26

101 14 20
                                    

Taeil

"Madem öyle o zaman NCT benim için bitmiştir!"diye bağırarak bir hışımla ayağa fırladım. Bu tehditim karşısında odadakiler şoka uğramıştı. Ama kararlıydım, ya onlar vazgeçerdi ya da ben hayallerimi tek bir kalemde silip atardım.

Kapıya doğru adımladığımı görünce ilk önce menajer şaşkınlığını atıp konuşmaya başladı.

"Saçmalama Taeil, o sıradan bir kız ama sen milyonlarca hayranın bayıldığı birisin. Onun için grubu ve seni destekleyen binlerce kişiyi ardında bırakamazsın. Pişman olacaksın."dedi.

Hiç umursamadan odadan çıktım ve derin bir nefes aldım. Doğru kararın bu olduğuna emindim, onu seviyordum. Aiko için her şeyden vazgeçebilirdim.

Asansörü beklerken SM'in sahibi olan Lee Soo Man'in odasının kapısı açıldı ve Menajer Oh kapı pervazına yaslandı. Eliyle gel işareti yaptı. Sinirliydim ve beni neden yine çağırdıklarını anlamak için sert adımlarla odaya girdim. Ardımdan kapı kapandı ve benim tehditim karşısında hiçbir yorum yapmayan Soo Man "Grubu bırakmıyorsun, hiçbir yere de gitmiyorsun."dedi.

"Ama ondan ayrılmayacağım."dedim.

Sabırlı bir ifadeyle kafa salladı ve "Evet, evet elbette ayrılmıyorsun."dedi. Bu cümlenin altında herhangi bir art niyet aradım fakat şüphelendiğimi göremeyince ben de sordum.

"Koşulu falan var mı peki?"dedim. Kesinlikle bugün yürek yemiş olmalıydım çünkü bu cesur tavırların başka anlamı olamazdı.

Kafasını salladı ve dışarı çıkmam için işaret verdi. Korkarak -her ne kadar belli etmesem de- eğildim ve hızlı adımlarla odayı terkettim. Odadan çıkar çıkmaz elimi duvara koydum ve kafamı eğerek derin nefesler aldım. Az önce hayatımda yapamayacağım bir şey yaparak kariyerimi riske atmıştım. Kalbimin küt küt atmasına aldırmadan asansöre bindim.

Ama önemli olan her şeyin yoluna girmesiydi. Bunun sevinciyle Aiko'yu aradım ve buluşmak için anlaştık.
Şirket binasından hemen çıkarak arabama bindim. Aiko'yu görmek için sabırsızlanıyordum. Bir süre önceki karamsar ben gitmiş yerine eski Taeil gelmişti. Huzur doluydum onun yanında. Yeniden huzura gidiyordum.

Yeşil ağaçlarla bezenmiş tatlı parka vardığımda arabayı park ettim ve siyah maskemi taktım. Dışarıda bir özel hayatım yoktu, her türlü şeye karşı önlem almalıydım. Ne kadar hâlimden memnun olmasam da mecburdum işte.

Aiko'ya söz verdiğim gibi parkın girişinin hemen sağındaki banka oturdum ve beklemeye başladım. Beklerken ona vereceğim hediyeyle uğraşmaya başladım. Henüz tamamlamamıştım ve çok özel olmasını istediğimden ince eleyip sık dokuyordum. İki hafta sonra doğum günüydü ve onunla geçireceğimiz ilk doğum günü olacağından sebeple oldukça heyecan doluydum. Ben defterime karalama kelimeler yazmaya devam ederken başımı kaldırdım ve girişte bana doğru gelen Aiko'yu gördüm. Onu görünce yine derin bir nefes çektim içime, alışmalıydım artık fakat olmuyordu.  Yüzünü her görüşümde bir kez daha büyüleniyordum güzelliğiyle, saf bakışlarıyla.

El salladığımı görünce adımlarını sıklaştırdı ve önüme gelince ayağa kalktım. Birbirimize sarılırken gülümsediğini hissedebiliyordum. Acelesi varmış gibibir hızla oturdu ve konuşmaya başladı.
"Yarın işe geri dönüyorum. Boş durmaktan sıkılmıştım, sonunda sevdiğim yere tekrar gidebileceğim."dedi. Onun için mutlu olmuştum, sonuçta ben de işimi seviyordum ve her ne sebeple olsun kopmak bana acı verirdi.

Akşama doğru sokaklarda salına salına yürürken evine geldik. Biraz düşündükten sonra bana döndü ve "Film izlemek ister misin?"dedi.

Bir işim olmadığından kabul ettim ve evine girdik. Ben lavaboda elimi yüzümü yıkarken o mutfakta atıştırmalıkları hazırlıyordu.

İçeri geçtiğimde o üstünü değişmişti ve beni bekliyordu.

"Hangi filmi istersin?"diye sordu. Seçeneklere bakarken gözüme Me Before You takıldı. Onu işaret ettiğimde "Bir süredir izlemek aklımdaydı, seninle izlemek kısmetmiş."dedi ve iç ısıtan o gülümseyle bana baktı. Birlikte koltuğa oturduk ve filmi başlattık.

Aiko

Film bitmişti fakat ben filmin sonundan çok Taeil'e şaşırmıştım. Evet, benim de gözlerim dolmuştu ama şu an resmen içli içli ağlıyordu. Ben hayretle onu izlerken kalktı ve banyoya gitti. Ne yapacağımı bilemez olmuştum, kitaplarda hep kızlar ağlardı. Bizde ise durum tersine dönmüştü.

Yanıma geldiğinde kızarmış gözleriyle  utancından yüzünü kapamaya çalışırken çok tatlı görünüyordu.
Yapabileceğim en iyi şeyi yaptım ve vücudunu benimkiyle birleştirdim. Sanırım Taeil hakkında en sevdiğim şeylerden biri de sıcacık kolları arasında huzuru bulmaktı.




keşkeler/moon taeilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin