Oha Jongin bey o nasıl çekim kalbim söküldü 😍😍
***"Peki sarılmak? Sarılmak da ona özel mi?" Bir süre sadece ona baktım, nerden çıkmıştı ki bu şimdi?
Başımı olumsuz anlamda salladım. "Değil sanırım." Gülümsedi. "Normalde olsa sevinmezdim ama bunu duyduğuma sevindim," dedi ve kalbimin yerinden çıkmasına neden olacak bir şey yaptı.
Beni sıkıca kolları arasına aldı.
Jung Hwa'ya belki de yüzlerce sarılmıştım, abime, hatta yüzünü hatırlamadığım babama bile. Lisedeki, şirketteki arkadaşlarıma da sarılmıştım doğum günümü kutladıklarında.
Ama hiçbiri böyle değildi.
Jong In benden ayrıldığında bile ellerim iki yanımda sabitlenmişti, şaşkınlıktan ona karşılık vermemiştim.
Kendime gelebilmek için gözlerimi kırpıştırdım. Bu hareketim Jong In'i güldürdü. "Yine aynısını yaptın." Dediği şeyi duymamış gibi yaparak konuştum. "Neden sarıldın sen şimdi bana?" Sesimi her ne kadar umursamaz çıkarmaya çalışsam da yüzümdeki gülümseme bunu imkansız yapıyordu, bir de tahminen kıpkırmızı olmuş yanaklarım.
"Çünkü," dedi ve bana doğru bir adım attı. "Hoşlandığım kişi Nan Hee değil." Kalp atışlarımın daha fazlasını mümkün olmayacağını düşündüğüm hızını takmamaya çalıştım. "Nan Hee'den hoşlanmıyorsun diye neden bana sarılıyorsun?"
Bir adım daha yaklaştığında yüzlerimiz arasındaki boşluk azaldığı için gerileme ihtiyacı duydum. "Çünkü," dedi bir kez daha. "Senden hoşlanıyorum."
-
"Neden kışlık bir yorganın altında bu sıcakta yatıyorsun?" dedi yargılayıcı bakışlarıyla yanıma gelen Jung Hwa. "Hastayım ben, yemeğe gelmeyeceğim." Sesimi bilerek kısmış, hasta izlenimi vermeye çalışmıştım.
Jong In'i görmeye kesinlikle hazır değildim. Kıpkırmızı olabilir, heyecandan sakarlık yapabilir, hatta ne yapacağımı şaşırarak yüzüne karşı yüksek sesle gülebilirdim.
Genelde stres altındayken bunları yapıyordum.
Üstelik bana son 'Senden hoşlanıyorum.' diyen çocuğun üzerine kusmuştum. Ve bir daha yüzüme bakmamıştı. Midem bozukken bana ilan-ı aşk etmesi benim suçum muydu yani?
Jung Hwa, olduğu yerde yatağımın hemen yanına eğildi ve yüzümü inceledi. Elini alnıma koydu. "Ateşin falan yok ama." Mızmızlandım. "Halsizim işte gidin siz!"
Jong In'e koşarak kaçtığımı nasıl açıklayacaktım ki?
Evet, evet. Tam olarak ellerimle yüzümü kapatıp kaçmıştım. Üstelik kaçarken taşa takılıp yere düşmüş, ardından hiçbir şey olmamış gibi kalkarak koşmaya devam etmiştim. Salak gibi görünmüş olmalıydım, ama göz göze gelsek bayılabilirdim! Jong In benden hoşlandığını söylemişti!
Benden!
Gülümsememi görmemeleri için yorganı biraz daha çektim. "Yanında kalmamızı ister misin?" diyen Soo Min'e minnetle baktım. Beni gerçekten düşünüyorlardı. Ama hasta değildim! "Hayır, gidip yemeğinizi yiyin." "Pekala," diyerek ayaklandı Jung Hwa. "Kötü olursan ara."
İkisi de çıktığında üzerimdeki yorganı karnıma kadar indirdim. Yanmıştım sıcaktan!
Yaklaşık yirmi dakika boyunca çadırda tek başıma vakit geçirmiş, çoğunluğunda ise kendi kendime oflayarak guruldamaya başlayan karnımı bastırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stajyer Kampı || Kai
FanficGülümsedi. ❝Sanırım yanılmışım, seninle arkadaş olmak güzel olacak gibi.❞ Elini uzattı. ❝Park Hye Ji, benim adım Kim Jong In.❞ Ben de elini sıkarak karşılık verdim. ❝Memnun oldum, Kim Jong In. ❞ • Kai & You