Aradaki birkaç gün atlatılıp takım elbise ölçüleri alınmış, yer anında ayarlanmıştı. Jungkook kimseyi bu işe bulaştırmadan birkaç telefon ederek her şey ayarlamıştı. Jimin ise göremediği için çok daha heyecanlıydı.Eve büyük bir yatak alınmıştı. Hem de önceki verilenden çok daha geniş bir yataktı bu. Tercih de elbette Jungkook'a aitti. Jimin'in bu yatağı görünce gerilmesinin ilk sebebi annesinin de bunu görmüş ve o düşünceleri düşünecek olmasıydı. Oldukça rahatsızlık duydu ama mecburdu.
Düğün günü gelip çatmıştı.
Jungkook siyah, Jimin beyaz takım giymişti. Ortam ise tam olarak Jimin'in hayalindeki gibiydi. Çağırdıkları aileleri ve birkaç arkadaşları dışında kimsenin olmaması ortama samimi bir hava katıyordu.
Ve o an geldi.
Papaz elleri birleşen ikilinin gerisinde durdu. "Sen Jeon Jungkook, Park Jimin ile evlenmeyi kabul edip bir ömür eşin olarak kabul ediyor musun?"
"Evet." Düşünmesine ne gerek vardı? Bu anı uzun süredir hayal ediyordu zaten.
"Sen Park Jimin, Jeon Jungkook ile evlenmeyi kabul edip bir ömür eşin olarak kabul ediyor musun?"
Kendisini hazırlayabilmişti Jimin. Onun gözlerinin içine bakarak güçlü bir şekilde, "Evet." demeyi başarmıştı.
"Tanrı mutluluğunuzu daim etsin. Birlikteliğinizi mühürleyebilirsiniz."
Birbirine bakan ikili papazı duyduktan sonra birbirlerine yaklaşarak dudaklarını birleştirdi. Bunu sürekli yaşamışlardı ama bu kez herkesin önünde yaşamaları kalplerinin ritimlerini değiştiriyordu. Artık gerçekten insanlar onları birbirlerine aşık iki insan olarak görecekti.
Evlendiler, düğün eğlenceli bir şekilde geçiyordu ama bir sorun vardı, Jimin evli olduğuna alışamadığı için kendisini içmeye vermişti. İçeriye gidip bir bardak içip geri geliyor sonra bu işlemi tekrardan yapıyordu.
Kumların üzerinde el ele tutuşup dönen Jungkook ve Jiyoon'a samimi bir şekilde gülümseyip bir bardak daha içti. Onunla evlenmek ne kadar kötü olabilirdi ki? Eğlenceliydi, Jiyoon'a çok fazla değer de veriyordu. Sadece sapıktı, kendisi de masum değildi ama yansıtmıyordu.
Jimin git gide ona ısındığını kabul ediyordu.
-
"Kim dedi sana çaktırmadan bu kadar iç diye!" Jimin'i sırtına alıp evin kapısından geçen Jungkook çok fazla öfkeliydi. Bu çocuğun derdi neydi? En azından düğün günü mutluymuş gibi yapabilirdi, o ise içmişti. Deminden beri deli gibi gülen Jimin'i odalarına geldiklerinde yatağa uzandırdı.
Jimin'in şakası yoktu. Bakışları, gülüşü, bütün tepkileri içtiği için bir bir değişiyordu. Uzandığı yatakta bacaklarını açarak tepesinde dikilen Jungkook'a baktı. "Beni nikahtan sonra hemen becereceksin sanmıştım."
Jungkook bu atağı kesinlikle beklemiyordu. Ağzı açık bir şekilde kalakaldı. Kafasını yana yatırıp onu etkilemeye çalışan Jimin ise mutluydu. İçtikten sonra yanında annesi yoksa eğer durgun hali kalmaz, içindeki bastırdığı duyguları dışarı çıkartırdı.
Jungkook kendine gelmeye çalıştı. "Jimin, o nasıl bozuk ağız öyle?"
"Hoşuna mı gitti? Daha da bozabilirim Jungkookie." Ceketini çıkartarak büyük yatağın boş kısmına bıraktı. Kafasının içi dönüyordu ve her ne yapıyorsa bilinçsiz yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life As We Know It |Jikook|
Fanfiction(Mpreg değil.) "Böyle kötü bir olayın bizi bir araya getirdiğine sevinmem çok mu yanlış olurdu?"