kez gözlerimi hızlı hızlı kırptım.
Halime gözlerini devirip omuzlarımdan tuttu ve sandalyeye oturttu. "Öyle bakınca korkunç oluyorsun." Dediği şeye aldırmadan "Sen mükemmel bir arkadaşsın! Tabi yorulduğumu görünce dayanamadın, değil mi?" dedim sırıtarak.
Arkası bana dönük bir şekilde bulaşıklarla uğraşırken cevap verdi. "Alakası yok. Senin mızmızlanmanı çekemem." Göremediğini bilsem de gülüp başımı salladım.
Böyle demesine şaşırmamıştım, ormanda kaybolduğum gün de ona minnettar olmamam için montu kafama atıp gitmişti. Bunu rahatlığı ve küstahlığıyla kapamaya çalışsa da utangaç biri olduğu belliydi.
Bir süre sessizce onun bulaşık yıkamasını izledim ve bu manzara bana komik geldi.
Karşımda belki de birkaç yıl sonra dünyaca ünlü olacak bir şarkıcı vardı, ama şuanda ben yoruldum diye bulaşık yıkıyordu.
İstemsizce güldüğümde Jong In sesimi duyarak bana döndü. "Neden gülüyorsun?" "Eline çok yakışıyor, bence stajyerliği bırakıp bulaşık işine girmelisin." dedim hala gülerken.
Yüzünde alaylı bir gülümsemeyle yanıma yaklaştı ve boylarımızı eşitlemek için bana doğru eğildi. Bu hareketi istemsizce kalbimin ritmini bozarken tepki vermemeye çalıştım.
Neden kalbimin attığını bile bilmiyordum.
Büyük ihtimalle kimseyle bu kadar yakın olmadığımdandır diye içimden geçirerek gözlerimi onun gözlerine diktim. "Benimle alay edebilecek konumda değilsin bence, Hye Ji."
Gülerek bana biraz daha yaklaştığında ne yapacağımı şaşırdım. Neyse ki daha fazla devam etmeden geri çekildi.
Geri çekilirken elindeki köpüğü burnuma sürmeyi ihmal etmemişti tabi. "Yaa!" diye bağırdığımda kahkahayı patlattı. "Komik görünüyorum demek!" diyerek güldüm ve onun yüzüne fırlatabilmek için elindeki köpüğü almaya çalıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/124580069-288-k714045.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stajyer Kampı || Kai
FanficGülümsedi. ❝Sanırım yanılmışım, seninle arkadaş olmak güzel olacak gibi.❞ Elini uzattı. ❝Park Hye Ji, benim adım Kim Jong In.❞ Ben de elini sıkarak karşılık verdim. ❝Memnun oldum, Kim Jong In. ❞ • Kai & You