27

99 11 0
                                    

Taeil

Su şişeme doğru uzanırken soluklarımı düzene sokmaya çalışıyordum. Yeni çıkacak albümümümüz için delicesine bir çaba sarfediyorduk ve dinlenebilmek için zamanımız oldukça kısıtlıydı. Bu bugünkü son dans pratiğimizdi ve hiç halim kalmamıştı.

Bu yoğun çalışmanın en kötü tarafı ise Aiko'dan ayrı kalmamdı. Dans pratiğimiz bittiğinde saat akşam olmuş oluyordu ve doğrudan yurda gidip dinleniyorduk. Aiko da yeniden işine dönmüştü ve ne saatlerimiz uyuşmuyordu. Bu ayrı geçen bir hafta telefonda sesiyle yetinmek oldukça zordu.

Onsuz geçen her gün kalbime ağrılar giriyor, göğsüm daralıyordu. Bunca yıl sonra bulmuşken onu, her anım onun yanında geçsin, her nefesim onunla birleşsin istiyordum. Ama onu göremediğim şu günler daha bir kötü oluyordum.

Geçenlerde bir yazarın denemesini okumuştum. "Aşk anormallik durumudur. Peki normal olan nedir? Normal olan alışıgelmiş olduğumuzdur. İşte bu yüzden aşk farklıdır. İnsana hiç hissetmediği duygular hissettiren, aşık olduğu kişiyle yeniden var eden bir şeydir aşk. Kimi zaman bir hastalık boyutuna gelir, çıldırtır insanı. Sevdiğini göremediği her saniye canından can gider, hasretiyle yanar böyleleri. Olur ya, anormalliktir aşk."

Harfi harfine katılıyordum bu cümlelerin, bunca yıl hiç yaşamadığım bu hisleri başta yadırgasam da artık benliğimde bir parça olmuştu. Aiko benden bir parçaydı.

Tüm bu düşüncelerimin arasından beni  "Bugünlük bu kadar, dağılabilirsiniz."diye bağıran dans eğitmenimiz çekip aldı. Şükürler ederek terli kıyafetlerimden kurtulmaya gittim.

Aiko

Aramayı sonlandırdığımda her yerimi bir heyecan sarmıştı. Annemler doğum günüm için buraya geliyorlardı ve bu da demek oluyordu ki -doğum günümü onsuz geçirmeyeceğim düşünülürse- Taeil ile tanışacaklardı.

Umarım babam Taeil'i sorulara boğup sıkmazdı veya annem tarafından göz hapsine alınmazdı. Çünkü onlar için hiç de alışıgelmiş bir durum değildi. Yani sevgilimi onlarla tanıştıracak olmam bizim için pek de normal bir durum değildi elbet. Taeil'in bu işin de üstesinden gelebileceğini bildiğim için güvenle yaptığım işe geri döndüm.

Mesai bitmişti. Yakındaki taksi durağındaki bir taksiye binerek havaalanına gitmesini söyledim. Annemleri alacaktım ve oradan eve geçecektik. Bugün doğum günümü ailemle birlikte kutlayacaktık. Yarın da Ha Joon'un düzenlediği parti vardı.

Gözlerim uçaktan inenler arasında sabırsızca gezerken annemleri gördüm ve heyecanla el sallamaya başladım. Yanlarına vardığımda ikisine de sımsıkı sarıldım. Onları şunca zaman nasıl da özlemiş olduğumu fark ettim. Bavullarını aldık ve taksi bulmak için dışarı çıktık. Bu sırada da sohbet ediyorduk.

Eve vardığımızda annemlerin eşyalarını odaya yerleştirdim. Yorgunluklarını atmaları için biraz zaman geçmesinin ardından etrafı gezmek için şehre çıktık.


Bolca gezip özlem giderdikten sonra eve geri döndük. Annem odaya gidip elinden bir paketle içeri geldiğinde bunun hediye olduğunu anlamıştım. Babamla birlikte yanıma geldiler ve sarıldıktan sonra paketi uzattılar. Ne olduğunun meraklıyla paketi açtım ve içinden çıkanları görünce kahkahalarıma engel olamadım. En sevdiğim yazarın henüz okumadığım kitaplarını almışlardı ve beni ne kadariyi tanıdıklarını bir kez daha anlamıştım.

Bütün gece sohbet ve eğlenceyle geçerken Taeil aklımdan bir an dahi olsa çıkmıyordu. Saat gece yarısına yaklaşmıştı ve bu gün onunla hiç konuşamamıştık. Doğum günümü unutmadığını sanıyordum, umarım öyleydi en azından. Ama saat çok geç olmuştu annemler yorgundular. Yatmak istediklerinde onların yatağını hazırlayıp odama çekildim. Özlemiştim. Ve en önemlisi kırgındım. Bu günün anlamı yavaş yavaş kayboluyordu. Sinirle yatağa girecekken gelen mesaj sesi tüm dikkatimi dağıttı. Mesaj Taeil'dedindi.

Hızla mesaja tıkladım. Evin oradaki parka gelmemi rica eden bu mesajla bir anda içime umut dolmuştu. Unutmamıştı işte. Tam odamdan çıkarken gözüm aynaya takıldı ve bir kez daha lanet ettim. Onu bekletmek istemiyordum ama pembe eşofman takımım ve makyajsız halimle pek de iyi olduğum söylenemezdi. Saçımı açarak parmaklarımla tarıyordum. Bu sırada da üzerime bir şey alarak evden çıktım. İçim içime sığmıyordu, acaba ne yapacaktı?

Parka yaklaştıkça kulağıma gelen sesle donakaldım. Gitarın alçak sesi ve Taeil'in o meleksi sesi bir aradaydı...

Evet kırk yıl sonra bölüm attım alkışım nerede okuyucularım? Maalesef zorunlu sebeplerden wattpade giriş oranım oldukça düşükken bir de üstüne yazma hevesimin kaçışı var. Biliyorum ocaktan beri bölüm yok ama kısa da olsa artık yeni bölümler atmaya çalışacağım. Bu bölüm de kısaydı ve sıkıcıydı fark ettim. Ancak geçiş bölüm olduğundan mecburen böyle.

Bir sonraki bölüme görüşürüz <3

keşkeler/moon taeilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin