Jungkook, Jimin'in göz bandı hediyesini takmıştı. Buna ihtiyacı yoktu ama yine de gönlü olsun diye bir süre takacaktı. Jimin onu böyle görünce mutlu olup yanaklarını sulu sulu öpmüştü. Ayrıca o patronuna haddini bildirip çalıştığı günlerin parasını alabilmişti.Aşağıya indiklerinde kahvaltı masasında Jiyoon'u görüp saçlarını öpen Jungkook oturduğu yerden ona döndü. "Jimin bana şirinlerini gösterecek."
Jimin az daha elindeki bıçağı bacağına düşürecekti duyduğuyla. Gerçekten boş boğazlık edip bunu küçücük bir kıza söylemiş olamazdı değil mi? Karşısında çıplak duracağını dile getiremezdi. Evet, şirinlerden kastı buydu.
"Şirinler oyuncakların mı var?" Neyse ki küçük Jiyoon bahsedilen şeyi anlamamıştı. Masum kız Şirinler çizgi filminin oyuncakları olduğunu göstermişti. Nereden bilebilirdi yanındaki iki azgın adamın bunları kastedeceğini?
"Evet Jiyoon sana da gösteririm sonra." diyerek küçük kızı geçiştirip Jungkook'a sinirli bir şekilde bakış attığında Jungkook ona göz kırpmıştı. Hep Jimin yüzünden bu kadar heyecanlanıp saçmalıyordu.
"Jiyoon, kahvaltın bittiyse dişlerini fırçalamaya." Bakıcı Jiyoon'un yanına gelerek dişlerini fırçalama ve üzerini giyinme görevini hatırlatmıştı.
"Düzgün konuş artık çocuğun yanında." Jimin'den ilk uyarı gelmişti. Artık olayları nasıl çevireceğini düşünmekten tedirginlik yaşıyordu. Gözlerini kocasından çekerek kahvaltısını yapmaya başlamıştı.
"Onu beni bu hale getirmeden önce düşünecektin. Yanıyorum görmüyor musun?"
"Sen zaten hep ateşli bir adamdın." İlk intikamını alıyordu Jimin. Küçük kızın karşısında zor duruma düştüğü için şimdi de o zor duruma sokuyordu. Ama bilmiyordu ki bu sözleri Jungkook'un bir köşesinde birikiyordu, yakında patlayacaktı.
"Söyle." diye çıkıştı Jungkook birden.
Sıcak çayından yudumlayıp anlamsızca kocasına baktı Jimin. "Anlamadım."
"Kaç gün daha ömrüm kaldı söyle. Bana bir şey olacak diye sen böyle değiştin biliyorum ben." Konuşurken aynı zamanda da ayağa kalkmıştı. Jimin'e doğru ilerlemeye başlamıştı.
Jimin başını kaldırıp kendisine yaklaşan adama baktı ve o da ayağa kalktı. "Saçmalama. Sadece bana yaptıklarını çok düşündüm."
"Ha yani sana bir şeyler yaptım diye bana böyle karşılık ödüyorsun öyle mi?" Aslında tam olarak algıladığı şey bu olmasa da azıcık naz yapmak istemişti. Ellerini göğsünde birleştirerek karşısındaki tatlı çocuğa en ciddi bakışlarını atmakta kararlıydı. Bundan sonrasını Jimin düşünmeliydi artık.
"O ne demek öyle!" diye cırlamıştı Jimin. Jungkook'a adım atarak yanlış anladığını söylemeye hazırlandı, Jungkook geriledi.
"Anladım ben anladım."
Telaşlandı küçük olan. "Jungkook lütfen."
"Konuşmayalım Jimin." Elleriyle boş ver tarzı bir harekette bulunarak önündeki üzgün Jimin'e sırtını döndü. Dudaklarını dişliyordu, gerçekten onun mahçup hali aşırı tatlıydı.
"Özür dilerim Jungkook." İç çekerek Jungkook'un koluna tedirgince dokundu. Yüzünün her bir parçasından pişman olduğu gerçeği yansıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life As We Know It |Jikook|
Fanfiction(Mpreg değil.) "Böyle kötü bir olayın bizi bir araya getirdiğine sevinmem çok mu yanlış olurdu?"