XVII.

325 29 10
                                    


Mutfaktan gelen tıkırtılar ile uykusundan uyandı, Sae Eun. Beyninin kötü düşüncelerle dolup senaryolar yazmaya başlamasına engel olmak için kendine sesin kaynağını hatırlattı.

"Ji Hyun."

Yataktan kalkıp makyaj masasının üstünde şarjda duran telefonu eline alıp saati kontrol etti.

07.11

Banyoya yönelip üstündekilerden kurtulup kendini suyun altına attı. Oyalanmadan durulanıp çıkarken diline nereden dolandığını bilmediği bir şarkı söylüyordu.

"Love love love is so good, love love love is so sweat."

Lavabonun yanında asılı duran saç kurutma makinesini alıp saçlarını kuruttu. Yatak odasına yeniden girdiğinde aralık kalan kapıdan içeri süzülen kızarmış ekmek kokusunu duydu. Marmelatlı tost, diye düşünürken kendi kendine gülümsedi.

Saçlarını ensesinde toplayıp makyaj masasına gidip önümdeki tabureye oturdu. Bir elinde tuttuğu telefondan Jonghyun'un programına bakarken diğer eliyle fondöteni yüzüne yedirmeye çalışıyordu.

09.00 The Celebrity Fotoğraf Çekimi

Telefonu elinden bırakmadan önce saati bir kez daha kontrol etti.

07.27

Makyajını tamamlayıp bornozunu çıkardı. İç çamaşırlarını giyip giysi dolabının önüne oturup ilham gelmesini bekledi. Askılarda asılı gömlek ve kazaklara tek tek göz gezdirdikten sonra toz pembe bir oversize kazakta karar kıldı. Askının sonuna itilmiş koyu kahverengi kadife mini jileye takıldı gözü. Onu da üstüne geçirip askılarını taktı. Çekmeceyi açıp gözüne çarpan açık uçuk pembe - beyaz çizgili uzun çoraplarını alıp dizinin üstüne kadar çekti. Dizlerinin üstünde kalan çorabın boğaz kısmında Piglet vardı. Kendi kendine sırıttı.

Dolabın bir kapağını kapatıp kapağındaki boy aynasının karşısına geçti. Saçlarını dağınık bırakmaya karar verip ensesindeki tokayı çekip aldı. Ellerini saçlarından geçirerek toplama izini yok etmeye çalıştı. Sonunda başarılı olamayacağını anlayınca saçlarının uçlarına maşa yapmaya karar verdi.

Kendini yakmadan bu faslı da tamamladığında artık hazırdı. Telefonunu ve çantasını alıp kızarmış ekmek kokusunu takip ederek mutfağa girdi.

"Günaydın."

Ji Hyun alaycı bir ıslık çaldı.

"Maşanın olduğunu bilmiyordum," Tabii ki biliyorsun, diye geçirdi içinden. Ji Hyun'un kullanmadığı maşasını bugün kullanmasıyla alay ettiğini pekala biliyordu.

"Toplama izini yok edemedim."

Ji Hyun'un dudakları sinsice yukarı kıvrılırken yeşil çayı fincanlara bölüştürüp fincaları masaya taşıdı.

"Sen de ne çok takarsın ama toplama izini."

"Kes şunu Ji Hyun. Dalga geçecek başka bir şey bul."

"Hımm," dedi. Gözlerini sandalyede oturan Sae Eun'ın üstünde gezdirirken. Gözleri çoraplarına kayınca gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı.

"O çorapları giyemezsin."

"Neden?"

"Önlerinde Piglet var, Sae Eun."

"Ama bunları çok seviyorum."

"Sae Eun-ah. Çocuk musun?"

"Ama seviyorum," dedi omuzlarını çekerek. Dudaklarını büzüp Ji Hyun'a baktı.

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin