XXVI.

320 23 9
                                    

Hava aydınlandığında Sae Eun henüz yatmamıştı. Yatağının yanındaki komodine sırtını dayamış, dizlerini göğsüne çekmiş, yedi saat önce telefonuna gelen mesajı; yedi saattir milyonuncu kez okuyordu.

Kimden: Avukat Jim Hudson

"Davanız sonuçlandı. William Oxwell hak ettiğini buldu."

Mesajı okuduğunda yığılıp kaldığı komodinin yanında oturmaya devam ediyordu. Yaşamaya devam edecek gücü yok gibi hissediyordu. Ekran, gelen arama ile aydınlandı. Elleri yeniden hareket edebilme yeteneği kazandığında telefonun ekranındaki ismi okudu.

KJH

Şimdi değil.

Aramayı reddedip telefon rehberine girip Menajer Jin'in numarasını buldu. Konuşabileceğini sanmıyordu. Bu yüzden iyi hissetmediği için gelemeyeceğini bildiren bir mesaj yazdı. Kendini zorlayarak oturduğu yerden kalkıp banyoya gitti. Üstündekilerden kurtulup kendini suyun altına attı.

Hak ettiğini buldu.

Bir anda boğazından yükselen hıçkırıklara engel olamadı. Göz yaşları su ile birlikte yarışır gibi yanaklarından akıyordu. Dizlerinin onu artık taşıyamadığını fark ettiğinde dizlerinin üstüne çöktü. Birkaç dakika sonra tamamen kollarını dizlerine sarmış ve başını dizlerine dayamıştı.

Ne kadar süre öyle kaldığının farkında değildi. Sonunda hareket edebileceğini düşündüğünde suyu kapatıp duştan çıktı. Üzerine tişört ve külodunu giyip dün gece hiç bozulmayan yatağa girdi. Gözlerini kapattı. Gözlerini açtığında her şeyin yoluna girmesini diledi. Her ne kadar öyle olmayacağını bilse de.

-

Kapının önünde elleri cebinde beklerken beyaz bir minivan önünde durdu. Otomatik arka kapı açıldığında tanıdık bir yüz kafasını dışarı çıkarıp onu çağırdı.

"Hyung? Ne işin var burada?"

"Bin hadi."

"Sae Eun nerede?"

"Bugün iyi hissetmediğini ve gelemeyeceğini söyledi. Jonghyun kıza ne yaptın doğru söyle?"

"Hyung ne yapacağım saçmalama. Neyi varmış söyledi mi?"

"Hayır," dedi, Menajer Jin kafasını iki yana sallarken. Jonghyun cebinden telefonunu çıkardığında önce ona sonra da telefona bakıp yeniden konuştu. "Telefonu cevaplamıyor. Sanırım konuşamayacak kadar hasta."

Jonghyun cevap vermedi. Ölümüne merak etse bile Menajer Jin'in yanında üstelememeye karar verdi. Eğer şirkete gidene kadar sabredebilirse provadan sonra yanına uğrayabilirdi. Mızmızlık yapmak yerine uslu bir çocuk olmaya karar verdi. Üstelik Sae Eun yokken mızmızlık yapmanın da bir eğlencesi yoktu.

-

Telefonuna gelen bildirim seslerini görmezden gelerek kafasını yorganın içine gömüp bir süre uyuduktan sonra uyanıp yataktan kalktı. Dolabı açıp eline geçirdiği kot pantolon ve siyah kazağı giyip telefonunu alarak odadan çıktı. Portmantodan siyah kabanını koluna alıp postallarını giyip evden çıktı.

Nereye gidiyor olduğu hakkında bir fikri yoktu. Uzun zamandır yürüyordu. Evden çıktığında aydınlık olan hava artık kararmıştı. Telefonu çalıyor, bildirimler geliyor olmasına aldırış etmeden yürüyordu. Gözüne çarpan neon bar tabelasını görüp içgüdüsel bir dürtü ile içeri girdi.

Vücudunu bar taburesine yerleştirirken barmene vodka siparişini verdi. Beynindeki düşüncelerle ruhu zaten sarhoştu. Buraya bedenini de sarhoş etmeye gelmişti.

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin