X.

327 30 9
                                    


Ne kadar süre orada öyle ona sarılarak ağladığını hatırlamıyordu, Sae Eun. Sonunda artık gözyaşları akmadığında burnunu çekip onu saran kolların sahibine baktı. Bakışlarındaki hüzne elini uzatsa sanki dokunabilecekti.

"İyi misin?" diye fısıldadı. Sae Eun kafasını salladığında Jonghyun onu kucağına alıp ayağa kalktı. Bu durum onu germiş olmasına rağmen itiraz etmedi. Zaten itiraz edecek gücü de yoktu.

Koridoru boylu boyuna geçerken Sae Eun, onun nereye gittiğini fark etti. Yatak odası. Sabah aceleyle üstünü değiştirirken üstünden çıkardıklarının yerde olduğunu hatırladığında yüzü kızardı. Bu yüzden yatak odasının neresi olduğunu biliyor. Jonghyun açık olan kapıdan içeri girdi. Onu yavaşça yatağın ucuna oturttu. Kafasından bereyi çekti aldı. Montu ona zarar vermekten korkar gibi yavaş hareketlerle çıkarıp ikiye katlayıp yanına bıraktı. Önünde diz çöküp Sae Eun'ın gözlerine baktı.

"Duşa gir. Ben giyecek bir şeyler hazırlayacağım," dedi, elinden tutup odanın içindeki banyoya götürürken. İçeri geçip banyonun eşiğinden ona bakan Jonghyun'a baktı. Burada ne işi var? Adresim? Jonghyun yüzüne sıcak bir gülümseme yerleştirirken kapıyı kapattı.

Kapıyı kapatana kadar hareketsizce arkasından baktı. Kapının kapanma sesi sanki vücudunun kontrolünü yeniden elini almasını sağlamış gibi ayağa kalktı. Hala sersem gibi hissediyordu. Ama en azından yere sağlam basabiliyordu. Üstündekileri çıkarıp kirli sepetine attı. Suyu her zamanki sıcaklığından biraz daha soğuğa ayarladı. Çok soğuk değildi ama vücudunu ürpertmeye yetiyordu. Küvetin içine oturup dizlerini kendine çekip kollarını bacaklarına sardı. Kafasını dizlerine yasladı. Su vücudundan süzülürken kendini yeniden Liverpool'daki çatı katında buldu. Her şeyin yıkımı olan o evde. Sabahın beşinde aldığı telefonla hayatının alt üst olduğu o ana sürüklendi. O andan hiç kaçabildim mi? diye geçirdi aklından, hep o anda yaşamıyor muyum?

-

Jonghyun sabırsızca saatini kontrol etti. Kırk beş dakika. Merak ve endişe içini kemiriyordu. Ya kendine bir şey yaptıysa, diye geçirdi içinden. Oturduğu yerden endişeyle kalktı. Odanın kapısını iki kez tıkladı.

"Sae Eun?" cevap bekledi. Cevap yoktu. İki kez daha tıklayıp cevap alamayınca yatak odasının kapısını açıp içeri göz attı. Banyonun kapısı hala kapalıydı ve hala akan su sesini duyabiliyordu. Kapıya kadar gidip kulağını kapıya dayadı.

Sadece su sesini duyuyordu. Belli bir mesafeden akmaya devam eden su sesi. Hiçbir hareket belirtisi duyamıyordu. Kendine zarar vermiş olabileceği düşüncesi bütün zihnini ele geçirmişti.

Kapıya tıkladı.

"Sae Eun? Kim Sae Eun?"

Cevap alamayınca kapıyı açtı. Duşa kabine baktığında oturur vaziyetteki hareketsiz silueti görebiliyordu. Duşa kabinle arasındaki dört adımlık mesafeyi hızlı adımlarla geçip duşa kabinin kapağını açtı. Kollarını bacaklarına dolamış, kafasını saklamış öylece oturan Sae Eun'ı bulduğunda korktuğu şeyin başına gelmemiş olmasının verdiği rahatlama bir ürperti gibi geçti vücudundan. Başını yukarı kaldırmak için kolunu uzattığında koluna çarpan soğuk suyu hissetti. Suyu hemen kapatıp doğrulup etrafına bakındı. Kapının arkasında gözüne çarpan bornozu kapıp yanına gitti. Soğuk bedeninden tutup yavaşça ayağa kaldırdı. Bornoza sararken adını söylemeye devam ediyordu.

"Sae Eun? Kim Sae Eun?"

Genç kadının gözleri açıktı. Ona bakıyor ama görmüyor gibiydi. Kucağına alıp yatak odasına götürüp yatağının ucuna oturttu. Baygın ya da kendinden geçmiş olmadığını biliyordu. Bunun tıptaki karşılığını bilmiyordu ama beyninin, zihninden habersizce vücudunu kontrol etmeye devam ettiğini görebiliyordu.

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin