Keyifli okumalar okuraşklarım...&
Bazı şeylerin üstesinden gelmek, ya da gelmeye çalışmak zordu. Üzerine gidemediğin sorunun altında kalmak ise, kaçınılmaz sondu. Hare, öteleyip durduğu konunun tam merkezindeydi. Bunu bile bile de kaçmak için her yolu deniyordu.
Başarılı olduğu ise gerçekti ama sadece dışarı yansıyandı bu gerçek. Eve döndüğünde kocasını gördüğü an son buluyordu. Yorgun bakışları Fatih'in aradığını bulan bakışlarıyla kesiştiğinde iyice yoruluyor ve kaçacak delik arıyordu. Aklına hala sığdıramadığı konular ruhunun demini alıyor ve çürütmeye mahkum ediyordu.
Duru abla...
Nil kardeşi...
Ruken kardeşi...
Karahan abisi...
Turgut Kara babası...
Öfkesi... Annesine olan öfkesi her an nefrete dönüşüyordu. Elinde ona ulaşmak için tek bir telefon numarası bile yoktu. Onu bulup ona sormak istiyordu.
'Neden?'
Neden beni başla birinden peydahladın? Neden beni bu acıya mahkum ettin? Neden hayatımın içine ettin? Neden beni sevemedin? Elini alnına götürüp ovaladı. Ne kadar düşünürse düşünsün içinden çıkamıyordu.
Duru onun yengesiydi. Şimdi ona abla mı diyecekti. Sıcak havada bedeninden geçen ürpertiyle kollarını çıplak tenine sardı. Baştan ayağa titremişti.
Merhaba, ben geldim. Yıllar sonra çıka gelen kardeşiniz hadi beni sevin. Bende sizi severim, diyemezdi. Aklına geldikçe içi üşüyordu. Hare ömrünün en soğuk yazını yaşıyordu.
Ali Poyraz'ı çok özlemişti. Günlerdir onu görmüyordu. Üç haftadır görmediğini tahmin etti, son akıl kırıntılarıyla... Bir çocuğun halasıydı. Şimdi dört çocuğun halası... hatta birinin hem teyzesi hem halası. İki koldan da teyzeydi. Aslınaz'ın hala, diye dizlerine yapışması...
Başını iki yana salladı. Ne yaparsa yapsın bu sefer kendinden kaçamıyordu. İçindekilerden arınamıyordu. Bir kaç saniye unutuyor ardından yine aklına üşüşüyordu bildikleri ve bilmedikleri...
Kimseyi affetmek ya da affetmemek gibi bir lüksü yoktu. Annesinden ve Turgut Kara dan başka suçlu yoktu. Babaları, annelerini kendi annesiyle aldatmıştı. Çok utanç vericiydi. En çok Karahan dan ve Duru dan alacağı tepkilerden ötürü kaçıyordu. Buna engel olamıyordu.
Beline dokunan parmaklar hızla karnına dolanıp ince bedeni kendine çekti. Saat gecenin üçüydü. Fatih, yanından kalkıp giden kadının kendini uyuyor sanmasıyla ona kendiyle baş başa kalması için zaman vermişti. Uzun süredir de uzaktan izliyordu. Hare, geniş cam duvarın önünde yarım saattir ayakta bekliyordu. Şehrin hiç sönmeyen ama zerre kadar azalan ışıklarını izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.
Başını yasladığı bedene ruhunu da teslim etmek istemişti. İçindekiler ona çok ağır geliyordu. "Düşünsene. Bir gün birileri çıkıp geliyor ve biz senin aileniz diyor. Sen ne düşünürdün?"
Tek kolunu karısının göğüs hizasına kaldırıp sardı. "İkimizin tek farkı var. Senin bildiğin bir ailen, benimse tek bir yakınım bile yok. Affedebilirdim."
"Hic bir şey sormadan mı? Bir kez bile neden demeden mi?"
"Beni bulacak olan ailemin iki seçeneği olurdu. Birincisi çıkar amaçlı. İkincisi pişmanlık. Belki de bırakılma sebebim gerekliydi. Benim olayıma çok fazla anlam yükleriz Hare. Sen benim gibi değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Aşka İnandır (G.S.A serisi 4) Tamamlandı -Düzenleniyor-
RomanceFısıltıyla konuşarak Hare'nin son gücünü de elinden almış oldu. " sorunumuz ne biliyor musun? Konuşmaya mecali olmayan Hare başını salladı. "Sen deli gibi sevilmek! Bende seni deli gibi sevmek istiyorum." Kollarında kasılan bedenin bir anda erime...