Avukat tut

198 24 85
                                    


Endişeli hareketlerle Erza'nın üstünde mekik dokudu gözleri. Her şeyi bırakıp verebileceği dikkatin hepsini ona yüklemişti. Kızıl saçlı kadın ise tekrar tekrar yokluyordu. "Yanlış alarm mı?" demişti içinden. Bir şey hissedemedi bir süreliğine.




"Sanırım geçici bir şey-"



Sözünü tamamlayamadan hissettiği sancıyla dişlerini birbirine bastırdı. Hepsinden çok daha güçlü, müthiş bir acı ile yere doğru eğildiğinde Jellal yakaladı onu. Hemen evin içine doğru taşımıştı bedenlerini: "Gece gece çilek aşermelerden belliydi zaten. Bu çocuğun zamanlamaları bizi yoracak." Genç kadın öfkeyle ona bakınca kelimeleri birbirine karıştırdı:




"Sen. Ben. Harikayız. Çocuklarımız mükemmel. Üçüncü çocuğu düşünmeliyiz belki. Ha? Nasıl?"





Erza yorgun bakışlarını "Ne diyorsun ya?" dercesine ona düşürürken Jellal beyni tamamen iflas etmiş hâlde duraksamıştı. Aceleyle ayaklandı: "Şimdi Gray'i arayıp benim yerime hastaya bakabilir mi diye soracağım tamam mı? Biraz. Sadece biraz dayanmalısın." Erza'nın yüzüne onlarca minik buse bırakıp evin içine attı kendini.


Küçük kızın varlığıyla dağılmış evin içinde zorlukla hareket etmeye başladı. Bir iki oyuncağa takıldı sonra peluş yastıklara. Bunaltı ve gerginlik içinde soludu. Bu ev ne zamandır böyleydi?

 
Neyse ki Juvia ile balayından yeni dönmüş olan Gray'e çabuk ulaşmıştı. Saniyeler içinde onlara bahşedilen bu şansa şükretti sadece. İkinci çocuk tecrübesiyle, sanki daha önceden planlanmış bir liste gibi hareket ediyordu. Uyku mayışıklığındaki Rose'u bir koluyla tutup kucağına yaslamış, Erza için hırka getirmeyi unutmamıştı. Gerekli her şeyi aldıktan sonra Erza'nın yanına gelip sırtına doğru sardı uzun hırkayı. Sonrasında koluna girip neredeyse tüm ağırlığını kendine vererek onu evlerinden aşağı indirdi.



Kızıl saçlı kadın acıyla yüzünü buruşturdu, ikinci bir sancı gelmişti. "Üçüncü çocuğu unut sen." dedi mırıltılar eşliğinde. "Asla olmaz." Sancının şiddetti arttıkça "Asla. Asla. Asla." diye tekrarladı.





Jellal onu arabaya geçmesine yardım etti. Küçük kızı ise aracın arkasındaki koltuğuna yerleştirmişti. Hiç beklemeden kontağı çalıştırdı. Son sürat gazladığında, yanındaki kızıl saçlı kadına gidip geldi gözleri: "Nasıl hissediyorsun?" Erza nefes düzenini dengelemeye çalışıyordu, "Gerçeği mi istiyorsun?" Gülümsedi sahte bir hâl ile: "İğrenç." Jellal tedirginlik içinde "Pekala." dedi. "Pekala. Sana bir şeyler anlatabilirim." Dudaklarını ıslattı, "Dikkatini dağıtmak için, yardımı olabilir-"


"Hayır!"



"Lütfen geçen seferki gibi doğumun nasıl gerçekleştiğini, dikkat etmem gerekenleri falan anlatma bana. Sakın!" diye yalvardı Erza. Ancak Jellal, söylediklerinin ayırdında dahi değildi. "En son sancından sonra kaç dakika geçti beş mi sekiz mi?" dedi. "Sekiz. Sekiz, değil mi? Hâlâ birinci evredesin," Erza "Yine başlıyoruz... Seni gerçekten öldüreceğim." diye haykırdı. Gözlerini kısmış, elleri acıyı baskılamak adına karnına yerleşmişti.



Arkada oturan minik, uyku mayışıklığından sıyrılarak "Nereye gidiyoruz?" diye mırıldandı o sırada. "Annemin nesi var?" Jellal arkasına döndü cevap vermek için. Yüzündeki coşkulu simayla, "Kardeşini almaya gidiyoruz." dedi kızına. Heyecanı sesinden buram buram anlaşılıyordu. Minik ise memnun olmamış şekilde yanaklarını şişirmişti. Kardeş mi? Bu hoş değildi. Üstelik annesini hiç böyle görmemişti. Onun gözünde eksiksiz olan kahramanı bu hâlde görmek korkutucuydu.



AvukatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin