Bölüm-13 "Geri Dönüş"

44 17 0
                                    

Pazar gününe artık uyandım. Yavaşça yataktan kalkarken oda da kimsenin olmadığını gördüm. Tommy gitmişti. Yalnızdım şimdi. Bir müddet yatakta öyle kaldıktan sonra odaya doktor girdi.

"Şimdi nasılsın Eleanor?"
"Iyiyim teşekkür ederim."
"Bugün, hastaneden çıkışını vereceğiz. Artık evine dönebileceksin. Kullanman için ilaç alacaksın, ağrıların olacak elbette, kendine çok dikkat etmelisin. Düzenli olarak seni burada ağırlayacağız mutlaka. Ailenle gerekli olan her şeyi konuştuk. Yine de seni de bilgilendirmek istedim."

Sadece kafa sallamakla yetindim. Okul, Steve, ailem, ilaçlar derken beynim Allak bullak olmuştu şimdiden. Artık Toparlanıp ayağa kalkmalıydım. Bir müddet durduktan hemen sonra yataktan kalkmaya yeltendim, neyse ki bu hızlı kalkıştan zararlı çıkmadım.
Annemler, hastaneden çıkışımı yaparken odaya kristen girdi. Yavaşça sarılıp, avuç içimden öptü. O kadar özlemiştik ki birbirimizi, resmen kavuşmak için can atıyorduk.

O da toparlanmama yardım etti. Birlikte kıyafetlerimi çantaya koyduk, her hareketinden bana bakıp gülümsüyordu. O kadar güzel bir varlıktı ki bu, her güldüğünde defalarca kez benim kardeşim olduğuna şükretmiştim.
Toparlandıktan sonra yavaşça giyinmeye başladım. Dar kıyafetler dikişlerime zarar vereceği için uzun ve bol bir elbise giymek zorunda kaldım, üzerine aynı tonlarda bir hırka ile tamamladım. Elime çantalarımı alıp kristen ile dışarıya çıktım.

Annemlere doğru yürüyorduk. Koridor, bu kez doluydu. Her oda da hastalar vardı, ve onların en yakınları. Bir daha buraya gelmeyeceğime zor vermeliydim kendime. Ne olursa olsun bu anı tatmamalıydım. Her Ne kadar da olsun üç hafta yoğum bakımda kalıp uyutulsam bile bu atmosfer yine de oldukça ürperticiydi. Sonunda annemlerin yanına vardık. Beni gördüğünde boynuma sarıldı annem, babam ise alnımdan öpüp çantalarımı eline aldı. Arabaya doğru yürümeye devam ettik.

Bu oluşan atmosferde bir ömür yaşardım işte. Huzurlu bir yuvaydı bizimkisi. Küçük ama huzur dolu. Minnettardım, Tanrı'nın bana böyle bir aile bahşettiğine. Kıymet bilinmesi ve sahip çıkılması gereken aileydi bu. Bizi biz yapan dürüstlüğümüz ve sadakatimizdi. Ve ben bu sadakate haksızlık etmemeliydim. Zamanla her şeyi anlatmalıydım aileme. Her şeye kaldığım yerden başlayıp, dört elden sarılmalıydım hayatıma.

Evet evet, her şeyi zamanında ve yerinde yaşamalıydım. Seviyorsam bunu Steve'e söylemeliydim. Çok geç olmadan bilmeliydi sevgimi. Peki ya o ne düşünüyordu hakkımda? O da benim onu sevdiğimi gibi beni seviyor muydu?

"Eleanor, hadi kızım. Arabaya
biner misin?"

Annemin sesiyle aklım başıma gelmişti. O an düşündüğüm her şey toz olup uçmuş gibiydi.
Arabaya bindikten sonra, aklıma bu sefer takılan şey telefonum oldu. Annemde olduğunu hatırladım.

"Tommy, telefonumu sana vermiş anne. Rica etsem verir misin? Ne halde olduğunu bilmek istiyorum."
"Eleanor, kızım istersen senin telefonunu değiştirelim. Ekranın hasar görmüş. Telefonun iç kısmında da hasar olabilir."
Bir müddet düşünürken annemde telefonumu çantasında bulmaya çalışırken, almak istemediğime karar kılmıştım.
"Baba, şimdilik bunu kullanayım. Ilerleyen zamanlarda alabiliriz."
"Peki nasıl istersen öyle olur. Ağrın için çeşitli ilaçlar kullanacaksın tatlım. Şu an iyisin değil mi?"
"Evet, biliyorum. Şimdilik iyiyim baba."
"Lütfen bir şey olduğunda bize söyle olur mu? Sana ne kadar çok destek olduğumuzu bilmeni isteriz sofia."
"Peki baba, teşekkür ederim."

Babam çok nadir kullanırdı Sofia'yı. Bu sefer ilk kez araba kullanırken bu kadar çok konuşmuştu. Ne kadar ciddi olduğu ses tonundan belliydi. Konuşa konuşa eve varmıştık. Özlemiştim her şeyi. Arabayla o evin yanından geçmiştik. Evin dışına tadilat yapılmıştı. Yepyeni gibiydi. Orada jimmy ve ailesi yaşamaya devam ediyordu. Psikolojik destek alacaktık, jimmyle beraber. Biz nebze olsun iyi gelecekti bize. Yaşadığımız o korku dolu anları içimizden söküp atacaktık.

Sakin adımlarla arabadan indim, çantalarına doğru yönelirken babamda olduğunu farkettim. Telefonumu elime alıp yavaş yavaş eve doğru yürüdük. Fazlasıyla yorgun ve açtım. Bir an önce bir şeyler yiyip uyumalıydım. Ama ilk önce yapmam gereken kapalı olan telefonu açmak olacaktı.

Nihayet içeriye girdik. Annemden yardım alarak yukarıya çıktım. Telefonumu şarja taktım. Ardından annem, Beni duş almam için banyoya girdirdi. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartmama yardımcı oldu. Ameliyattan sonra ilk kez vücudumu görecektim. Annemden kısa bir süre müsaade istedikten sonra aynanın karşısına geçtim. Vücudumun bir çok yerinde morluklar ve dikiş izleri vardı. Diz kapaklarımda dikiş izleri vardı. Dikişler tam iyileşmemiş gibiydi. Kızarıklıklar vardı üzerinde. Şimdiden vücudum korkunç gözüküyordu. Sırtıma bakmak için vücudumu olabildiğince çevirmeye çalışmıştım. Sırtımda da izler vardı. Kaburgalarımda kırık olduğu için ameliyat olmuştum. Bu nasıl bir kazaydı böyle? Tüm bedenim paramparça gibiydi. Izlerimin gideceğini hiç düşünmüyordum açıkçası. Vücudum oldukça zayıf düşmüştü. Yüzüm solmuştu. Yüzümün sağ tarafında ince uzun bir çizgi vardı. Biraz olsun o düzelmiş gibiydi. Yüzümde o eski gülümseme, o eski masumiyet yoktu. Yorgun, Şişkin ve bir o kadar da bitkindi. Saçlarımın aldığı vaziyet biraz olsun yüzümün gülmesine sebebiyetti.
Daha fazla vücuduma bakmak istemediğim için annemi çağırdım. Yanıma gelip, duş almama yardım etti. Saçlarımı güzelce yıkayıp taradı. Sular yaralarıma değerken gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Kazanın acısından sonra onun bıraktığı izlerin acısı bedenimi sızlatıyordu. Ama acısı elbet son bulacaktı.
Annemin yardımıyla duşumu tamamladım. Havlumu bedenime sıkıca sarıp odama geçtim. Üç haftadan daha uzun süredir görmediğim odamı incelemeye başlamıştım. Biraz da olsa değişmişti. Aksesuarlarım yoktu, yatak örtüm değişmişti. Yeni kıyafetler kutuların da açılmayı beklerken dolabın kenarına koyulmuştu. Masamda okul eşyalarım duruyordu. Yatağımın kenarında ise okul çantam duruyordu. Odam da benim gibi solgundu. Derin nefes alıp, giyinmeye çalıştım. Saçlarımı kurulayıp minik bir topuz yaptım. Aşağıya annemlerin yanına inmeye karar verdim. Biraz olsun rahatlamıştım. Canım acısa da hepsinin geçeceğine tüm kalbimle inanıyordum. Merdivenlerden inmeye başladım. Oldukça zayıflamıştım. Mümkünse eski Halim'den çok daha iyi olmaya karar kıldım. Çok acıkmıştım.
Aşağıdan gülücükler duyuluyordu. Kristen ve babamdı bu seslerin sahibi. Nihayet onların yanına ulaştım.

"Yardım etmemi ister misin sofia."
"Teşekkür ederim baba, yürüyebiliyorum." Bu sefer gülme sırası bana gelmişti. Yüzüme bakıyorlardı pür dikkat kesilmişlerdi. Dayanamayıp hep birlikte kahkaha atmıştık. Ihtiyacım vardı böyle şeylere. Beni bozmamak için güldükleri her hallerinden belliydi. Çok mu acınası gözüküyordum yoksa? Bana acımalarını istemezdim açıkçası. Daha düşünedururken;

"Hadi bakalım bu kadar eğlence yeter size, yemeğe geçelim. Eleanor, acıktığın her halinden belli bir şeyler yemelisin kızım. Ilaçlarını alacaksın, daha sonra da büyükannenler bize gelecek."
"Olur, anne."

Annemin sözüyle hepimiz toparlandık, hep birlikte mutfağa geçip masa da yerimizi aldık. Herkesin önünde sevdiği yemeklerden vardı, sadece benim tabağımda proteini oldukça yüksek besinler vardı. Robotta çekilip tabağıma konulmuştu. Nasıl yerim diye düşünürken, annem mantar çorbası olan kâseyi de tabağımın üst kısmına yerleştirdi. Onu görünce bir nebze olsun yiyebileceğimi anladım.

Yemekten sonra büyükaannemlerle uzun bir sohbete dalmıştım. Zamanın geçtiğini farketmemiştim bile. Babam seslendiğinde çok geç olduğunu anlamıştım.

"Sofia, tatlım yarın okula gitmek istersen şimdiden uyumalısın, şayet gitmeyeceksen bir yarım saat daha oturmana müsaade edeceğim."
"Yarın öğretmenlerim arkadaşlarımı görmek istiyorum baba, gitmek istiyorum açıkçası. Sen bırakır mısın beni okula?"
"Ben bırakmayı düşünüyordum kızım. Sen nasıl istersen ama çok dikkatli ol."
"Peki baba olurum."

Herkese iyi geceler deyip, yanaklarına öpücük kondurduktan sonra yukarıya çıktım. Önce banyoya geçip dişlerimi fırçaladım. Hemen sonra odama geçip, Pijamalarımı giydikten sonra telefonumu şarjdan çektim. Haftalar sonra ilk kez açacaktım...

DEHŞETİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin