Dün yaşanan kafada kase kırma olayının akşamı Jiyoon Jungkook'un boynuna atlayıp defalarca özür dilemişti, hatta sanki kendi kafası acımış gibi üstüne bir de ağlamıştı. Jungkook onun gözyaşlarını tek tek temizleyip o uyuyana kadar kollarından ayırmadı. Küçük kızın ağlamaktan gözleri kapandığında ise odasına bırakıp yanağından öperek odadan çıkmıştı.Jimin yukarıda onu bekleyip dediği şeylerin utancını sonradan yaşasa da iş işten geçmişti bir kere. Jungkook'un eline bir kez düştümü kaçışı olmayacaktı, bile bile atlamıştı ateşe.
İkisi de biliyordu o an orada etkileşimlerini sonuna kadar devam ettirebilirlerdi, sadece yavaştan almayı seçiyorlardı. Ya da kim daha çok dayanacak oyunu oynuyorlardı. Jiyoon'un gelmesi ise zamanlama olarak uygundu, yoksa Jimin açık havada bu adamın altında kendisini bulacaktı.
Yatağa geçildiği sıra yukarıdaki arsızlıklarına rağmen çok farklıydılar. Jungkook'un kafasına düşen kasenin olduğu yeri Jimin önce öpmüştü sonra da orayı okşayarak acısını almaya çalışır gibi Jungkook'u göğsünden çekmeyerek sıkıca sarılmıştı. Yanındaki gece lambasını fark ettiğindeyse tekrardan öpüyordu saçlarını.
Jungkook mayışa mayışa uyumuştu o gün, Jimin de haksızlık ettiği bu adama hâlâ kendisini affettirmeye çalışacak planları düşünürken uyuyakalmıştı.
Sabahleyin sessiz bir kahvaltı süreci atlatılmıştı. Kahvaltı masasında evli çift ve küçük bir kızı dışarıdan gören bakıcı onların neşelerini görünce tek bir şey düşünmüştü: Onlar gerçekten bir aile olmuşlardı.
Jiyoon'un servisi gelene kadar Jungkook ile küçük kız içeriye geçmişti. Jimin bunu fırsat bilip pasta yapmıştı, kısacık bir sürede bile yapabilmişti bunu.
"Jungkookieeeeee!"
Jimin'in söylediği lakapla birlikte Jiyoon ile oynayan Jungkook anında buz kesti. Az önce tatlı bir ses tonuyla ona mı seslenmişti? Mutfakta yaptığı tatlının üstüne son dokunuşlarını da yaptığında Jungkook'tan cevap gelmediğini fark eden Jimin ise tekrardan ses gelmesini bekledi.
"Jungkook?" Jiyoon karşısında donan adamın koluna parmağıyla dokunup güldü. Şu an oldukça komik gözüküyordu. Sanki don oyunu oynamışlardı da adı söylendiği gibi donmuştu.
"Duydun değil mi? Bana ne diye seslendi o?" Küçük kızın kollarına atılıp sarstığında ne yaptığının kesinlikle farkında değildi.
"Jungkookie?" diye cevap verdi Jiyoon. Bu ifadeyi kullanması ona göre çok normaldi, zaten onlar yakınlardı. Üstelik evlilerdi, birbirlerine aşıklardı. Neden ilk defa demiş gibi bir tepki vermişti ki Jungkook?
"Jungkook-ahhh." Jungkook'un duymadığını düşünüp bu sefer farklı açıdan seslendi Jimin. Aklının bir köşesinde hep bu sözcükleri söylemeyi düşünmüştü fakat bu güne anca yakışmıştı bu sözler.
"Aman Tanrı'm!" Jungkook ellerini saçlarına geçirip deli gibi hareket ettiğinde Jiyoon çığlık atarcasına güldü. Karşısındaki adam şekilden şekle girmişti. Bu da yetmedi, bir de ayağa kalkıp gidip gitmeme konusunda kararsız kalınca Jiyoon pes edip bedenini geriye yatırdı.
Jungkook küçük kızın çığlık atarcasına çıkardığı kahkahalar yüzünden anca kendisine gelmişti. "Sen neye gülüyorsun yer cücesi?"
"Hiç." Küçük elleriyle dudaklarının üzerine kapatıp gülmesini bastırsa da işe yaramadı ve kahkahası dudaklarının arasından firar etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life As We Know It |Jikook|
Fanfiction(Mpreg değil.) "Böyle kötü bir olayın bizi bir araya getirdiğine sevinmem çok mu yanlış olurdu?"