Şu Fernandes

370 44 9
                                    


Caddedeki kalabalığın yarattığı canlı ve yüksek gürültüyle kendine gelerek açık bıraktığı saçlarını geriye attı. Bir süre gözlerini senkronizelikten oldukça uzak yürümekte olan insanlarda gezdirmiş, zihnini etrafındaki sıradan olaylara odaklayarak düşüncelerinden sıyrılmayı hedeflemişti.


Ancak buna engel olan bir ses onu sesin sahibine doğru döndürdü: "Erza Scarlet."



  Oldukça tok bir kadın tınısıydı:


"Değil mi?"




Erza saatini kontrol ettikten sonra "o benim." dercesine siyah saçlı kadına bakışlarını yöneltti.

 


Genç bir kadındı. Erza "Benden ancak bir iki yaş büyük olabilir." diye düşünerek basit bir karşılaştırma yapmakla yetindi. Beyaz teni, pürüzsüzdü. Biçimli yapısını ortaya çıkaracak kadar uzun boylu denebilirdi. Yüzünü örtmek istercesine alnını kapatan perçemi ve oldukça bakımlı duran beline kadar uzanan siyah saçları ile çok düzgün görünüyordu, hatta biraz ihtişamlı. Buna rağmen solgun duran gözleri, açığını gizlemek adına simsiyah gözleri ardında saklanır gibiydi.


Kadın parmakları ile rüzgarla kıvrılan perçemini düzeltti ve karşısındaki kadını kendisinin kullandığı tabiriyle "Jellal'in avukatını" inceledi. Bakışlarının önce zamanı kontrol edercesine saatine gidip sonra kendine gelmesini izlemişti. Her şeyden emin olmak isteyen hâlini buradan bile hissedebiliyordu. Kızıl saçları rüzgar ile dalgalanırken olgun simasının altında gözlerinin keskinliği ortaya çıkmıştı. Bu güçlü duruşlu kadının tavırlarını onu tanımaya çalışırcasına sabırlı bir şekilde ölçerken rahat bir şekilde yanlarındaki kafeyi işaret etti.




"İçeri girsek iyi olacak." Yüzündeki gülümseme eksik değildi.



Erza, sessiz kalarak onayladı bedeniyle. Yavaş hareketlerle ilerlerken zihninde Jellal ile son görüştüğü zaman canlanmıştı tekrardan. Oldukça büyük polis arabasından kolunda iki görevliyle indiği zamanı hatırlıyor ardından onu yakalayıp yüz yüze geldiklerinde "sevgili avukatım(!)" deyişini kulaklarında hissediyordu.


Anının canlandırdığı ses titreşimleri zihninde yankılana dururken müvekkilin ukala tavırlarını anımsamış ve ilk defa bunu bunaltıcı bulmamıştı. O gün Jellal'i yanına çekip ona telefonuna gelen mesajları gösterdiğinde, safir saçlının sergilediği sessizliği düşündü. O sessizlik öyle sinir bozucuydu ki bir şeyden eminim demişti kendine: Jellal Fernandes'in sessizliği onu deli ediyordu.


Hâlâ o anki sükunete anlam veremezken mesajlarda Jellal'i sessizliğe boğan belirsizdi. Bunu anlamlandırmak için ise ilk adımını soğukkanlı bir şekilde atmıştı: Mesajları atan kişi, önündeki siyah saçlı kadından başkası değildi.


   İkisi beraber içeri girdikten sonra cam kenarı tarafındaki masaya karşılıklı oturdular. Aralarındaki gergin hava inatçı bir şekilde üstlerinden kalkmamak da ısrar ediyordu. Yanlarına gelen garson siparişlerini alıp ikisine de birer kahve getirdiğinde, Erza dinçliğini arttırmak adına fincanından bir yudum aldı ve sakin tavırlarla önündeki kadından bir hamle bekledi. Ona mesaj atan kişinin önündeki rahat, neredeyse samimi duran kadın olduğuna inanmakta zorluk çekiyordu. Kendisi nasıl başlayacağını bilemezken gözlerini önündeki kadına dikerek onu baskılamayı tercih etti ve beklediği gerçekleştiğinde sakin bir tavırla dinledi.


"Seni mesajlarla baskı altına aldığım için üzgünüm. Amacım bu değildi."



  Erza "Baskılamak mı?" dedi kendi kendine. İçinden baskılamak kelimesini tehdit etmekle değiştirirken sakinliğini korudu. "Tanrım, acaba bu konuşma nereye varacak?" diye mırıldanmıştı iç sesi.


AvukatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin