Bölüm-22 "İlk Deneyim"

38 15 0
                                    

"Eleanor, bence Steve çok kibar biri. Hoşlandım ondan."
"Evet, iyi biri. Ne zaman bu kadar iyi oldu aranız?"
"Aslında şöyle; sen hastanedeyken sürekli yanımıza gelip senin durumunu öğreniyordu. Bir müddet bizimle beraber sohbet ettikten sonra tekrar gidiyordu. Her gelişinde mutlaka çiçek getiriyordu. Toplam üç hafta da 6-7 kez gelmiş olmalı. Açıkçası babandan daha çok çiçek alıyor."

Annemin bu sözüne epeyce gülmüştük. Çok geçmeden annem tekrar konuşmaya başladı.

"Eleanor, siz bugün neredeydiniz?"
"Anne, bizim son iki dersimiz boştu. Son derse girmeliyim dedik. Steve'in dersi vardı ama olanlardan dolayı derse girmedi. Izin alıp dışarıda yemek yiyelim dedik. Güzel bir mekanda yemek yedik. Haber vermeyi unuttum, üzgünüm."
"Tamam Eleanor Olan oldu sorun değil. Peki Dikişlerinin patladığını nasıl anladın?"
"Mekana ilk gittiğimizde ağrılarım vardı. Biraz zaman geçtikçe sırtımın çok ağrıdığını farkettim. Lavaboya gidip baktık. Steve üstten üç tane dikişimin hafifçe açıldığını ve kanın bu yüzden aktığını gördü. Elimden tuttuğu gibi beni hastaneye getirdi."
"Ucuz atlatmışsınız Eleanor.Iyi ki farkettiniz bunu. Yoksa sen kolay kolay anlamazdın. Ona bunun için ayrıca teşekkür etmeliyiz. Bu sırada Steve'in burnuna ne oldu?"
"Jimmy'i hatırlıyor musun?"
"Evet, kaybolan çocuktu. Kavga mı ettiler yoksa?"
"Aslında Mia ile Steve kavga etti"
"Nasıl yani?"
"Biz öğle yemeğinde, Jimmy ile sohbet ediyorduk. Yanımıza bir müddet sonra Steve geldi. Jimmy ona nasıl olduğunu sorunca, Steve kıskanç tavırlar sergiledi. Mia'da Steve ile bu yüzden kavga etti. Ben herkesi yemekhane de geride bırakıp dışarıya çıktım. Bahçe de oturdum. Hemen arkamdan tommy geldi. Geldiğinde oldukça panik olmuş hali vardı. Steve'in kötü olduğunu söyleyince tekrardan yemekhaneye geçtik. Orada yoktu. Patrick'i gördük ona sorduk. Steve revirdeymiş. Tommy ile beraber tekrar revire gittik. Steve'i bulduğumuzda ise üstü başı kan olmuştu. Jimmy Steve'in yüzüne yumruk atmış o da Steve'in burnuna gelmiş, feci halde kanamıştı. Açıkçası ne sebeple vurduğu hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok. Normal zamanda herkes Steve'den korkuyor. Jimmy'nin nasıl ona vurduğunu da anlamış  değiliz."
"Anlıyorum, Steve kimseye karışmamakla en doğrusunu yapmış. Üstü başı kan olmuştu dedin fakat gömleği tertemizdi."
"Arabasının bagajında yedek kıyafetleri varmış, ben de bugün öğrendim. Onalardan birini alıp giydi."
"Anladım."

Bu uzun konuşmadan sonra nihayet eve varmıştık. Öncelik olarak annem arabayı park etti. Dakikalar içinde Steve'de arkamızda belirip aracını park etti. Biz arabadan indikten sonra annem, arka koltuktan çiçekleri alıp elime verdi. Daha sonra arabasının bagajından kendi çantasını ve benim çantamı aldı. Arabayı kitleyip evimizin kapısına doğru ilerledi. Steve arabadan inip arka koltuktan ceketimi çıkarttı. O da arabasını kitledikten sonra gülümseyerek yanıma geldi.

"Üzgünüm Sofia. Eşofmanının ceketini arabamda unutmuşum."
"Sorun değil Steve." Diyerek gülümsedim. Ceketimi elinden alış birlikte eve doğru yürüdük. Annem kapıyı açıp içeriye bizi buyur etti.

Steve evimize ilk kez geliyordu. Ikimizde çok heyecanlıydık. Girişte hırkasını alıp astım, hemen yanına benim montumu çıkartıp astım. Elimde ki çiçekleri girişte duran vigonun üzerine bıraktım. Beraber salona geçtiğimizde ise annemde mutfağa yemeği hazırlamak için geçti. Steve'i salonda ki koltuklardan birine oturttum. Hemen karşı koltuğa ise ben oturdum. Çok gergin gözüküyordu.

"Iyi misin Steve?"
"Sadece biraz gerginim."
"Neden?"
"Ilk kez ailenle yemek yiyeceğiz üstelik sizin evde."
"Babam hariç."
"Evet."
"Sakin ol lütfen. Sonuçta beraberiz. Bugün mahvetmeden beraber yiyeceğimiz ilk yemek olacak. Üzgünüm. Bunu bozmak istemezdim."
"Lütfen böyle düşünme Sofia. Bilerek yapmadın sen. Böyle söyleme lütfen."
"Peki."

Dış kapının kilidi açıldı. İçeriye babam ve Kristen girdi. Kristen evde Steve'in olduğunu bilmiyordu. Şarkı mırıldanıyordu. Çantasını girişte yere bırakıp salona doğru yürüdü. Salonda ikimizi görünce afalladı. Belli ki şok olmuştu.

"Kristen, hoşgeldin tatlım. Bak bu Steve."

Steve dönüp "Merhaba Steve." Dedi. Adeta küçük sevimli robot gibiydi. Steve ayağa kalkıp, onun önünde diz çöktü. Elini uzatarak;

"Merhaba Prenses." Deyip tekrardan ayağa kalktı. Yerine oturdu.
Hep birlikte gülmeye başladık. Annemle babam kapının eşiğinde bir şeyler konuşuyorlardı. Bir süre konuştuktan babam annemi öpüp evden çıktı. Annem ise kapıyı kapattıktan sonra kristen'i almak için salona geçti. Yemeği birlikte yapacaklardı.

"Hadi kristen, tatlım yemeği hazırlamam da bana yardımcı olmalısın." Kristen şarkı söyleye söyleye mutfağa doğru koştu.

"Eleanor lütfen üzerini değiştirir misin? Tişörtün de kan lekesi var."
"Pekala anne, biz odama çıkıyoruz."
"Keyfinize bakın, yemek hazır olduğunda çağırırım." Dedikten sonra o da mutfağa döndü. Steve ile beraber odadan çıkıp üst kata doğru ilerledik. Merdivenlerden yukarı doğru çıkarken Steve elimi tuttu. Kafamı çevirip ona şaşkınlıkla bakarken sadece omuz silkti. Sonunda Odamın kapısını açıp içeriye girdik. Kapıyı Steve kapattıktan sonra, ilk işim dolabıma doğru gitmek oldu. Dolabın kapağını açıp giyebileceğim rahat bir şeyler aramaya başladım. Kafamı arkama çevirip Steve'in ne yaptığını görmek istediğim ise Steve hala Ayaktaydı.

"Steve, oturmayı düşünüyor musun?"
"Dalıp gitmişim pardon."

Yatağıma oturup kucağına yastıklarımdan birini aldı.

"️Iyi misin?"
"Evet Sofia iyiyim. Bu arada söylemeyi yine unuttum ama tokan arabama düşmüş." Demesiyle elimi saçlarıma götürdüğüm de ise haklı çıkmıştı. Kurdelem yoktu saçlarım da.

"Sorun değil Steve. Aslında sende kalabilir."
"Sen ciddi misin?"
"Evet, ben de o tokadan birkaç farklı renk daha var. Kalabilir."
"Teşekkür ederim Sofia."

Gülümseyip Yönümü tekrar dolaba çevirmiştim. Sonunda nihayet giymek için bir şeyler buldum. Yarım kollu, boyu diz kapağımda biten buz mavisi, üzerinde yazılar olan bir elbiseydi bu. Elbiseyi elime alıp üzerimi değiştirmek için banyoya doğru geçtim.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra saçlarımı tekrardan topuz yaptım. Bu seferde saçıma kırmızı bandana taktım. Üstümden çıkarttığım kanlı kıyafetleri kirli sepetine koyup elbisemi üzerime giydim. Son kez aynadan nasıl göründüğüme baktıktan sonra odaya döndüm.

Steve bıraktığım yerdeydi fakat bu kez telefonla uğraşıyordu. Geldiğimi farketmemişti. Hafif bir öksürmemden geldiğimi anladı. Kafasını kaldırıp gülümsedi.

"Çok tatlı görünüyorsun."
"Teşekkürler. Ne yapıyorsun?"
"Annemlere haber verdim."
"Anladım."

Yanına gidip yatakta onunla beraber oturdum. Hafif bana doğru yaklaştı. Birbirimize bakıp sadece gülümsüyorduk.

"Sofia, benim sana karşı hislerim artık hoşlantı değil."
"Nasıl yani? Anlamadım."
"Çünkü daha fazlası, Sofia. Çok daha fazla şeyler hislerim sana dair."
"Bu hoşuma gitti."
"Peki sen Sofia? Sen ne hissediyorsun?"
"Ben.. Ben de seninle aynı fikirdeyim Steve. Itiraf etmek gerekirse bende seni seviyorum açıkçası."
"Buna çok sevindim sofia."

Yine masmavi gözleriyle bana bakmaya devam etti. Gülümsemesini bir kez olsun bırakmıyordu.
Gitgide bana doğru yaklaşıyordu. Bu sefer öpecekti diye düşünürken, tahmini boşa çıkartmayıp bana doğru eğildi. O dolgun dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Naif bir biçimde beni öptü. Utanıp kendimi ondan geri çekerken, bu sefer beni boynumdan tuttu. Bu kez ona karşı koyamadım. Beni tekrar öptüğünde ise sağ elim onun boynunda, sol elim ise ensesinde saçlarının arasındaydı. Hiç beklemediğim kadar uzundu bu an. Ilk kez birini öpüyordum. Buna rağmen bile onu kibarca öpmüştüm. Bedenimi ondan geri çektiğimde ise sadece gülümsemiştik. Bu ilkti, devamı gelir miydi bilinmez ama bunun tadı uzun süre dudaklarıma sineceği kesindi..

DEHŞETİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin