Bölüm 21

3.6K 255 133
                                    

Harry gözlerindeki sahneyi ömrünü yitirse bile unutabileceğinden emin değildi. Göz kenarları uykusuzluktan siyah halkalara bölünmüş, göz bebeklerinin dışı kan toplamıştı. Başı ağrıyor, canı yanıyordu. Kimse kafasının içindeki sesleri susturabilecek kadar yetkin değildi. Harry, eşinin mavi gözlerini görmeyi şimdi daha fazla istiyordu. Yarın dolunay günüydü fakat ilk defa, hormonları aktifleşmek için çaba harcamamış, umutsuzluk bayrakları kalbinin üzerinden göklere çekilmişti. İçindeki her bir hücre yas tutuyordu. Ruhu üflenmemiş minik bir embriyo için. Bebeği. Tanrı onun bedene bürünmesine izin vermemişti ama Harry onu seviyordu, ölümüne, Louis'nin hayatından beslediği günleri düşündüğünde daha çok üzülüyordu.  Göz pınarları kuruyamamış, her bir saniyesinde yeniden ıslanmıştı. Harry eliyle göğsünü kavrayıp içinde çırpınan kalbine tutunmaya çalıştı.

Louis uyanmıyordu, bebekleri ölmüştü.

Louis'ye ne diyecekti? Ufacık bebeklerine sahiplik edemediğini mi konuşacaktı? Çocuğunu koruyamadığı için onu terk mi edecekti?

Harry dayanamazdı. Solunum cihazının yakınında, Louis ve Harry'nin ellerinin birleştiği noktada görülüyordu. Nefesler alınıp veriliyor, hıçkırıklar durmuyordu. Arka tarafta yüzünü elleri arasına gömmüş ufak çocuğun suçlamaları ve ağlayışları susturabilseydi her şey Harry için daha iyi olurdu. Zayn bile eşini sakinleştiremiyordu.

İki gün önce gelmişti Liam. Haberi aldığından beri kafasını eşi Zayn'in omzuna yaslayarak kendi dudaklarının arasından çıkan anlamsız kelimelerle ve abisinin hissedemediği dokunuşlarla Louis'yi ayıltmaya çalışıyordu. Eğer Zayn engel olmasaydı Harry neredeyse hayatının en kötü dayağı yiyecekti. Liam ona karşı çok sinirliydi ama haklıydı da. Harry kendi dertlerini içine düşürmüştü sevdiği adamı.

"Hey." Harry omzuna konan parmaklarla başını eşini izlediği sahneden çevirdi. Yeşil gözleri Louis'yi görmek istiyordu ama karşısında şifacı duruyordu. Onunda gözleri diğer herkes gibi ağlamaktan şişmişti. Ama insan-kurt hastalıkları ile uğraştığı için bir nebze daha ihtiyatlıydı. Soğukkanlı dursa bile oda yas tutuyordu.

"...biraz dinlenmek ister misin? Çok hırpalandın, alfa. Louis çok yakında gözlerini açacak. Artık ona tutunan bir can olmadığı için daha kısa sürede iyileşecektir. Ama sen de dinlenmelisin çok solgun görünüyorsun." Şifacının sesi yatıştırıcı, gözleri iyilik bahçesindeki yıldızlar kadar parlaktı ama Harry bu cazip teklifi reddetti. Çocuğunu kaybetmişti, bebeğini. Bunun acısını yalnızca eşine yükleyemezdi.

"Louis bana her zamankinden daha çok ihtiyaç duyacaktır, onu şimdi bırakamam." Harry kendi ruhundaki kayıp parçanın yeşermesini hiçbirşeyine sahip olamadığı eşinin sevgisine kucak açmak istiyordu. Yeterli gelmiyordu artık Louis'nin yaşadığını bilmek, doyasıya dokunmak istiyordu ona, öpmek ve melez kurdunun karnına minik bebekler koymak. Ama eşi burada öylece, acı içinde parçalara ayrılırken yapamazdı. Harry, eşini bu duruma getiren şerefsizlere her gün uyguladığı şiddetin yetersizliğini hissediyordu. İntikam, eşinin uyguladığı saygısızlık ve sürüsünün kederli başı boş kalışına tahammül edemiyordu.

"Biz sadece senin gülen yüzünü görmek istiyoruz, oğlum." Kapı tarafından yükselen titrek bir ses, Harry'nin kaslarını çatmasına neden olmuştu. Louis bu kanlı yatağa hapis kaldığından beri uğramayan kadın buradaydı. Harry'nin annesi. Yeşil gözler kıvılcımla sertleşti. Harry annesini görmeye şimdilik dayanamayacaktı. Annesi gaddar bir kurttu, Louis için en başından beri nefretini ortaya koymuştu. Harry ona cevap vermedi.

"...Torunumun ölmesine bende çok üzüldüm Harry ama artık unut onu, ondan gelen bir çocuğun sana layık olmasını bekleyemezsin. Louis kendisine geldiği anda kardeşi ile beraber sürüsüne geri dönecek. Baban ve ben bu anlaşmanın artık geçersiz olduğunu düşünüyoruz, sürü bize yalan söyledi. Louis gerçek bir alfa bile değil." Annesi konuşmaya devam ettiğinde Harry içinde doluşan öfkeyle titredi. Liam'ın ağlayışlarına eklenen sinir dolu hırlamaları duyuyordu. Oturduğu yerden kalkıp annesinin kine bulanmış yüzüne baktı. Bu kelimeleri söylemeye nasıl cürret ediyordu?

CRAWS // LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin