24

104 14 7
                                    

"Nereye gittiğimizi merak etmiyor musun?"
Yüzümü ondan yana çevirirken bir yandan da rüzgardan yüzüme yapışan uzun saçlarımı çekmekle uğraşıyordum. Beni tüm bu zahmetten kurtararak elini yavaşça saçlarımda gezdirdi ve omzuma topladı. Ben kesik kesik nefesler alırken o ise gayet rahat davranıyordu. "Ee"diye yineledi sorusunu, "Bu kadar sabırlı mıydın sen?"
Kaşlarımı çatarak komik bir surat ifadesine büründüm ve bir anda ciddileşerek "Yıllar boyu sabrettim sensizliğe."dedim. Bu cümlem karşısında afallasa da adımlarına devam etti. O kadar hızlı yürüyordu ki arkasında kalmıştım. Koşar adımlarıyla sanki biri onu kovalıyormuş gibiydi. Birkaç dakika sonra yanında beni göremeyince durdu ve arkasına döndü. Ben nefes nefese dizlerimi tutarken yaptığı hatayı anca anlayıp yanıma geldi. Yanımda durduğunda elini uzattı ve yüzüme baktı. Ne istediğini anladım ve elimi elinin içine yerleştirdim. Yavaş yavaş yürümemize devam ederken bir yandan da heyecandan kalbim çıkarırcasına atıyordu. Gün gelmişti. Umarım unutmam diye dua ederken bir merdivenden çıkmaya başladık. Gökkuşağı renklerine boyanmış basamaklar bir hayli yükseğe çıkıyordu. Sonunun nereye vardığını görmediğim için çıkmaya başladım. Hava hafiften kararıyordu ve serin rüzgarlar tenimizi okşuyordu. Sonunda en tepeye vardığımızda manzaranın güzelliği karşısında gözlerim büyüdü. Yeşilliğin içinde şehre bakan tek bir bank vardı ve etrafta başka kimse yoktu. Banka doğru ilerledik. Sadece nefeslerimiz duyuluyordu ama benim kalp çarpıntılarımı duyabildiğinden şüpheleniyordum. Titrek adımlarımız son bulduğunda aynı anda konuşmaya yeltendik. Önce sen dercesine elimi ona doğru salladım. Gözlerini sımsıkı yumarak derin bir nefes aldı. Gözlerini açtığımda konuşmaya başladı:
"Ne zaman sıkıntı içerisinde olsam sürekli yanımda olmanı, beni reddedememeni, iyi kalbinle herkese yardım etmek istemeni seviyorum. En çok da gülümsediğinde gözlerinin ışıl ışıl parıldamasını seviyorum. Öyle bir gülüşün var ki, kelebek görse ömrü uzar, balık görse unutamaz, öyle güzelsin ki yaza çevirirsin kışları, papatyadan taç giyer iklimim. Kalbimden geçenleri sana söyleyebilmek istiyorum. Ama sözcükler yetersiz kalıyor konu sen olunca. Geçmişimizden sıyrılıp büyüdük. Yine karşılaştırdı kader bizi. Peki ya gelecek? Nefeslerim tükenene kadar geleceğim olur musun?"
Duydukların karşısında şaşkınlıktan kıpırdayamıyordum. Gerçek hayata dönmek için kolumu çimdikledim ve yanıt bekler gözlerle bana bakan Taeil'e iyice yaklaştım. Kollarımı uzatarak ona sarıldım. Kafamı omzuna gömerken huzur bulduğum yerde olduğumdan emindim. Bir süre sonra kafamı kaldırdım.
"Küçükken gözüm senden başkasını görmezdi. Sonra zaman ayırdı bizi, varlığımızdan habersiz devam ettik hayatlarımıza. Ve tekrar buluşturdu yazgı bizi. Gönlümdeki boş bıraktığın tahtına, seni kliniğimin koltuğunda bana karşı cümlelerini ilk defa sarfederken geri oturdun. Seni seviyorum Taeil. Gelecekte de seveceğim. Ömrüm bitince de seveceğim." dedim.
Bu sözlerim karşısında yüzünde iç ısıtıcı bir gülümseme belirirken elini kotunun cebine attı. Zahmetsiz bir aramadan sonra çıkardığı kutuyı bana uzattı ve kapağı kaldırdı. Siyah, kadife kutunun içinde parıldayan yüzüğü çıkardı ve elimi avcunun içine yerleştirdi. Acele etmeden yüzüğü parmağıma takarken nefes dahi almıyordum. Her hareketini zihnime kazıyarak bu anı ölümsüzleştiriyordum. Yüzüğü taktıktan sonra elimi kaldırdım ve yüzüğe baktım. Kalp şeklindeki tektaşı görünce az kalsın bayılıyordum. Bakışlarımı ondan yana çevirmemle hızla konuşmaya başladı:
"Hemen evlenelim demiyorum tabii. Sadece ikimizi sembol edecek bir şeyler takmanı istedim. Tabii itirazın yoksa."dedi. Ve bunu demesiyle gözlerimden yaşlar boşaldı. Kendimi tutamıyordum ve hıçkırarak ağlıyordum. Bir kez daha sarılmamla yüzünü saçlarıma bastırdı ve ince ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Kelimeler yetmiyordu onu anlatmama, çok seviyordum. Keşke her an yanımda olsa diyordum. Yapamıyordum onsuz.

İkimiz de konuşmuyorduk. Nefeslerimiz ortaktı sadece. Sevgi böyleydi işte. Yanında huzur bulduğun, konuşmadan anlaşabildiğin kişinin sessizliğiyle uyuşmaktı. El ele tutuşarak otele doğru yürümeye başladık.

"İyi geceler."diyerek el salladım ve kapıyı kapadım. Kapıyı kapar kapamaz kendimi yatağa attım ve kahkahalar atmaya başladım. Bir yandan tepinirken bir yandan da gülüyordum. En sonunda sakinleştim ve tekrar yüzüğüme baktım. Resmen mutluluktan çıldıracaktım. Hiç bu kadar ilerisini hayal edememiştim. Ne demişti? "Hemen evlenelim demiyorum tabii." Haklıydı. Daha çok gençtik ve o bir idoldü. Bu zaman alacaktı fakat birbirimize ait olduğumuzun sembolünü parmağımda taşıyordum. O kadar mutluydum ki... Telefonumu elime alır almaz elimin resmini çektim ve instagramda bir "💗" emojisiyle paylaştım. Birkaç dakika içinde tanıdıklarım ve eski arkadaşlarımdan gelen beğeniler ve yorumlarla bildirim çubuğum dolmuştu. Ben daha yorumları okuyamadan telefonum çaldı. Ha Joon'un aradığını görünce aramayı yanıtladım.

"Alo?"
"Ya sen şaka mısın çıldırıyorum!! O kim unnie?"dedi heyecandan yerinde duramaz bir sesle. Sessizce gülerken
"Taeil"dedim. Ve telefonu bir süre kulağımdan uzak tutmak zorunda kaldım. Çığlığı beni bile korkutmuştu.
"Hani şu NCT vokalisti benim biasım olan harika Taeil?"dedi. Ben normal bir sesle "Hıhı"derken o kilometrelerce ötede çıldırıyordu. Biraz daha sohbet ettikten sonra telefonu kapadım ve yatağa uzandım. Aklımda eski anılar canlanırken gülümsememe engel olamıyordum.








Yeniden bomba gibi merhabaa!!! Üzerimden resmen kocaman bir yük kalktı. Derin bir nefes aldım yahu! İtiraf ediverdiler bitti gitti. Eh, ne kadar iyi oldu orasından pek emin değilim, öyle itiraftan falan anlamam pek ashahashah. Finale adım adım. Biraz aksiyonsuz olmaz değil mi ama? Evet yine sizi şok edicem eheheh. Neyse beklemede kalın. Seviliyorsunuz... 💕💃

keşkeler/moon taeilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin