13. Masalmış Gerçek Olmuş

41.2K 2.5K 855
                                    

Keyifli Okumalar

Bu Masalın Kahramanı Sensin

Genç kadının feryadı kapıyı delip geçerek kulaklara hükmettiğinde hepsinin yüreği sızladı. Karahan ve Rüzgâr yaptıklarına bir kez, bin kez daha pişman oldular. O, nasıl bir sestiki insanın içine girip ne varsa tarumar etmişti. Nil'in bile gözleri dolmuştu. Duru çoktan dökmüştü göz yaşlarını.

Karahan, ellerini kulaklarına siper edip yüzünü acıyla büzmüştü. O, kardeşiydi ve içeride yalan, diye haykırıyordu. Rüzgâr başını duvara yaslamış acısını kimsenin görmesine izin vermiyordu.

Turgut Kara, baba olarak dağılmıştı. Ruhu can çekişen kızına sarılmak, 'her şey geçecek kızım,' demek için hareket etmişti ki Aslı eliyle durdurdu.

"Kimse girmesin!" dedikten sonra odanın kapısını hızla açıp içeri girdi. Ardından Zeynep ve Azra da girip kapıyı kapattılar. Hare'yi iki büklüm yatakta ağlarken gördüklerinde üçününde gözleri doldu.

Fatih, karısının baş ucuna oturmuş kızı göğsüne çekip sıkıca sarmıştı. Kızlara doğru kaldırdı başını. En az Hare kadar üzgündü Fatih. Her halinden belliydi.

Hare titremeye başladığında Zeynep koşarak kızın yanına geldi. Bileklerinden tutup kendine bakmasını sağladı. Hare'nin gözleri kimseyi görmüyordu. Serbest kalan başı daha sola savruluyordu. "Yalan" dan başka bir sözcük çıkmıyordu ağzından. Sürekli, durmaksızın inen göz yaşlarıyla kendini tamamen kaybetmişti.

Delice bir güç gelmişti üzerine. Zeynep'ten kurtulmak için hamle yapıyordu. Oldukça da başarılıydı. "Aslı, Nurhan'ı bul," demesiyle Aslı yerinden fırlayıp kapıya koştu. Kapıdan çıktığında kimseyi görmeyen gözleriyle koridoru arşınlamaya başladı.

Arkasından bir adım atan aile, giden hatta koşan Aslı'nın ardından baktı öylece. İçeriden duyulan tek şey Hare'nin isyan dolu çığlıklarıydı. Bir avuç yüreğin derinden sızlaması, çaresizlikle çırpınmasıydı, Hare'nin sesi.

&

Doktorun düşündüğünden daha derin yara alan Hare'ye verilen yüksek doz sakinleştiriciyle, derin bir uykuya hapsedilmişti. Kimse ne evine, ne işine gidebiliyordu. Ne de kapının önünden bir metre uzağa...

Her ihtimale karşı yanında Azra'yı bırakıp dışarı çıktı Fatih. Dün öylesine mutlu bir çift iken bugün tam tersiydiler. Bitik ve yorgun bakışlarıyla Karahan ve Rüzgâr'a baktı. Ayağa kalkıp Fatih'in yanına geldiler.

"Nasıl?" diye sordu Karahan.

"Uyuyor. Dışarı çıkalım mı, biraz konuşalım?"

Bakışları Rüzgâr ve Karahan üzerinde gezindi.

Öğlen güneşi tepeden yakıcı sıcağını kainata bonkörce sergiliyordu. Büyük çınar ağacının altında, gölgede öylece bekliyorlardı. Birinin söze girmesi gerekiyordu ama anlaşılan bu ne Karahan ne de Rüzgâr olacaktı. Haklıyken bir anda haksız konumuna düşmüşlerdi.

"O, özel biri. Cesur, güçlü, güzel bir kadın. Hakkında hiç bir şey bilmiyorsunuz ki bunları size söyleyecek değilim. Habersiz evlenmiş olabiliriz, bunun için özür diledim. Belki bir özür ile affedilecek bir şey değil. Belki hiç affedemezsiniz. Ben onu zorlamadım. İkimiz birlikte istedik. Bunun için özür dilemeyi düşünmüyorum. Özrüm sadece haberinizin olmadığına..."

Rüzgâr sessizce ayak ucuna bakıyordu. İçinde fırtınalar kopuyordu. Ama o fırtınadan sonraki sessizlik gibiydi. Geçmiş için pişmanlığı hiç bitmeyecekti. Önce kendine, sonra kardeşine...

Beni Aşka İnandır (G.S.A serisi 4) Tamamlandı -Düzenleniyor- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin