XXIV.

333 25 11
                                    

Jonghyun bütün dikkatini yola vermiş gibiydi. Ya da Sae Eun'ın sorularına ve şikayetlerine artık yetişemediği için onu duymuyormuş gibi yapıyordu. Sonunda Sae Eun da pes etmiş kollarını göğsünde bağlamış ve somurtarak dışarı bakıyordu. Açıkçası nereye gittikleri hakkında hiçbir fikri yoktu Sae Eun'ın. Yaprakları dökülmüş ağaçların iki yana dizildiği bir yolda gidiyorlardı. Arabada nefes alışverişleri dışında bir ses çıkmıyordu. Bu sessizlik sinirini bozmaya başladığında bakışlarını Jonghyun'a çevirdi. Kaşlarını çatarak konuştu.

"Müzik açabilir miyim?"

Jonghyun cevap vermedi ya da ona bakmadı. Sadece elini uzattı ve radyoyu açtı. Sae Eun her zaman dinlediği radyo kanalından arabaya yayılan indie melodileriyle daha rahat hissetti. Kafasını çevirip yeniden dışarıya bakmadan önce cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı. Bir saattir yolda olduklarını fark ettiklerinde ağzı açık bir şekilde kafasını Jonghyun'a çevirdi. Jonghyun'un önemsemez tavrıyla boşverip yeniden kafasını cama çevirdi. Araba hızla giderken ağaçların tek bir çizgiymiş gibi görünmesi hoşuna gidiyordu. Bir saattir izliyor olsa bile bu görüntünün içine her defasında çekiliyordu.

Telefonunun kamerasını açıp dışarıya doğru tuttu. Ağaçlar ve güneş ışığı camdaki yansıması ile karışmıştı. Tanınacak kadar değildi fakat kıyafetleri ve arkada birinin silueti görünüyordu. Telefonundaki photoshop programını açıp her fotoğrafına uyguladığı gibi mavi dengesini ayarladı. Mavi fotoğraflarına bir soğukluk katıyordu ve bu onun hoşuma gidiyordu. Fotoğrafı Instagram'da paylaşmadan önce bir açıklama girdi.

"Nefes alabiliyorum. Yeniden böyle hissetmek güzel. 🍁"

Fotoğrafı paylaşıp uygulamadan çıktı. Telefonu yeniden cebine atarken gülümsüyordu.

Yanından gelen bildirim sesiyle bakışlarını ona kaydırdı. Jonghyun deri ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp ekrana baktı. Bildirimin ne olduğunu göremiyordu Sae Eun ama Jonghyun'un yüzünde bir gülümseme bıraktığına tanık oldu. Hala ona bakmaya devam ettiğini Jonghyun konuşmaya başladığında fark etti.

"Nefes alabiliyor olduğunu yeniden hissedebiliyor olmana sevindim."

"Ne?" Sae Eun şaşkınlıkla ona bakıyorken Jonghyun ise hiçbir şey söylemeden yola bakmaya devam etti.

Ne?

Sae Eun şaşkınlıkla yeniden tekrarladı bunu. O bildirim benim bildirimimdi. Gönderi bildirimi açık, diye geçirdi içinden. Beyin hücreleri bunu yeniden haykırdı. Dudakları bir gülümseme ile yeniden yukarı kıvrılırken bakışlarını cama çevirdi tekrar.

-

Bir buçuk saatin sonunda Jonghyun'un yanında duruyor ve oğuk içine işlerken ucu bucağı görünmeyen okyanusa bakıyordu. Bakışlarını okyanustan çekebildiğinde etrafına ancak bakabildi. Burası koruyla çevrili bir kumsaldı. Durduğu yerden hem okyanusun hem de ağaçların kokusunu alabiliyordu. Ve bunu sevmişti. Rüzgar saçlarını okşuyorken yanında duran Jonghyun'un kokusunu da koru ve okyanus kokusunun yanında burnuna taşıyordu.

Klik sesini duyduğunda kafasını sese çevirdi.

"Fotoğraf çekimi için geldiğimizi söylemiştim," dedi, sırıtırken. "Ama bu sefer senin için buradayız."

Sae Eun şaşkın şaşkın ona bakarken bir klik sesi daha duyduğunda elini yüzüne kaldırdı.

"Yapma,"

"Geç kaldın. Çektim bile."

"Jonghyun hoşlanmıyorum, yapma."

Jonghyun telefonu yeniden ona doğrulttu. Sae Eun hızla arkasını döndü. Yeniden klik sesini duymayı beklerken beline dolanan eli hissettiğinde bir anda irkildi. Sonra omzunda bir şey hissetti. Kafasını çevirip oraya bakarken klik sesini duydu.

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin