Bölüm-3 "Öfke"

98 23 0
                                    

Sabah olduğunu annemin odaya gelişi üzerine farkettim.

"Eleanor, haydi kızım uyanmalısın. Okula geç kalmak istemezsin."

Örtümü üstümden çekip, Gözlerimi hafif aralayınca üst üste sorular sormaya başladı annem.

"Eleanor! O gözlerinin hali ne senin? Gece kaç gibi uyudun? Okula nasıl gideceksin kızım bu haldeyken?"

Bu sorular üzerine yataktan fırlamıştım. Şimdiden sorular başlamıştı. Okulda olacakları düşündüm. Ama öncelik anneme yanıt vermem olacaktı.

"Anne, gece kitap okudum. Bu yüzden geç yattım. Lütfen abartma anne, yüzümü yıkarım geçer."

"Şişkinlik yüzünü yıkayınca geçmez,Eleanor. Haydi hazırlan kahvaltıya gel, seni bekliyoruz."

Onaylarcasına kafamı salladım. Banyoya geçtim. Dişlerimi fırçaladım. Yüzümü yıkarken dün akşam ki olanları düşündüm. O adam, bana dokunan adam. Kimdi o neyin nesiydi? Ne yapacaktı acaba. Soğuk suyun iliklerime işlemesiyle kendimi toparladım. Kurulandım. Dağınık olan saçımı tekrar at kuyruğu yaptım. Alt kısmını bukleler halinde bıraktım. Odama geçip dolabımdan, dar bir kot ve pudra renkli bir gömlek giydim. Havanın rüzgarlı olacağını düşünüp elime gömleğimle aynı renkte ince hırka aldım. Çantamı da elime alarak mutfağa indim.

Babam ve kristen'a günaydın öpücüğü verdikten sonra masada yerimi aldım. Hırkamı sandalyeme koyup, çantamı ayaklarımın yanı başına koydum. Babam az önce ki konuşmayı duyduğu için üstelemedi beni. Kristen ise kafasını kaldırmıyordu gevreğinden, buna rağmen kıkırtılarını duyuyorduk.
Annemin meyve suyu ve gevrek getirmesiyle hızlı olmam gerektiğinin kanısına vardım.

Hızlıca önümdekileri bitirip, çantamla hırkamı aldım. Aileme "sonra görüşürüz" deyip kapıya doğru yöneldim. Ayakkabılarımı giydim. Telefonumu ve anahtarımı çantama koyduktan sonra evden çıktım. Hızlı adımlarla okula yürüyordum. Iki sokak ilerimizdeydi okul. Gitmek istemiyordum bugün. Biliyordum neler olacağını. Dün akşam düştüğümü hatırladım. Bakmak istemiştim bacağıma. Okulda bakmamın daha yararlı olacağını düşünmüştüm. Mia'ya anlatmam gerekiyordu herşeyi. Partiyi, o adamı ve iki kere üst üste tutulan kolumu da görmeliydi. Kıyametleri koparacağını biliyordum. Ama başkasından duysaydı daha kötü şeyler yapacaktı.

Nihayet okula girmiştim. Karşımda Mia belirdi. Günaydın bile demeden,

"Her şeyi anlat, gözün neden Şişkin? "
"Sana da günaydın Mia. Tamam sakin ol, geç uyudum sadece. Hepsi bu."
"Hadi anlat başlamaya Ellen- genelde Mia böyle seslenir-."

Biz dolaplara doğru yürürken, Sakince anlatmaya başlamıştım.

"Dün akşam partiye gittim, Tinka ve kızlarla yeterince sohbet ettik. Sonra..." Daha bitirmeden söz girdi.

"Giderken ne giydin? O kızlardan hoşlanmadığımı biliyorsun değil mi?"
Sadece omuz silktim ve devam ettim.
" Lacivert, üzerime oturan bir elbise giydim. Tayloru bilemem ama Tinka oldukça samimi biriydi. Benimle oldukça güzel ilgilendi. Üstelik kızlarda öyleydi. Çok kibar davrandılar, kıvamında iltifat aldım hepsinden, ama en güzeli de Steve'den." Bu cümlemden sonra Mia'nın yüzündeki o şaşkınlıkla bu kez baltayı taşa vurduğumu hissettim. Bir anda beni kenara iterek;

"Ne dedin sen? Ne saçmalıyorsun sen? Ne Steve'i? O da mı oradaydı?."

"Evet, haliyle o da vardı. Sakin ol. Sen hariç neredeyse herkes oradaydı. Bir sen yoktun. Yanıma gelip sadece güzel göründüğümü söyledi Mia abartılacak bir şey yok."

"Sen o ucubeden mi hoşlanıyorsun? Aklını mı kaçırdın sen Ellen! Bunu yapamazsın. O çok kötü bir çocuk." diyerek bağırmaya devam etti. Etrafımızdan oldukça şaşkın bakışlar eşliğinde izlenildiğimizi biliyordum. Toparlanıp, sınıfa doğru yürümeye karar verdim. Mia da peşimden geliyordu. Kızıyordu hala, söylenip duruyordu. Tam ilk faciayı atlatmıştım derken. Ikinci facia da çıkageldi; Tommy. Şaşkın gözlerle bizimle sınıfa girdi.

"Neler oluyor kızlar niye bu kadar bağırıyorsunuz?"
"Ellen Steve'den hoşlanıyor bunu anlıyor musun? Bize ihanet etti. Okulun hatta bu kasabanın en ucube çocuğundan hoşlanıyor, sanki başka erkek kalmamış gibi."

Tommy nin şaşkınlığını mı atlatsam, ağrıyan kolumu mu, yoksa düşerek incittiğimi düşündüğüm bacağımı mı, ya da en önemlisi Mia nın bir ömür boyu susmayacak çenesini mi? Bu ikisinin kızgın bakışları arasından sıyrılmam gerekliydi. Sınıf gittikçe doluyordu. Tinka, Taylor, Ariana da gelmişti. Hepsi de selam verip yerine oturmuştu.

Ders boyunca sadece düşünmüştüm. Kafamı derse bir türlü verememiştim. Tommy ve Mia'nın ,Steve'den hoşlandığımı öğrenmesini düşünmek yerine, dün akşam ki adama odaklanmıştım. Sadece onun ne için orada olduğunu bilmeyi istiyordum. Öğle arasına kadar sadece bunu düşünmüştüm. Kimsenin lafını umursadan sadece buna odaklanmıştım.

Öğle arasının geldiğini farkedip, eşyalarımla birlikte sınıftan çıktım, dolaba doğru yürüdüm. Arkamdan Mia ve Tommy de gelmişti.

"Özür dileriz Ellen. Üzerine gelmemeliydik bu kadar, kalp bu sonuçta kimi seveceğine o karar veriyor. Sadece o çocuktan korkuyoruz iyi biri değil. Senin için endişeleniyoruz. Bize lütfen kızma seni üzmek istemezdik, bizi affet."  Bu sözleri Tommyden duymak beni oldukça mutlu etmişti. Bir anda gülümsemiştim. Haklıydı, o çocuk tehlikeliydi. Ama hislerime söz geçiremezdim ki. Bunu bilerek bende onlarla konuşmam gerektiğini anladım. Hala susan Mia'nın gözünün içine bakarak;

"Mia, Tommy. Bende sizi seviyorum. Dostlar arasında olur böyle şeyler. Ama her şeyden çok daha önemli bir konu var. Lütfen bunu yemekhane de konuşalım. Benimle gelin."

Gülümseyerek,kafalarını Onaylar gibi yaptılar. Ikisini de tutarak yemekhaneye götürmüştüm. Tabaklarımızı alarak , masaya geçmeyi ve konuşmayı planlamıştık. Onlar yerine geçerken, arkalarından eşlik ediyordum. Yemekhane de herkes bana bakıyordu, dün akşam ki Partiyi konuşuyorlardı. Bazı kızlar tiksinç bir hava da beni süzerken, genel anlamda bakışlar güzeldi. Mia ve Tommy'e  doğru ilerlerken, ayağım takıldı ve ikinci kez yere uçtum. Hiç beklediğim bu düşüşle epeyce sarsıldım. Canım acımıştı, elimdekiler yere düştü üzerime gelmediğine mi sevinseydim yoksa herkesin gözü önünde düştüğüme mi yansaydım bilememiştim doğrusu. Mia ve Tommy'nin gelip beni kaldırdıklarını düşünürken bir anda bir başkası tarafından kaldırıldım. Saçım yüzüme düştüğünden kimin kaldırdığına bakmamıştım. Ayağa kalktığımızda ise sadece etrafımdakilerin şaşkın bakışları arasında kalmıştım. Kahkaha sesleri de vardı. Gülenlerden birinin beni düşürdüğüne adım kadar emindim. Bunu yapacak bir potansiyelleri vardı. Karşımda Mia ve tommy de vardı. Bunlar kaldırmadıysa beni kim kaldırdı diye düşünürken, kulaklarım o sesi algıladı;

"Iyi misin Eleanor, canın acımadı değil mi?" Bu ses Steve'di. Tamam da bunun yanımda ne işi vardı ki? Niye böyle bir şey yapmıştı. Başkaları da yardım edebilirdi bana. Aaah Eleanor! Çocuk kibarlık yaptı bunun altından da bir artniyet çıkartma diye düşünürken

"Iyiyim teşekkür ederim, en iyisi ben sınıfa çıkayım." Bir anda Steve'in boynunda ki izi farkettim. Nasıl olmuştu ki o iz? Çizik izleri gibiydi. Yoksa yoksa o dünki çocuk Steve miydi? Olabilir miydi bu. Hadi ama Eleanor bu kadar değil diye düşünürken. Yanımıza Steve in arkadaşı Robert geldi. Esmerdi Robert, ela gözleri vardı. Onun da uzun ve kaslı vücudu vardı. Kahretsin! tüm bu takım bu kadar kaslı mıydı? Robert'a bakarken onun da boynunda aynı çiziklerden farkettim, o panikle ellerine de baktım iki yakışıklının. Robertin parmakları çizikti, ama Steve'de yoktu bu izler. Kafamı hızlıca çevirip sınıfa doğru koştum, etrafımda herkesi bırakarak.

DEHŞETİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin