Hastahanenin beyaz ışığı gözlerini rahatsız ederken kızıl saçları, o ışık altında resmen iz bırakırcasına dikkatleri ona çekiyordu. İki elindeki çantaları bir eline aktardı ve gergin mırıldanmalar eşliğinde siyah çantasının içindeki telefonunu eline alıp bir kez daha kontrol etti. Ona daha yarım saat önce yapılan aramayı düşünüyordu. Evin içinde sabırsızca beklediği arama.Telefondaki diyaloğu geçirdi aklından:
-Avukat Erza Scarlet ile mi görüşüyorum?
İçindeki tereddütlerle onaylamıştı:
-Evet , benim.
Adamın sesi, sıkıntılı nefesini duyaracak kadar net geldi:
-Müvekkiliniz Jellal Fernandes yaklaşık yarım saat önce kalp krizi geçirdi. Şu anda durumu iyi. Hastahaneyi biliyorsunuz. Sorarsanız yardımcı olacaklardır.
Erza duyduklarıyla Jellal'e ilk defa iltifat edercesine mırıldanmıştı kendi kendine: "Bu kadar iyi rol yapabileceğinden kuşkuluydum." İçindeki kuşkuların gitmesiyle gelen rahatlığı gizlemeye çalışarak adamı onayladı:
-Hemen geliyorum.
Hepsi bir oyundu. Bir kaçırma planı. Sonucunda bu yaptıkları suçun, doğrusu başlı başına suçların onlara bir katkısı olmalıydı. Akşam saatleriydi ve yaklaşık olarak bir saat sonra müvekkili Jellal Fernandes'e dava açan tarafın, belki de daha gerçekçi tabiriyle Jellal'den pek hazzetmeyen kimselerin akşam yemeği vardı. O yemeğe katılıp onlar hakkında bir şeyler öğrenebilme fikri ise bu planın nihai amacıydı elbette.
Şüphesiz Jellal'in onun yanında olması büyük önem taşıyordu. Oraya gittiklerinde onların konuşmalarından Jellal'in daha çok şey çıkarabileceği kesindi. Ciğerlerinde bastırdığı nefesi bıraktı ve olumsuz düşüncelerini bastırmaya çalışarak söylendi: "Umarım.."
Ne olursa olsun bu tehlikeli işi planlarken de, şu an Jellal Fernandes denilen müvekkili ile gerçekleştirirken de tek bir şeyden emindi: Evet, gerçekten sınırları aşıyorlardı. Fazlasıyla.
Düşündüklerini aklından defalarca geçirmişti. Dava dosyasının içi boşaltılmışçasına belirsizliği yüzünden aklında dönüp duran saçma bir düşünceden ibaretti bu plan başta. Aklına her geldiğinde gülüp geçse de olmuştu işte. Şu ana kadar alamadığı o kocaman riski sonunda omuzlamıştı. Bunu yapabileceğini asla hayal edemezdi, risk alamazdı. Ne kadar tuhaftır ki bu etkeni de hayatına kısa zaman önce girmesine rağmen şimdiden büyük etkiler bırakan müvekkili Jellal Fernandes yok etmişti.
Bir hastahanenin koridoruna göre nedense fazlasıyla kalabalık olan duvarları arasında ilerledikten sonra -ki kalabalık olması onun için şu an gerçekten harika bir şeydi- hedefine belli bir mesafe kala durdu. Gözleri aradığını bulmuştu. Numarasını öğrenip önüne geldiği hasta odasına baktı ve kapı önündeki polisi yakaladı bakışları. Jellal Fernandes orda olmalıydı. Telefonunu açıp Mirajane'e mesaj attı:
(Şimdi)
Bu işe Mira'yı sokmak hâlâ onu tedirgin etse de bunun gerekli olduğunu kabul ettirmişti kendine. Mira'nın bunu yapmak için adeta yırtınması da cabası. Ancak sadece Mira ile kalmıyordu. İşini garantiye almak için müvekkilinin en az onun kadar tuhaf olan dostu, Laxus Dreyar'ı da bu işe sokmak zorunda kalmıştı. Jellal, onunla konuşmuş, planlarını anlatmıştı. Yine de Erza, o ikisinin ne konuştuğu hakkında en ufak bir fikre sahip değildi. Tek bildiği, bu iki adamı birbirine bırakmanın en iyi seçenek olmasıydı, şüphesiz. Derince iç çekti. Tüm bunları düşünmek dahi titretiyordu bedenini, aldığı risk stresini körüklerken zihnini rahatlatmaya çalıştı.