25

105 14 16
                                    

İşte tam olarak olmak istediğim yerdeydim. Nefes alış veriş sesiyle huzur bulduğum, omzuna başımı yaslayıp dakikalarca, belki saatlerce kokusunu doya doya içime çektiğim kişinin yanındaydım. Benim evim O'nun var olduğu her yerdi.

Kalp atışlarımız birbirine karışırken sarılmamız fiziksel olmaktan çıkmış, ruhsal bir boyuta varmıştı sanki. Bağlı olan sadece bedenlerimiz değil, aynı zamanda kalplerimizdi. Bir eli hâlâ belimdeyken diğer eliyle artık neredeyse belime gelen saçlarımı okşuyordu. Hafifçe esen rüzgârla ürperdiğimde Taeil'e daha sıkı sarıldım. Etrafa ölüm sessizliği hakimdi, ikimiz de konuşmuyorduk. Konuşamıyorduk çünkü. Bu anın güzelliğini sözlerle bozmak istemiyorduk.

Seul'e döneli neredeyse iki hafta oluyordu. Tur bitmişti ve ikimiz de çok eğlenmiştik. Adım atacak halimiz kalmayıncaya kadar yürümüştük sokaklarda. Son günümüzmüş gibi hatıralar biriktirmiştik, hafızama kazıdığım ve asla unutmayacağım hatıralar. Yıllardır hiç hissetmediğim bir şeydi bu. Bu his bir çocuğun oyuncak almasına sevinişi gibi masum ve kalbimin ıssız köşelerinden gelecek kadar derindi. Garipti, ama bir yandan da bağımlılık gibiydi. Aklıma gelen ani düşünceyle kafamı kaldırdım ve "Taeil, anneni görmeyeli yıllar oldu. Acaba ziyaretine mi gitsek?"diye sordum. Sorum karşısında kaşları düşündüğünü belirtircesine havalandı ve başını sağ omzuna yatırarak "Neden olmasın?"dedi ve ekledi "Akşam olunca ne zaman müsait olduklarını sormak için ararım."dedi.
Sevinçten ellerimi çırparak saçma hareketlerle dans etmeye başladım. Acaba annesi beni hatırlar mıydı?

Aynadaki yansımama baktım ve öfleyerek kendimi yatağa attım. Bu denediğim neredeyse yirminci kıyafetti ama ben hâlâ ne giyeceğime karar verememiştim. Bu akşam Taeil'in ailesinin evine gidecektik ve özel görünmek istiyordum.

En sonunda dolabın bir köşesinde tıkılıp kalmış hoş bir elbisede karar kıldım. Çiçek desenleriyle bileğime kadar uzanan bu elbise oldukça güzeldi.
Saçlarımı ve makyajımı yapmayı bitirdiğimde Taeil'i aradım. Apartmanın girişinde beklediği yanıtını alınca çantamı alıp aşağı indim.

Taeil

Kapıdan çıkan Aiko'yu görünce resmen nefesim kesilmişti. Zarif vücudunu saran renkli elbisesiyle baş döndürücü görünüyordu. Gerçi ne giyse yakışıyordu ona, öyle saf bir güzelliği vardı ki... Kelimeler kifayetsiz kalıyordu. Ben onu böyle hayranlık içinde yüz bininci defa süzerken o kapıyı kapayıp merdivenlerden indi. Ve hiç beklemeden sarıldı bana. Boylarımız arasında çok fark yoktu, alnı çene hizama geliyordu. Bu yüzden kafasını eğip omzuma yaslıyordu her seferinde. Ben de ona sıkıca sardım kollarımı. Birbirimizden ayrıldıktan sonra katşı kaldırımda duran arabayı işaret ettim ve "Hadi gidelim, beklemesinler."dedim. Peşimden seker adımlarla yürürken çok tatlıydı. Mutluluğumuzun önünde bu kadar engel varken onu nasıl üzmeyecektim bilmiyordum.

Aiko

Yarım saatlik bir yolculuğun ardından iki katlı, mavi bir evin önünde durduk. Arabadan indik ve küçük bahçenin içinden geçerek kapının önüne geldik. Zili çalmamızın ardından kapıyı 50'li yaşlarının başında duran bir kadın açtı. Önce Taeil'e sarılan kadın bana döndü ve gülümseyerek sarıldı. İçeri geçince bizi siyah beyaz salona yönlendirdi. Bu sırada Taeil'le bir şeyler konuştular. Ama çok kısık sesli olduğu için duyamadım.

Oturduğumuzda o kadar gergindim ki her an bayılabilecek durumdaydım. Neyse ki Taeil'in annesi bu gergin ortamı dağıtmak için konuşmaya başladı.
"Demek Taeil'in öve öve bitiremediği Aiko sendin. Ben de Minseo. Memnun oldum kızım."dedi. Gözleri ışıl ışıl parlayan bu tatlı kişi karşısında gerginliğim bir nebze de olsa azalmıştı.
"Ben de Mae Aiko. Tanıştığıma memnun oldum."dedim. Ve hatırlamasını umarak yüzüme bir gülümseme de ben yerleştirdim.

Önce yavaş yavaş kaşları havalandı ve bir süre sonra "Mae soyadını hatırlıyor gibiyim ama nerden?"dedi.

Taeil benim kim olduğumu annesine kısaca hatırlatınca annesi bu sefer gerçekten şok olmuştu.

"Yıllar geçse de birbirinizi yeniden bulmanız sizin kaderlerinizin kesinlikle ortak olduğunı gösteriyor. Aklım almıyor, o el kadar Aiko'muz şimdi büyümüş Taeil'in sevgilisi oluvermiş."dedi. Ben mahçup bir şekilde bakarken Taeil yanıma iyice yanaşarak kolunu omzuma attı. Bu sırada annesi beni, büyümüş beni, tanımaya çalışıyordu.

"Peki çalışıyor musun? Küçükken de çok zekiydin eminim güzel bir mesleğin vardır."dedi.

"Evet, aslında buradan çok da uzak olmayan bir klinikte psikoloğum. Bazı sebeplerden birkaç aydır çalışmıyordum ama haftaya tekrar başlıyorum."dedim.

Sohbet böyle devam ederken ne zaman Taeil'e baksam yüzünde bir hüzün vardı sanki. Acaba ben mi yanlış anlıyordum bilmiyorum ama bir şeyler canını sıkıyor olmalıydı. Ama neydi?

Merhaba canım okuyucularım, görüşmeyeli biraz fazla oldu. Derslerden arta kalan zamanımın az bir kısmını buraya ayırabiliyorum. Muhtemelen birazdan yeni bölümü yazmaya başlarım o yüzden bir dahaki buluşmamız çok sürmez. Görüşürüzz <3

keşkeler/moon taeilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin