Ukala

178 19 40
                                    


Kızıl saçlı kadın, göğsüne doğru yaslanmış minik bedenleri kollarıyla sardı. Yanına kıvrılmış olan çocuklarının kokusunu hasretle içine çekmiş, dudaklarını onların saçlarına gömmüştü.

Aralıksızca üzerinde mekik dokuyan bakışları hissetmemesi ise imkansızdı. Onu izleyen, her hareket edişini takip eden gözlerin varlığını kanıksamıştı artık. Dayanamadı, onların sahibine çevirdi başını.



"Beni izlemeyi kesecek misin?"


"Asla."


Jellal gülümsedi ve ekledi: "Aslına bakarsan seni gözümün önünden ayırmayı düşünmüyorum." Rüya gibiydi hâlâ. Öyle bir histi ki bu, tanımlanamayacak kadar kafa karıştırıcı ve bir o kadar büyülü. "Mümkünse hiçbir zaman ayırmayacağım Scarlet." dedi. "Bir daha buna dayanamam."

Elaya çalan gözlere yeniden kenetlenebilmek, hayal edebileceğinden de güzeldi. "Scarlet." diye tekrarladı zihninde. Bu kelimeyle hitap etmenin verdiği zevki doruğuna kadar yaşadı.



Erza uyanalı üç gün oluyordu. Ama hayır, durumun gerçekliğini kavrayabilmiş değildi. Hastane odasından çıkmadan önce duyduğu sesi düşündü. Kendi ismini söyleyen sesi kulaklarında algıladığı gibi odanın içine atıldığı, kızıl saçlı kadının uyandığı o anları. Bir anda gözlerinin birleşmesi ve onu capcanlı bir hâlde önünde bulması... Aklından çıkmıyordu.

Daha hastaneden ayrılmamışlardı. Ancak Erza iyi gözüküyordu ve bu oldukça yeterliydi. Ziyaretçi kabul edebilecek kadar olumlu gidiyordu her şey. Tam anlamıyla bir "sürü" ziyaretçi. Arkadaşlardan tutup yakınlara kadar uzayan, dedektifin de içinde olduğu kabarık liste katlanarak artmıştı. Hastahane odası, ziyaretler ardından bırakılan çiçeklerle dolup eşsiz kokulara bürünüyordu her geçen gün. Oluşan ortam minik bir seradan farksızdı.


Bugün ise Erza'ya tüm olanları anlatıp çocukları yanına getirmişlerdi. Sabahtan beri buradaydılar. Asla yerlerinde duramayan Rose ve Rin, genç kadının yanına uzanmış ve başlarını annelerinin göğsünden bir saniye dahi ayırmamışlardı. Oda biraz olsun sükunet bulmuştu sanki. İçeride onlar dışında birinin olmaması, günlerdir eksilmeyen ziyaretçi yoğunluğunu düşününce olağanüstüydü.



Jellal, üç gündür Erza ile doğru düzgün yalnız kalamadığını idrak ederek huzursuzlandı. Kızıl saçlı kadını arabaya bindirip onu uzun bir yolculuk için kaçırası geliyordu.



Çehresine yayılan sırıtışla "Seni kaçıracağım sanırım." dedi engel olamadan.



  Erza usul usul gülümsemişti buna. O gülümsemenin derinliğinde neler yoktu ki? Şüphesiz, zihninin karmaşası sürüyordu. Zaman kavramını yitirmişti, göz kapaklarındaki ağırlık ve başındaki zonklamadan bahsetmiyordu zaten. Derin bir uykudan uyanışın sersemliğini algılayabiliyordu tüm bedeninde. Elinden gelen tek şey, uyandığı gibi karşısında bulduğu gökyüzü mavisi gözleri düşünmekti. En az Jellal kadar hayret içinde olması bir yana, nasıl gözlerini açabildiğini bilmiyordu.



İki aydır komada olduğunu öğrendiğinde yaşadığı şok ise inanılmazdı. Şu an bile pek bilincinde olduğunu sanmıyordu gerçi. Rüya misali kesik görüntüler, gittikçe hafızasında ufalanmaya başlayan sesler hatırlıyordu. Diğer yandan vücuduna saplanan mermiyi, tüm olanları tekrar yaşarcasına düşünmemek elde değildi. Unutmaya uğraşsa da olmamıştı. Merminin vücuduna verdiği hasar, silik bir izden ibaretti. Ancak olay anında yaşadığı korkuyu, Jellal'in önüne geçerken damarlarından akan adrenalini hâlâ hissedebiliyordu.



AvukatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin