Bölüm 14- "Beklenti"

37 17 0
                                    

Nihayet telefonumu açtım. Gelen mesajları kontrol etmeden önce operatörün kendine gelmesini bekledim. Bir müddet geçtikten sonra teker teker mesajlar gelmeye başladı.
Annem, babam ve bilmediğim bir numaradan mesajlar atılmıştı. Yavaşça üzerine tıkladığımda görüpte aklımda kalan tek ayrıntı, numaranın Steve Ait olduğunu gösteren mesajdı;

"Merhaba, Eleanor. Ben Steve. Telefonunu açtığında bana geri dönüş yapar mısın?"

Bu mesaja ne tepki vereceğimi bilememiştim açıkçası. Yanıt vermeli miydim diye düşündüm. Meraklıydım. Yanıt versem, mesaj atar mıydı bana? Bunu öğrenmenin tek yolu ona mesaj atmaktı.

"Merhaba, Steve. Nasılsın?"

Bu mesajdan sonra oldukça beklemeyi düşünüyordum. Ya da uyumalıydım. Belki o da uyuyordu. Yarına mesaj atardı diye düşünerek, kafamı yastığa koydum. Üzerimi sıkıca örttüm. Heyecandan uyumaya odaklanamıyordum. Bir sağa bir sola dönmeye başladım, yatağın içinde kıvranmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.
Artık uyusam iyi olacaktı. Sakin olduğuma inanarak, gözlerimi kapattım.

Bir müddet geçtikten sonra hala uyuyamadığımı farkettim. Telefonumu elime alıp biraz vakit geçireyim diye düşündüm. Elime telefonu aldığımda mesajın 10 dakika önce geldiğini gördüm.
Kahretsin! Nasıl da farketmemiştim? Heyecandan ellerim titrerken, kilidi açtım.
Steve'den gelen mesajı açtım.

"Iyiyim, Eleanor. Peki sen nasılsın? Ağrıların geçti mi?"

Belli ki uyanıktı, o yazarsa yanıt vermeliyim diye düşünerek konuşmanın devamını getirdim.

"Iyiyim, ağrı kesicilerle acım hafiflemiş oluyor. Bir müddet daha ilaç kullanacağım. Uyumamışsın?"

Yine bekleyeceğimi düşünürken, steve beni yanılttı. Bir kaç dakika içinde geri döndü.

"Kendine dikkat etmelisin. Yaşadıkların normal şeyler değildi, Eleanor. Evet uyumadım, mesaj atmanı beklemiştim. Eve döneceğini tommy söyledi. Seni görmek için yanına gelmeyi düşündüm ama ailen ile vakit geçireceğini düşünerek gelmekten vazgeçtim."

"Anlayışın için teşekkür ederim, yarın okula geleceğim muhtelemen."

"Pekala Eleanor, seni rahatsız etmeyeyim. yi geceler."

"Teşekkürler, iyi geceler."

Bu çocuktan bu kadar çok hoşlanırken bu şekilde onunla konuşmam oldukça garipti. Şimdilik böyle devam etmenin bir zararı olacağını düşünmedim açıkçası. Zamanımız boldu, istediği zaman şayet benden hoşlanıyorsa çıkma teklifi ederdi. Onun adım atmasını beklemek en doğru karar olmalıydı.

Telefonu yanıma bıraktıktan hemen sonra uykuya dalmak için gözlerimi sıkıca kapattım. Sadece boşlukta olduğumu hissettim. Yaşadığım her şeyi geride bıraktım. Bu geceden sonra her şeyin daha iyi olacağını düşünerek uykuya kendimi kaptırdım.

---

Alarmın sesiyle kendime geldim. Kafamı yorgandan kaldırıp, dağınık olan saçlarımı arkaya savurdum. Telefonu kapatmak için uzandım , fakat bıraktığım yerde yoktu. Vücudumu doğrulttuktan hemen telefonu aramaya başladım. Etrafta gözükmüyordu ama hala sesi geliyordu. Yataktan kalkıp yatağın altına baktığımda ise orada olduğunu gördüm. Elime alıp alarmı kapattım. Fazlasıyla uykusuzdum. Bitkin bir haldeydim. Ne olursa olsun okula gidip arkadaşlarımı öğretmenlerimi hatta Steve'i görmeye ihtiyacım olduğunu hissettim.

Yerden kalkıp, duş almak için banyoya doğru yürüdüm. Üzerimdekileri çıkarttıktan sonra olabildiğince çabuk duş aldım. Saçlarımı kuruladım. Zaman kaybetmemeye özen göstererek, içeriye geçtim. Dikişlerime pansuman yaptıktan sonra, pudra renginde Eşofman takımlarımı giydim. Hava soğuktu, yanıma gri montumu aldım. Saçlarımı yukarıdan topuz yaptıktan sonra kenarına eşofmanımla aynı renk olan kurdele iliştirdim. Aynadan yüzüme bakarken, izin hala yüzümde olduğu belliydi. Gizlemediğim sürece herkes görecekti onu. Kapatmamaya karar verdim. Ne de olsa fondöten onu gizlemeyecekti. Masamın üzerindeki ilaçları ve kremleri çantama yerleştirdim. Kitaplığımdan birkaç kitap aldım, kalemliğimle beraber çantama koydum. Ameliyatımın üzerinden çok uzun zaman geçmemişti. Bu halde okula gidecektim. Çantam ağır olmamalıydı. Hazırlandıktan sonra telefonumu ve çantamı alıp aşağıya indim. Annem babam kristen yine masada oturuyorlardı. Beni gördüklerinde gülümsediler. Birbirimize günaydın dedikten sonra masada ki yerimi aldım. Özlemiştim burayı, her şeyini özlemiştim.

"Kristen, ablanın Topuzu çok güzel olmuş. Sana da yapmasını ister misin?"
"Baba, saçlarımı toplamaktan hoşlanmıyorum. Böyle kalsınlar. Ama ablama güzel olmuş."

Kristenin bu tatlı iltifatından sonra onu öpücüklere boğmuştum. O kıkırdamaya devam ederken, annenlerde gülmeye devam etti.
Kısa süre sonra annem söze girdi;

"Kristen, servisin birazdan gelecek lütfen hızlı ol. Eleanor seni biz bırakacağız olur mu? Artık hava soğumaya başladı. Bizim götürmemiz daha doğru olur. Bu arada kahvaltını hızlı yap, ilaçlarını iç. Cüzdanın bendeydi, içine harçlığını bıraktım. Arabadayken sana veririm onu olur mu?"

"Sağol anne, olur birlikte gideriz."

Kahvaltıyı yaptıktan sonra, kristen çantasını alıp annemle beraber dışarıya çıktı. Babam ise ceketini ve evrak dosyalarını almak için salona geçti. Tek başıma masada bizimkileri beklerken çantamdan telefonu çıkarttım. Elime alıp baktığımda sadece Mia'dan mesaj vardı;

"Ellen, günaydın. Okula geliyorsun değil mi?"

"Günaydın Mia, evet birazdan babamlar bırakacak beni."

Yanıt verdikten hemen sonra ilacımı yuttum. Eşyalarımı aldıktan hemen sonra babamla kapıya çıktık. Annem, Kristen'ı yolcu etmişti. Arabanın önünde bizi bekliyordu. Babamla arabaya geçtikten sonra hepimiz bindik arabaya. Yolda seyir halinde iken kimseden çıt çıkmıyordu. Sıkılmıştım kısa sürede. Annemden cüzdanımı alacağımı hatırlayınca ilk suskunluğunu bozan ben oldum.

"Anne cüzdanımı unuttuk, aranda iken vereceğini söylemiştin."

"Ahh Eleanor tamamen aklımda çıkmış canım, çantamdaydı bakayım bir... Tamam buldum al bakalım tatlım."

Uzattığı cüzdanımı çantama koyduktan sonra elime telefonumu aldım. Tuş kilidini açtığımda kimseden mesaj gelmemişti. Steve'den "günaydın" mesajı almayı istemesem de tek bir mesaj dahi atmamıştık birbirimize.  Ya da okulda görüşeceğimiz için gerek duymamışta olabilirdik.
Çantama telefonu koyduktan sonra montumun fermuarını iyice kapattıp, kapşonumu kafama geçirdikten sonra annemleri öpmek için eğildim ve öptüm. Bu sırada nihayet varmıştık okulun önüne. Arkamızda bir sürü araba vardı. İçlerinden birinin de Steve'e ait olduğunu düşünerek gülümsedim.

Arabadan indikten sonra okulun girişine doğru ilerledim. Karşımdan Mia ve Tommy geliyordu. Ikisi de beni gördüğüne sevinmiş gibilerdi. Birbirimize ulaştıktan sonra sırayla sarıldık birbirimize. En çokta tommy sıkmıştı bedenimi. Acıdan iterek geriye çekildiğimde tommy pişman olduğunu belirten bir yüz ifadesiyle çıkıştı;

"Özür dilerim Ellen, çok özür dilerim. Seni sıkmak istememiştim. Üzgünüm canını acıtmak istemedim.."

Daha sözü bitmeden susturdum onu;

"Tom, tamam olan oldu. Sakin ol çok acımadı canım. Burada durmayalım Sınıfa gidelim."

Tommy'nin mahçup halini düzeltmek için ona bu kez ben sarılmıştım. Korkusundan ellerini sırtımda kavuşturmamıştı. Bedenimi ondan geri çektiğimde yüzü biraz olsun gülüyordu. Mia da sessizce bize bakıyordu.

---

Sınıfa çıktığımızda ise beni tanıyan ,tanımayan herkes ilk öncelik geçmiş olsun dileklerini iletip iyi olup olmadığımı sormuşlardı. Onlardan gördüğüm bu ilgi oldukça hoştu. Ama Steve' den duyacağım şeyler beni daha da çok mutlu edecekti. Sınıfta yerime oturduğum da, tommy yanıma gelip eşyalarımı aldı.

"Sakıncası yoksa kitaplarını dolaba koyayım mı Ellen?"
"Aslında çok olur. Teşekkür ederim."

Birbirimize sıcacık gülümsedikten sonra tommy eşyalarımı alıp sınıftan dışarıya çıktı.
Yanımda Mia olmasına rağmen konuşmuyordum. Şimdiden yorulmuştum. Etrafımdakiler rahatsız olacağımı düşündüklerini için fısıltıyla konuşuyorlardı. Bu bile bana ne kadar çok saygı duyduklarını gösteriyordu. Yorgunluktan kafamı sıraya koyup az da olsa zil çalana kadar uyumayı planlamıştım. Gözlerimi kapatıp kendimi uykuya teslim ettim...

DEHŞETİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin