Çalınan kapıyı Jimin açarken Bayan Park hızlı hızlı elindekilerle birlikte içeriye dalmıştı. Jimin ise olduğu yerde öylece kalmıştı. Kapıda duran oğluna ters ters bakıp elindekileri uzattı hemen."Anne? Ne işin var burada?"
"Neler oldu neler al şunları bir elimden kime çektin bilmem ki. Kapıda konuşturuyor beni." Bayan Park elindekileri şaşkın çocuğa verirken merdivenlerden inan Jungkook'u gördüğü gibi 360 derece değişip neşelendi. "Ay Jungkook oğlum nasılsın?"
"Hani bana?" Jimin elindeki poşetleri hızlıca yere bırakıp kollarını göğsünde birleştirdi. Annesi neden ona dış kapının dış mandalıymış gibi davranıyordu ki?
"Sen sus sevimsiz." Bayan Park tekrardan Jungkook'a dönüp onu gülümseten surata bakmıştı.
"Anneciğim bu oğlun dün beni hiç uyutmadı her yerden zombi çıkacak diye. Utanmasa dış kapıya koruma diye dikecekti." Jungkook Bayan Park'a sarılıp kendisini koltuğa onun yanına bırakmıştı.
"Bir döv onu demediğin kaldı ya!" Ayağını yere vurdu Jimin. İlgi istiyordu şu an. Arkadaşını davet etmiş ama ailesi arkadaşına daha çok ilgi gösteriyormuş durumunu yaşıyordu şu an.
Bayan Park güldü. "Bu küçükkende böyleydi biz yattıktan sonra korku filmleri izler sonra ağlaya ağlaya yatağamıza atlardı. Bir keresinde babası kapının önünde sandalyeyle nöbet tutmuştu uyduktan sonra da salona gidip uyumuştuk."
"Ne yani tüm gece yanımda değil miydiniz? Aman Tanrı'm!" Jimin hayatının şokunu yaşamıştı o an. Küçükken bildiği tüm gerçekler şu an yalandan ibaretti. Sinirle gidip kadının tepesinde bekledi açıklama için.
"Bazıları da böyle büyümüyor oğlum ne yaparsın artık." diyerek tekrardan oğlunu dibe vurup Jungkook'u güldürmeyi başarmıştı Bayan Park.
Jungkook bakışlarını eşine çevirip sinirli suratına bakarak sırıttı. Daha sonra kolundan tuttuğu gibi şaşkın çocuğun yanaklarını sıktı. "Olsun evimizin neşesi o."
"Diyorum ki bugün değişiklik olsun bize gelin. Hem Jiyoon'a da farklılık olur ne dersiniz?"
Aslında her şey Bayan Park'ın tekliften sonra başlamıştı. Tartışa tartışa arabaya bindirilen valizler -evet Jimin sırt çantasına yetmeyecek diye ne bulduysa içine atmıştı- zar zor sığmıştı. Daha sonda yolda müzik konusunda anlaşamamaları, Bayan Park'ın bağırışları, Jiyoon'un kahkahaları bir olmuştu yolculukta.
Ev telaşında bir anda bahçede yalnız kalan Bayan Park ve Jiyoon birbirine bakmıştı. Felaketin başlangıcı da burada ses getiriyordu zaten.
"Onlar iyi anlaşıyorlar mı?" diye sordu Bayan Park çekinerek. Çocuktan al haberi spotuna uyum sağlamayı seçmişti. Belki Jimin haylazlık yapıyordu, çocuktan öğrenerek patlatırdı kafasına. Ya da Jungkook'un sevdiği herhangi bir şey varsa ona göre davranabilirdi, davrandırdı. Ee Bayan Park da gençliğinde az taktik uygulamamıştı.
"Evet." dedi Jiyoon yetmeyen sandalyede ayaklarını boşlukta sallandırırken.
"Birbirlerine çok mu aşıklar? Yani sen görüyor muydun onları şeyden önce, kazadan." Kendisini geriye çekip sakin sakin sorular sormak için oldukça zorluyordu. Kızı zorlarsa kaçar giderdi, bunaltmamalıydı.
"Onlar hep atışıyorlardı ama benim yüzümden evlenip hayatlarından vazgeçtiklerinin farkındayım. Bazen suçlu hissediyorum kendimi."
"Ne?" Bayan Park bir anlık duraksadı çünkü küçük kızın cümlesindeki mantıksızlık onu rahatsız etti. Onlar Jiyoon yüzünden mi evlenmişti yani? Birbirlerini hiç sevmiyorlar mıydı? "Onlar sadece senin için mi evlendiler?"
Jiyoon sustu. Kırdığı pot ona bir ömür dahi yetebilirdi. Bayan Park ayağa kalktığı gibi tam gaz ikiliyi bulmaya çıkmıştı. Jiyoon ise suçluluk duygusuyla sandalyesinden kalkıp kuytu köşelerde suçluluk duygusu yüzünden ağlamaya başlamıştı.
İçeride valizlerinden kıyafetleri çıkaran ikiliyi bulan kadın burnundan soluyordu. "Neden Jiyoon'u kurtarmak için evlendiğinizi söylemediniz? Ben sizin gerçekten de birbirinizi sevdiğinizi düşünmüştüm. Gerçekten bunun sadece çıkar olduğunu düşünmemiştim. Aklımda neler kurmuştum Jimin."
Jimin korkuyla adımladı annesine.
"Anne aslında öyle değil bak.""Bakın ben anlatayım." Jungkook araya dalmaya çalıştı ama nasıl anlatacağını o da bilemedi.
"Jungkook özellikle sana kızgınım. Jimin'i senin gibi bir adama emanet ettiğim için çok mutluydum ama siz bana tek kelime bile etmemişsiniz." Bayan Park yapılanın kötü bir şey olmadığını biliyordu ancak kandırıldığını düşünüyordu. Doğruyu söyleseler ne diyecekti ki sanki? Bu onların kararıydı elbette.
"Bakın en başta bizi birleştirmeye çalışmışlardı onlar da ama biz anlaşamıyorduk. Bir şekilde bir araya geldik evet o zamanlar öyleydi." Jungkook kadına söz hakkı tanımadan pat pat sıraladı her şeyi. Kadına inandığı içtenlikle baktı. "Artık gerçekten birlikteyiz."
"Bu mahkemeye giderse ne olur biliyorsunuz değil mi? Şimdi atlatmışsınız ama mahkeme kararlarında tanıklar olsaydı Jiyoon giderdi."
Aşk evliliği değil de çıkar evliliği olduğu anlaşılsaydı her şey mahvolurdu. Çocuğu ellerinden alırlardı, ölen aileden gelen para bile bahaneyle ortaya konulabilirdi. Büyük riskler almıştı ikili.
Başını eğen ikili dışarıdan gelen sesi fark ettiklerinde başlarını kaldırdılar. Jiyoon'un ağlama sesi evi kaplamıştı. Bayan Park olayı anladığı için onları yalnız bırakarak odasına çekildi.
"Jiyoon?" dedi ikisi de.
Jiyoon ikiliyi gördüğü gibi koşa koşa sarıldı. Ağlamaları hıçkırıklara dönüşmüştü. Jungkook onun kollarından kaldırarak göğsüne yasladı.
"Özür dilerim. Yanlış bir şey söylediğimi fark edemedim."
"Sorun yok ufaklık." dedi Jimin.
İkisi de küçük kızı rahatlatmaya çalışırken bu işten hiçbir çıkarları olmadığını başından beri biliyorlardı. Bu ikili birbirlerine itiraf etmeselerde en başından beri etkilenmişlerdi ve bir şekilde Jiyoon onlara gelecekteki mutluluğun lütfuydu.
*
Yarın akşama bir bölüm daha gelebilir o yüzden bu kısa oldu
Final yakın olabilir ._.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life As We Know It |Jikook|
Fanfiction(Mpreg değil.) "Böyle kötü bir olayın bizi bir araya getirdiğine sevinmem çok mu yanlış olurdu?"