XXX.

407 22 26
                                    

Restaurantın önünde duran beyaz Lamborghini'ye doğru yürürken dizlerinin onu daha fazla taşıyamayacağını düşünüyordu. Bir iki adım önünde yürüyen Jonghyun'u takip ediyordu. Jonghyun arabanın yolcu kapısını açıp ona baktı. Sae Eun titreyen bedenini arabanın içine yerleştirirken Jonghyun bakışlarının vücudunda dolaştığını hissedebiliyordu.

Jonghyun sürücü tarafına geçerken telefonunu çıkarıp Sae Eun'ın göremediği birini aradı. Arabaya bindiğinde telefonu açan karşı tarafa iki cümle söyleyip telefonu kapattı.

"Jin hyung, Sae Eun iyi hissetmediğini söyledi. Eve götürüyorum."

Biraz önce yaşadıklarının etkisiyle titreyen bedenini kontrol edemiyordu, Sae Eun ve şu an içinde bulunduğu durumun gerginliği ona hiç yardımcı olmuyordu. Bacağını kavrayan elini hissettiğinde irkilerek Jonghyun'a baktı. Yüzündeki bütün kasların gerilmiş olduğunu görebiliyordu. Şakağında atan damar sokak lambalarının cildinde oluşturduğu oyuna ortak oluyordu. O ise bunlara rağmen umursamaz bir ifadeyle yola bakıyordu.

Elini bacağında daha yukarı kaydırırken yutkunarak bakışlarını yüzünden çekip eline indirdi. Titreyen ellerini elinin üstüne koydu. Elini çekmeye ya da itmeye çalışmadı. Sadece ellerinin orada kalmasını istiyordu. Kafasını yanına çevirdi, ıslak asfalta bakarken derin bir nefes aldı.

Arabayı sitenin otoparkına park edip ona bakmadan dışarı çıkan Jonghyun'u takip etti gözleriyle. Onun tarafına dolaşıp kapıyı onun için açarken gözlerini kaldırıp ona baktı. Bacaklarının hareket edebileceğinden emin değildi. Titreyen eliyle kapıdan destek alıp bacaklarını dışarı attı. Jonghyun birden eğilip belinden tutup kendine çekti. Kapıyı sertçe kapattı.

Şu an yanında oluşu bile nefesini kesmeye yeterken bu ona fazla gelmişti. Başı döndü. Sersemlik hissi sendelemesine neden olduğunda Jonghyun'un yakasına tutundu. Jonghyun kendisini toparlamasını beklerken kısık bir kahkaha attı. Sae Eun bu kahkahanın tınısındaki karanlığı hissettiğinde ürperdi.

Titreyen eli anahtarı deliğe sokmasına engel oluyordu. Derin bir nefes alıp yeniden denediğinde Jonghyun elini tutarak ona destek oldu. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde Jonghyun hızlı adımlarla oturma odasına gitmekte olan Sae Eun'ı kolundan tutup duvara itti. Hemen ardından bedenini ona dayadığında Sae Eun kasıklarındaki sertliği hissedip yutkundu. Jonghyun ellerini omzuna yerleştirip kabanı geri itti. Kaban kollarından kurtulup yere düştüğünde bir elini çenesine götürüp kendisine bakmaya zorladı. Dudaklarını sertçe dudaklarına bastırıp onun karşılık vermesini beklemeden hareket ettirirken Sae Eun öylece duruyordu. Ne mantığını dinleyip itiyor ne de hormonlarının esiri olup kendine çekiyordu.

Jonghyun'un dudakları çenesine ve boynuna inerken ellerini de beline indiğinde nihayet vücudundaki karıncalanmayı hissetti.

"Jonghyun," diye fısıldadı, kafasını geri atarken. Kolları hareket ederek boynuna dolanıp sol eliyle Jonghyun'un saçlarını kavradı ve vücudunu ona doğru itti. Jonghyun'un dudakları aralanıp dişleri tenine dokunduğunda Sae Eun onun sırıttığını fark etti.

Jonghyun kendini biraz daha ona bastırırken kulağına fısıldadı.

"Artık karşında durup sadece sana bakamıyorum."

Elleriyle bacaklarını kavrayıp beline dolayarak kucağına aldı. Çok iyi bildiği yolu takip ederek yatak odasına girdi. Onu yatağa atıp üzerindeki ceketi ve kazağı çıkarıp bir kenara fırlattı. İlk kez gözlerini çekmeden vücuduna bakacak cesareti buldu kendinde Sae Eun. Ay ışığının aydınlattığı vücuduna büyülenmiş gibi bakarken Jonghyun birbirine bastırdığı bacaklarını ayırıp kendini bacakları arasına yerleştiğinde gerçekliğini test etmek ister gibi uzanıp parmak uçlarını onun sert gövdesinde gezdirdi.

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin