&
Sessizlik aralarında çin seddi gibi yükselirken kimsenin bu seti yıkmaya gücünün olmadığını ikisi de biliyordu. Bazen susmak ne kadar da kolaydı. Oysa insan oğlu susmayı tercih eden bir canlı hiç bir zaman olmamıştı.
Karşısında sessizce bekleyen gözleri yaşlı kıza ne kadar süredir baktığını bilmiyordu. En başından beri kenarda onu izlemişti. Neden hiç şaşırmamıştı bunu kendisi de bilmiyordu. Hare'nin basit bir sorunu olduğunu hiç düşünmemişti. Ama Mert'e karşı bir şeyler beslemesi! İlk anda minik bir şaşırma hissi oluşmuş ve anında kaybolmuştu.
Aklından binlerce düşünce geçmişti. Bunlardan birisi, gerçekten Mert Yağmur'u aldattı hemde Hare ile mi? Düşüncesi aklına ilk gelenler arasındaydı. Bunu bilemezdi. Ama öğrenirdi. Hare bunu yapmış olmazdı. Bunu ona konduramadı.
İçinde hissettiği sızlama ona çok fazla şeyler fısıldadı. 'O başkasını seviyor, o yüzden senden kaçıyor. O ikilem arasında Fatih. O yüreği yangın yeri olan bir kadın şimdi.'
Kıskandığını kendine itiraf edemeyen Fatih çareyi, kıskançlığına kılıf uydurmakta bulmuştu.
'Ona kızamazsın! Buna hakkın yok! Sen onun hayatında on beş günde yer sahibi olamazsın! Ona hiç bir hak talep edemezsin! Sen hep senin gördün ama o hiç senin olmadı. O sana asla yalan söylemedi. Sen benimle uğraşamazsın, benden bıkarsın, bendekiler beni öldürürken seni sağ bırakmaz, diyendi o. Seninle hiç oynamadı. Sen onunla oynadın. Git şimdi gidebilir misin? Onu kendine sen çektin, o sana gelmek istemedi.'diyen iç sesine sonuna kadar katılıyordu. Gerçek buydu çünkü. Lakin şimdi ne arkasını dönüp gidebiliyor ne de kıza bir adım atabiliyordu. Asıl ikileme Fatih şimdi kendi düşmüştü.
Yıllarca tek başına, tek yürekte sakladığı gerçeği karşısındaki adam iki gözüyle gün yüzüne çıkarmıştı. Oysa Hare evine gidecek çokça göz yaşı dökecek ve yine tek başına yaşayacaktı her şeyi. Mert'e olan hislerini hep kendi içinde yaşamış biriydi. Bir Allah'ın kuluna ben de bunları hissediyorum demediği için diline dolanmış cümleleri yoktu.
Mert gitmişti! Şimdi Fatih'te gidecekti. Gardını aldı ve omuzlarını kaldırdı. Gözlerini hiç çekmeden konuştu.
"Başlamadan bittik. Sana demiştim, benden sana hiç bir şey olmaz diye..." elinin tersiyle gözlerini sildi ama ardı ardına iniyordu yaşlar. Gidene de gidecek olana da.
Gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdi Fatih. Kıza doğru bir adım attı. "Başlamamışsan nasıl bitiyorsun? Ayrıca şimdi bir açıklama yapma!"
"Yapmıyorum. Sana görselli anlatabildim mi? Bak, ben buyum. Buyum ve daha bilmediklerin de var. Uzak dur benden." İçindeki karmaşa öyle bir hal almıştı ki kime ne düşüneceği bile karışmıştı.
Tutmayan dizlerine emir verip Fatih'in yanından geçmek istedi. Kolundan tutan adamın kolunu silkeledi. Fatih isteyerek bıraktı kızın kolunu.
"Hare?"
Avazı çıktığı kadar bağırdı Hare. Alamadığı hapları damarlarına baskı yapıyordu. Öfkesi dağ gibi olmuştu. "Bırak beni! Anlamıyor musun? Gördüklerin sana hiç mi bir şey anlatmadı."
Hızlı bir hareketle kıza yaklaşıp elini Hare'nin ağzına kapattı. "Sessiz ol. Olay var sanacaklar!" Hare hırsla Fatih'in elini ağzından çekti. "Umrumda bile değil. Rahat bırak beni."
"Hare bak. Bunları sakin sakin konuşabiliriz. İyi değilsin. Seni evine götüreyim." Fatih oldukça sakin davranmaya çalışıyordu ama Hare tam tersiydi. Bu kızı bu şekilde ilk görüşüydü. Zaten içinde bulunduğu durum yeterince zordu, Fatih'te bunu iyice zorlaştırmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Aşka İnandır (G.S.A serisi 4) Tamamlandı -Düzenleniyor-
Lãng mạnFısıltıyla konuşarak Hare'nin son gücünü de elinden almış oldu. " sorunumuz ne biliyor musun? Konuşmaya mecali olmayan Hare başını salladı. "Sen deli gibi sevilmek! Bende seni deli gibi sevmek istiyorum." Kollarında kasılan bedenin bir anda erime...